Günlerden pazartesi, ameliyat günüm olduğundan akşama kadar ameliyathanedeyim. Hasta hazırlanması, giriş ve çıkışları gibi nedenlerle ortaya çıkan ameliyat dışı boş zamanlarımızı genelde bitişikteki dinlenme odasında çay içerek değerlendiriyoruz. İnternlerin masaya bıraktıkları kitapları inceliyorum.
Önümde 2006 yılında Adana’da temel bilgiler adıyla yayınlanmış bir kadın doğum kitabı var. Toplam 475 sayfalık kitabın elli sayfasında anatomi anlatılıyor. Bunu yanında bizim alanımızla çok ilgili olan görüntüleme konusunda; ultrasonografi, tomografi ve MR konuları yarımşar sayfayla geçiştirilmiş.
Günümüzde hemen hiç kullanılmayan, Fern testi, Bar testi ve bazal vücut ısısı yöntemleri geniş olarak neden yer bulmuş pek anlaşılmıyor. Bu testleri uygulayanlar varsa tartışabiliriz. Daha çok fizik tedavicilerin ilgileneceği “Gebelik ve rehabilitasyon”, diye bir bölümün yanında tam otuz yedi sayfalık “gebelik hijyeni” diye bir bölüm yazılmış. Onkoloji, aile planlaması ve ürojinekoloji gibi olmazsa olmaz bölümler, yukarıda sıraladığım çok önemli konular nedeniyle maalesef kitapta yer bulamamış.
Bir başka hususda kitabın kimleri hedeflediği belirtilmemiş. Öğrenciden asistana, asistandan uzmana, hangi okuyucu kitlesini hedeflediği belirtilmiyor. Bu nedenle de kime önereceğimizi bilemedik. Neresinden bakarsanız bakın, eksiklikler hemen göze çarpıyor.
Bazı bölümlerin sonunda, literatür ihtiyacı olmayacağı düşünülmüş olacak ki, literatür bölümleri konulmamış. Örnek, “Türkiye’de Kadın Sağlığı” bölümünün sonunda literatür yok. Arkasında literatür diye konulanlara baktığımızda 1970’li yıllardan klasik yerli kitapların verildiğini, yabancı kitapların tamamının sayfa bildirmeksizin verildiğini dehşetle okuyoruz. Başka bir bölümde konu bitiminde literatürler veriliyor, arkasından, bir yerden yeniden konu başlıyor.
Bir konuda tamamen siyah renkte plasenta resimlerine bakarak normal görünümü patolojiden ayırt etmek için herhalde doğa üstü gözler gerekecek.
Genelde tıp kitaplarında, okuyucular aradıklarını kolayca bulsunlar diye, en arkaya alfabetik olarak indeks konulur. Maalesef kitapta indeksde yok. Bir konuyu araştırmak için, okuyucunun tüm kitabı tek tek okumak gibi ufak bir zahmete katlanması düşünülmüş galiba. Kitabın başında özetle şöyle deniliyor: “Bu kitabın yayın hakkı … kitabevine aittir. İzin alınmadan herhangi bir bölümü kopya edilemez, fotokopi çekilemez”. Kitapta yayınlanmış resim ve şekillerin hemen tamamı uluslararası kitaplardan alınmış durumda. Orijinallerinden fotokopi alınırsa sorun olur mu, orasını bilemiyorum. Zaman kısa ameliyattan bekliyorlar. İncelemem ana hatlarıyla bu kadar.
Anlı şanlı hocalarım, bölüm yazmak iyidir de, yazdıklarınızın, iyi hazırlanmış kitaplarda olması kaydıyla. Bölüm yazdığınız kitapları, sonradan elinize alıp ta lütfen bir inceleyin. Editörlüğe soyunan hocalarım. Bir kitap hazırlanırken konu dağılımı çok iyi yapılmalı. Konuların birbirlerinin içine girmeleri önlenmeli. Her şeyden önce, her konunun ortalama kaç sayfa olacağı, işin ta başında belirlenmelidir.
Editörlük demek her konuyu tekrar tekrar incelemek demektir. Bu çok zorlu bir iştir. Çıkarttığımız her kitabın süper olduğunu söylemek bir yerde safdillik olur. Çıraklık, kalfalık, ustalık hep belli sürelerin ve birikimlerin sonucunda elde ediliyor. Ancak yayınladığımız kitapların kalitesinin de giderek yükseldiğini, okuyuculardan aldığım geri dönümlere dayanarak söyleyebilirim. Şahsen çeviriler dışında, kendimle ilgili olmayan konularda telif eser çıkartmıyorum.
Editörlük işine soyunmuş ve soyunacak olanların, bölüm yazarlarından çok daha fazla efor ve dikkat sarf etmeleri gerekiyor. Umarım eleştirilerimden sonra, Adana’daki şube ve İstanbul’daki ana yayınevi, daha dikkatli davranırlar.