Bilindiği gibi, Türk Kızılay’ı birçok derde deva olan bir kuruluş olup, sağlık alanında da değerli hizmetleri olan bir kurumumuzdur. 11 Haziran 1868 tarihinde bir grup hekim tarafından Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti adıyla kurulan bu önemli kuruluşumuz, 1923’te Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti,1935’te Türkiye Kızılay Cemiyeti, 1947’de de Türkiye Kızılay Derneğiadını almıştır.
Geçenlerde bir yakınımın tedavisi ile ilgili olarak gittiğim bir Kızılay Tıp Merkezinde, sağlık bakımından çok donanımlı, adeta çok bilinen sağlık merkezlerimize rakip olacak düzeyde bir gelişmişlik görerek sevindim. Bu arada bir tıp etikçisi olarak hastalara gösterilen ilgi ve saygı beni çok mutlu etti. Yine Kızılay’ın yedi temel ilkesi de, etik anlayışın güzel bir örneği idi.
Hastalık ve sağlık herkes içindir. Hastalıkta insanın yaşamı ve dünyaya bakış açısı değişir. Öyle ki, insan adeta her şeyini unutur ve onun için artık dar çerçevedeki yaşamının umutları, hayalleri ve öfke dolu serzenişleri vardır. İşte böyle bir yaşam kavgasında hastanın tek tutunduğu dal hekimi olacaktır. Hekim için de, hastası adeta onun bütün dünyası, dostu ve yalnızca öğrenciliğinde değil, tüm yaşamı boyunca deneyim kazanacağı bir arkadaşıdır. Bu bakımdan, böyle bir arkadaşlıkta hekimin en büyük amacının hastasına yardım etmek ve tüm yararlı olabileceği olanakları kullanarak bulunduğu dar ve kasvetli bir ortam olan hastalık alanından onu uzaklaştırmak olduğu unutulmamalıdır. Kızılay’ın düsturları bu söylediğimiz sözleri doğrular şekildedir.
Kızılay’ın “İnsanlık”olarak tanımladığı birinci ilkesi, hekimlerin hastalara insancıl bir şefkatle yaklaşmasını simgeler. Nitekim amacı insan hayatının, insan sağlığının korunması ve insan onuruna saygı duyulmasının sağlanması olan Kızılay, insanlar arasında karşılıklı anlayışı, dostluğu ve iş birliğini desteklemektedir. Böylece hastaya saygı en önemli veri olarak görülür.
Diğer bir ilke ise “Ayrım Gözetmemek”olup, bu da insanlar arasında adalet ilkesinin uygulanması demektir. Yani Kızılay milliyet, ırk, dini inanç, sınıf ve siyasi düşünce farkı gözetmeden insanlara ve hastalara eşit olarak yaklaşır.
Kızılay’ın diğer bir düsturu “Tarafsızlık” olup, her hastanın güvenini kazanmaya çalışır.
Bir diğer bir ilke olan “Bağımsızlık” ise bağımsız hareket etme özerkliğine sahip olmasıdır. Bu arada hepimizin bildiği gibi Kızılay, bir Hayır Kurumu Niteliği taşıyan gönüllü bir yardım kuruluşudur.
Kızılay’ın diğer ilkeleri de “Birlik ve Evrensellik”olup, evrensel bir kurum niteliği taşımaktadır.
Görüldüğü gibi, tıp etiği ilkelerini çok güzel anlatan Kızılay’ın düsturları, bugün tıp fakültelerinde okutulan tıp etiği derslerinin de temel ögeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yine, 1 Ağustos 1998 tarihli ve 23420 sayılıHasta Hakları Yönetmeliği’nin 5. maddesinde hastaya insanca muamelede bulunularak ona yararlı olabilme belirtilmekte ve böylece yararlı olma ilkesinin uygulanmasının hastanın bir hakkı olduğu da anlaşılmaktadır.
Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 5 ve 6. maddeleri de hekimin hastaya karşı yararlı olması gerektiğinden söz eder:
“Hekimin Görev ve Ödevleri:
Madde: 5 – Hekimin öncelikli görevi, hastalıkları önlemeye ve bilimsel gerekleri yerine getirerek hastaları iyileştirmeye çalışarak insanın yaşamını ve sağlığını korumaktır. Meslek uygulaması sırasında insan onurunu gözetmesi de, hekimin öncelikli ödevidir. Hekim, bu yükümlülüklerini yerine getirebilmek için, gelişmeleri yakından izler.”
Görüldüğü gibi, her sağlık kurumunda bu veriler gözetilirse hastalara empati ve sempati ile yaklaşmak da mümkün olacaktır.