Klinikteki hasta -hekim ilişkilerini olgu örnekleri vererek inceleyen tıp etiğinin ana konusunu oluşturan klinik etik , bugün gelişmekte olan dünyada çok gerekli bir alan olmaktadır.Özellikle kliniklerde karşımıza çıkan tüm etik sorunları çözümlemeli olarak bir sonuca bağlayan bu dal hem dünyada, hem de Türkiye’de yeni yeni önem kazanmaktadır.
Tıbbi uygulamalar diğer başka mesleklerdeki uygulamalara göre çok farklı bir özelliğe sahiptir. Çünkü tıpta çalışma alanı insan vücududur ve insan üzerindeki her tip uygulamayı kapsadığı için çok daha farklı bir özeni gerektirmektedir. Bunun için doğal olarak ilk aşamada bu konudaki bilgi birikiminin sağlanmış olması ve uygulamada hata olasılığını sıfıra yakın düzeye getirecek bilimsel ve deneyimli yaklaşımların bulunması gerekir. Yani, tıp ekibi mesleğini uygularken insan vücudu üzerinde çalıştığının bilincinde olmalı ve kurallar çerçevesinde ve bilimsel doğrulara bağlı olarak uygulamaların yapılması prensibinden asla vazgeçmemelidir.
Yine bilindiği gibi hekim , elinde bulundurduğu bilgi birikimi nedeniyle hasta olarak karşısına gelen kişinin vücudunun bütünlüğüne, varlığına müdahale etme yetkisini elinde tutmaktadır. Böylece hekim hastaya müdahale ederek doğa dışında insan yapısına müdahale edebilen ikinci faktör konumunu kazanmaktadır. Bu da çok büyük güç olabilen hekimin kontrolünü ve kurallar dışına çıkarak subjektif doğrular adına hastaya bir zarar verebilme olasılığının önlenmesini gerektirir.
Tarih boyunca doktor-hasta ilişkilerini incelediğimiz zaman çok radikal değişimlerin olduğu görülür Eskiden hasta -hekim ilişkisi özel ve kişisel ilişkiler olarak tanımlanabilecek boyutta karşılıklı ilişkiyi kapsamaktaydı. Hasta hastasından anamnezi karşılıklı konuşarak alır ve sonra fiziksel muayeneye geçerdi . Bunların yanı sıra sınırlı birkaç tanıyı kolaylaştırabilecek yöntem vardı. Bu sınırlı laboratuvar çalışmalarını kullansa bile temelde hastayla yüz yüze ve kişisel olarak beraber olarak bulunur ve ona göre tanı ve tedavisini yapardı. Böylece hastayı yakından tanıma fırsatı olurdu.
Bugün artık klinikte yüzyıllar öncesinin hekim-hasta ilişkisi yoktur. Hasta, hekimini ancak son aşamada tüm tetkikler ve bilgileri verdikten sonra hastalığının ve tedavi prosedürünün bildirilmesi aşamasında görebilmektedir. Artık teknolojinin gelişimi ve uzmanlaşma en küçük aşamada farklı bir uzmanın görev almasını ve zincirleme çok sayıda prosedürün hastaya uygulanması işlemini gerektirmektedir.
Yine bilindiği gibi günümüzde gelişmiş teknoloji, sağlık alanındaki eşitsiz kaynak/hizmet dağılımı ve maliyet/yarar hesapları, hekimlik pratiğini tıbbi bilgiden daha fazla etkilemekte ve temel kriteri hekimin kişisel becerileri yerine tanıda kullanılan mekanik araçların gelişmişliği oluşturmaktadır. Bu bakımdan klinik etikte hasta ve hekimin mutlaka birbirini tanıması, her tıp uzmanlığının “her şeyden önce hasta” kuralını anımsayarak araç,gereçlerden önce hastayla ilişkiyi insancıl yaklaşımlarla sürdürmesi gerekir.
Bütün bu görüşlerin ışığında bugün klinik etik, kliniğe gelen hastanın hekimle olan ilişkilerini, ahlaki değerleri, kuralları ve ilkeleri inceleyen bilim dalı olup tıp etiğinin kollarından biridir. Daha açık bir şekilde tanımlarsak klinik etik, klinikteki etik ikilemleri, değer çatışmalarını inceler ve bazı sonuçlara bağlar. Klinik etikte olgular etik ve hukuk açısından değerlendirilir ve tartışılır. Hekimin uygun ve yeterli bir öykü alıp almadığı, uygun ve yeterli bir fizik muayene yapıp yapmadığı, gerekli testlerin yapılıp yapılmadığı ,hekimin tanısının ,seçtiği tedavinin uygulanma sürecinin doğruluğu, ortaya çıkan komplikasyonların önlenebilir nitelikte olup olmadığı, ortaya çıkan komplikasyonun tanısının doğru olarak ve zamanında konup konmadığı, ortaya çıkan komplikasyona yönelik uygulanan tedavi planının uygunluğu ve yeterliliği araştırılarak klinik etik açısından değerlendirilir.
Türkiye’de 2001 yılında yayınlanan ve Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir, Prof. Dr. Yasemin Oğuz, Doç. Dr. Hanzade Doğan ve Doç. Dr. Ömür Elçioğlu’nun editörü olduğu Klinik Etik kitabı ise 30’a yakın klinik etik dallarından uzmanların, hocaların ve tıp etikçilerinin yazdığı önemli bir eserdir. Bu kitap , hem dünyada, hem de Türkiye’de bu alanda ilk kitap olma özelliğini de taşımakta ve yukarıda bildirilen klinik etikle ilgili tüm konuları detaylı olarak vermektedir. Kitaptaki yazılar , editörlerin yazarlara verdikleri plana göre hazırlandılar. Her klinik etik yazısının arkasına bir tıp etikçisi tarafından yorum eklendi. Kitapta her konu klinikçi ve etikçi iş birliğini sergilemektedir. Bu kitapla klinik etik incelemelerine yararlı bir adım atılmış oldu.