Kök hücre, bilim dünyasında ve medya dünyasında bir ‘idol’.
Artık kök hücre denince akan sular duruyor.
Ya da durmak zorunda!
Köktenci denince, korkudan köklerini terk edeni, “gelişmeye niyeti olmayan” ülkeler şimdilerde kök hücrenin “köktenci” fonksiyonunu hayranlıkla izliyorlar.
Aslında ortada hayran olunacak bir durum yok ama hayret edilecek bir durum var. Vaktiyle “İnsanı tanıma bilimi” diye önerdiğimiz bir bilim dalı çerçevesinde ele alındığında sıradan bir biyolojik sürecin aktörleri olan kök hücreler, moleküler biyolojiye ilişkin araştırma laboratuvarınız olmadığında, olanların, egemenlik aracı haline dönüşerek karşınıza çıkar.
“Kök hücre nereye gidiyor?” diye sorduğunuzda, asıl belirleyici olan, kapitalist mantığın paradigmasını oluşturan batı düşüncesi, batı bilimi ve batı teknolojisi yüzünü gösterir.
“Düşünüyorum, öyleyse varım” diyen batının, “düşünüyorum, öyleyse vurun” diyen doğu arasındaki yüzyılların oluşturduğu kültür birikimi, kök hücre konusunda farklı yorum yaklaşımları getirmesi de beklenen bir durumdur.
Kök hücrenin ne olduğu ve ne olacağı tüm boyutlarıyla halen tam anlaşılmış değil.
Bu yüzden doğu ve batı medyasında yer alan haber yorumların kamuoyunu yanıltma ihtimali yüksektir.
Kapitalizmin iştahını kabartan kök hücre üretimi, günümüzde kapitalizmin alışılageldiğimiz oyunlarının yeni araçlarından biri olmaya aday olduğunu da unutmamalıyız.
Bizim toplumumuz, batıdan gelen her yeni şey karşısında gelenekselleşme eğilimi gösteren iki farklı tavır alır:
Ya tarihini ve geçmişini yücelterek karşı çıkar.
Ya da batı bilim ve teknolojisine hayranlığını ifade eder.
Her iki yaklaşımda ne evrensel bilim anlayışına uyar ne de bilim üretmeye katkı sağlar.
Böyle durumlarda yapılması gereken somut bir yaklaşım performansı göstererek “düşünüyorum, o halde yöntem geliştirip üretebilirim” felsefesine bağlanmaktır. Bu düşüncelerle TUBA’nın düzenlediği kök hücre ile ilgili sempozyuma katıldım. 300’e yakın kişinin katıldığı sempozyumda Avrupa ve Amerika’dan kök hücre konusunda otorite olan konuşmacıları izledik.
Bilimsel yönden doyurucu olan sempozyumda, bilim insanı olarak yabancılarla yarışabilecek bir performansa sahip olduğumuz söylenebilir.
Bununla birlikte kök hücre konusunda hazırlıklarımızın yetersiz olduğu birçok konu var:
Medya konusunda yeterli değiliz, bilimsel açıdan yanlış haberler veriyoruz.
Politika açısından yeterli değiliz, kök hücre ile ilgili bir misyonumuz yok.
Etik açıdan yeterli değiliz, bilimsel gelişmelerin geldiği aşamaya uygun belirlenmiş ilkelerimiz yok.
Kurumsal yönden yeterli değiliz, altyapımız yok.
Türkiye’de kök hücreler gibi bir konuda başarılı bir sempozyum izledik.
Organizatörleri tebrik ediyorum.