Bugün Türk tıbbı çok ileri düzeye vararak organ nakillerinde de başarılı çalışmalar yapılmıştır. Bu bakımdan gerek 1979 gerekse 1982 yıllarında çıkarılmış organ nakilleri ile ilgili yasalar, hekimlerimizin hasta hayatını kurtarmadaki çalışmalarında son derece yardımcı olabilecek nitelik taşımaktadır.
Bu konuda daha önce hukuk uzmanlarımız hukuki bakımdan bilgi verdiler. Bu yazıda yalnızca etik açısından birkaç yorum yapacağız.
Yine bu bağlamda, son zamanlarda yapılan kompozit doku nakillerinde büyük bir başarı elde edildi. Hekimlerimizi bu başarılarından dolayı kutluyoruz.
29.03.2011 tarihli ve 13984 sayılı Kompozit Doku Nakli Merkezleri Yönerge’sini inceleyecek olursak önce bazı tanımlamalara girmemiz gerekir. Yönerge’nin 1. maddesi, amaç ve kapsamdan söz eder. Bu Yönerge’nin amacı; vaskülarize kompozit homogreft doku nakli yapacak merkezlerin taşıması gereken şartlar ile çalışmalarına dair usul ve esasları belirlemektir. Yine, her kompozit doku nakli merkezinin bulunduğu hastanede, aşağıda belirtilen branşlardan teşekkül etmek üzere bir “Kompozit Doku Nakli Konseyi” kurulur. Bu konseyde ilgili uzmanlarla beraber tıp etiği uzmanı vardır.
Ancak, merkezlerin bulunduğu hastanelerde tıp etiği uzmanı bulunması zorunluluğu görülmemekte olup, bu da kanımızca bir eksikliktir. Ayrıca, nakil işleminin yaşam kurtarıcı olmayan özelliğinden, yan etkilerden ve tüm komplikasyonların hastaya bildirilmesinden ve hastadan bilgilendirilmiş onam alınması gibi durumlardan ve hastanın nakle hazırlanması, naklin gerçekleştirilmesi ve nakil sonrasında hastanın tedavilerinin düzenlenmesi, izlenmesi ve nakil işlemine faydalı olacak diğer tedbirlerin alınmasından, sorumluluğunda yapılmış olan nakillerin sonuçlarının Bakanlığa iletilmesinden mesul müdürün sorumlu olduğu 13. maddede belirtilmektedir. Burada yararlı olma ve zarar vermeme ilkeleri gözetilmektedir.
Ekstremite, yüz ve saçlı deri, üst solunum/sindirim yolları ve barsak nakli için bu Yönerge’de ayrı maddeler vardır. Yönerge’nin 26-29. maddeleri ise kompozit doku nakli merkezlerinin izlenmesi, denetimi, alıcının onamı ve yasaklar konusundadır.
Görüldüğü gibi bu Yönerge’de bildirilen koşullara sahip olmadan ve ruhsat almadan kompozit doku nakli yapılması yasak olup, ayrıca alıcıya ait aydınlatılmış onam ile ilgili hususlar da belirtilmektedir. İlgili nakil türüne göre bilgilendirilmiş onam formları vardır ve alıcıya bunu incelemesi için süre verilmektedir.
Kompozit doku nakli işlemi neticesinde alıcının parmak izleri veya yüz görünümü gibi teşhis bilgileri değişirse, bu durum hastane idaresince nakil tarihinden itibaren 30 gün içerisinde ilgili valilik ve emniyet müdürlüğüne bildirilir. Çünkü bu konuda suistimaller olabilir. Bilindiği gibi beyin ölümü gerçekleşen bir hastadan nakil, ancak ailesinin izni alınarak yapılabilir.
Bu tür nakillerin yaşam kurtarıcı olmayan özelliği ve alıcının yaşam boyu bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlara, buna bağlı komplikasyon ve yan etkilere maruz kalacağı göz önüne alınarak da bazı kurallar uygulanır. Nakil yapılmak istenen hasta veya yasal temsilcisi, işlem yapılmadan önce mekanik ve miyoelektrik protez veya ortez gibi mevcut diğer alternatifleri kullanmış olmasına veya doku veya organ kaybının düzeltilmesine yönelik ameliyatlara rağmen tatmin olmadığını yazılı olarak beyan eder.
Hasta veya yasal temsilcisi, ayrıntılı bir şekilde hazırlanan, operasyon sonrası ortaya çıkabilecek tüm psikolojik ve sosyal sorunların ve olası sağlık risklerinin yer aldığı bir onay formu imzalar. Hastaya veya yasal temsilcisine merkez tarafından bu konuda ayrıntılı bilgi de verilir.
Sağlık Bakanlığı Kompozit Doku Nakli Bilimsel Komisyonu tarafından hazırlanan rehbere göre ise yeni bir yüze kavuşmak, ancak sahip oldukları görünümden dolayı ağır sosyal uzaklaşma veya dışlanma yaşayan kişiler için mümkün olabilir. Yapılacak nakille en az ağız, burun ve göz kapağı bölgelerinden birinde fonksiyonel bir kazanım sağlanması amaçlanmaktadır.
Hastada kararlılık, ameliyat sonrası için iki-dört yılı gözden çıkarma, 15-60 yaş arasında olma, başka bir hastalığı bulunmama, nakle neden olan olayın en az altı ay önce meydana gelmesi, hastanın psikolojik ve mental durumunun uygun ve bağışıklık sistemini baskılayacak tedavi için elverişli olması gibi koşulların da aranması gerekir.
Bütün bunlardan anlaşıldığı gibi, insanların sağlıklı ve iyi koşullarda yaşamaları ve kendilerini moral açısından iyi hissetmelerini sağlayan etik kurallara ve tekniğe uygun kompozit doku nakillerinin uygulanması tıp etiği açısından da uygundur ve bunu başaran hekimlerimizi büyük övgü ile anmak gerekir.