Medimagazin’de “Kongreler lüzumundan sık yapılıyor, daha çok tatil beldelerinde yapılıyor, bu nedenle katılanlar kongreleri, ‘havuz deniz salonlarından!’ izlemekle yetiniyorlar” şeklinde eleştirileri okuyoruz.
Kongreler için neden daha çok Antalya’nın tercih edilişinin, kongre merkezi olanakları, konaklama, ulaşım ve iklim gibi nedenlerle olduğunu bundan önceki yazımda dile getirdiğimden burada yeniden yazmıyorum. Bir ilave ile soralım: Neden Antalya bizim en önemli turizm merkezimiz durumunda ve neden yabancı spor takımları binlerce kilometre uzaklardan gelerek devre öncesi hazırlıklarını
Antalya’da yapıyorlar?
Kongreler çok sık mı yapılıyor? Bence normal sıklıktalar. Gelişmiş ülkelerde kırkıncısı, ellincisi yapılan kongrelerin, biz henüz beşincisini, onuncusunu yapıyoruz. Dünyada olduğu gibi genel kongreleri daha çok ilgili dernekler üstlenmiş durumda. Bir fakülte ya da hastane gerektiğinde bilimsel aktivite için kongre yapabilir. Yapıyorlar, örneklerini biliyorsunuz. Burada önemli olan yapılan işlerin kurumsallaşmasıdır. Bu nedenle dernekler kurulmakta ve kurumsal hale gelinmektedir. Gelir ve giderleri denetlenmektedir. Liberal sistemlerde kimseye ‘Neden kongre yapıyorsun?’ denilemez. Serbest piyasa ekonomisi kuralları böyle. Seneler içinde, bilimsel içeriği güçlü olan kongreler yollarına devam ediyor. Diğerleri bunlara entegre oluyor.
Tıpta bilgiler birkaç yıl içinde gelişip değişiyor. Hal böyle olunca her zaman kongre yapmak için bir nedeniniz var demektir. Uzman ve asistan hekimler, en yeni bilgileri, bizzat o bilgileri yenileyen, tıbbı ileriye götüren bilim adamlarından anında öğrenme fırsatını buluyorlar. Değişik girişimleri ve ameliyat tekniklerini geliştirenler işin püf noktalarını anlatıyorlar, katılımcıların konuyla ilgili sorularını yanıtlıyorlar.
Tıpta her gün, yeni bir buluş, yeni bir teknik, yeni bir alet geliştiriliyor. Bundan çok değil yirmi yıl önce, ultrason, tomografi, MRI için kongre yapılıyor denilse pek çoğunuz gülüp geçerdiniz.
Kendi branşınızda olan yenilikleri bir hatırlayın bakalım. Bu yenilikleri dergiler ve kitaplardan okuyarak teorik bilginizi geliştirirsiniz. Yeni geliştirilen teknikleri ve püf noktalarını öğrenmek için ise, kendi imkânlarınızla ya da bursla gidip yurt dışına öğrenmeniz gerek. Bu imkânı bulamayanlar için aslında kongreler bulunmaz nimet. Kongrelerin bir iki gün öncesinde yapılan kurslarda yeni uygulamalar ve girişimsel teknikler öğretilmeye çalışılıyor.
Bir başka ayrıntı da aynı anda değişik konuların ayrı salonlarda işlenmesidir. Kim, hangi konuyla ilgiliyse o salona gidiyor. Beş yüz katılımlı bir kongre dört salonda işleniyorsa her salonda en çok yüz kişi görebilirsiniz. Bunun dışında neden salona girilmiyor diye meslektaşların birbirini eleştirmesi hoş değil. Herkes yetişkin, herkesin aklı başında. İsteyen gider salonda izler, isteyen dışarıda tartışmaları izler. Bunların dışında, sadece kuru teorik bilgilerin aktarıldığı toplantılar yerine meslektaşların yapabilecekleri işlerin anlatıldığı toplantılara katılım daha fazla oluyor. Ayrıca, salonda bulunanlarında uyuyup uyumadıklarını kontrol edecek bir mekanizma henüz keşfedilmedi.
Yapılan hiçbir hizmeti küçümsememek gerek. İcabında havuzda dalga geçtiğini sandığınız biri, aynı anda bir meslektaşından pekala yeni bir ilginç gelişmeyi öğrenebilir. Bunun dışında örneğin yurt dışından gelen bir otörle ne zaman yan yana gelebilirsiniz?
Tıp kongreleri, meslek içi eğitimin vazgeçilmez parçalarıdır. Zaman içinde giderek daha faydalı, daha bilimsel kongreler yapılacağından hiç kuşkum yok. Meslektaşları ile birlikte olmaktan, bilimsel tartışmalardan ve kongrelerden ürküp kaçanlar, giderek bilimin gerisinde kalmaya mahkum olurlar.