Her iki yılda bir yapılan kongremiz, yani Ulusal Tıbbi Genetik Kongresi’nin sekizincisi bu yıl 6-9 Mayıs 2008 tarihleri arasında Çanakkale’de yapıldı. Bu kongrelerin ilki 1989 yılında Eskişehir’de prenatal tanıyı da ön plana çıkaracak şekilde “Birinci Prenatal Tanı ve Tıbbi Genetik Kongresi” olarak bu satırların yazarının Kongre Başkanlığında gerçekleşmişti. “prenatal tanı” ya da “doğumöncesi tanı” teriminin ön plana çıkarılmasının nedeni, o tarihte henüz Eskişehir ve İstanbul Çapa dışında “prenatal sitogenetik tanı” yapılamamasıydı. Böyle davranılmasının nedeni biraz da diğer üniversiteleri teşvik amacını gütmekteydi ve böylece Türkiye’deki “ilk prenatal tanı kongresi” başarıyla gerçekleşmişti. Gerçi ikinci ile üçüncü arasında biraz gecikme oldu, ama sekizinci kongreyi yapmak da bu yeni sayılabilecek bilim dalı için mutluluk vericidir.
Bilimsel kongreler de düğünler gibidir; hem memnun olanlar hem de memnun olmayanlar olur. Ama insaf ölçüleri içerisinde yapılacak sosyal ve bilimsel kritiklerin daha sonraki kongrelerde yol gösterici olduğuna inandığım için, Kongre’nin bana göre iyi ve eksik yönlerini kalın birer fırça darbesi ile belirtmekte yarar görüyorum. Önce iyileri söyleyerek işe başlayalım:
1. Bu Kongre Tıbbi Genetik Derneğinin kendi başına düzenlediği ilk kongre olmasına karşın bana göre çok başarılı bir organizasyon vardı. O nedenle başta Sayın Doç. Dr. Hülya Kayserili ve Prof. Dr. Güven Lüleci olmak üzere tüm emeği geçenlere kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.
2. Keza umulanın üzerinde bir katılım sağlanması ve gençlere ağırlık verilmesi Kongre düzenleyicileri açısından takdire şayan bir harekettir.
3. Sosyal ve bilimsel programların da dengeli götürülmesi bana göre iyi bir uygulama olmuş. Hele yapılan kursların çeşitlendirilerek daha da etkinleştirilmesinin yararlı olacağını sanıyorum.
4. Kongre’ye ilgi olağan üstü idi. Özellikle gençlerimizi bilime acıkmış gördüm. Belki de her şeyden önemlisi bu idi.
5. Emeklilere ilişkin töreninin kurumlaştırılması ise çok önemli ve güven verici bir yaklaşım olmuştur.
Şimdi de genel olarak “olmasa daha iyi olurdu” ya da “şöyle olsa daha iyi olurdu” denenlere gelmek istiyorum:
1. Çağrılı olarak yurt dışından gelen konuşmacılardan “vatandaş” olmayanların bilgi hazinemize pek de yeni bir şey eklediklerini söyleyemeyeceğim. Onların yerine pırıl pırıl gençlerimizi konuşturmamız çok daha yararlı olurdu diye düşünüyorum ve Kongre sonrasında böyle düşünenlerin sayısının hiç de az olmadığını gördüm. Kongre’nin dokuzuncusunu düzenleyecek olanların, bu konuda seçim yaparken daha özenli davranacaklarına inanıyorum.
2. Ana konularda zaman darlığından bilgi alışverişi yapmak maalesef mümkün olmadı. Örneğin, QF-PCR ve PGT de olduğu gibi. İyi donatılmış, değişik yöntemlerle doğrulama imkânı olan ve deneyimli elemanların istihdam edildiği bir kurumda uygulama alanı bulan yöntemlerin, ülkedeki tüm laboratuarlarda da rutin olarak kullanılabileceği gibi bir izlenim ortaya çıkıyor ki bu da sonucu bakımından oldukça tehlikelidir. Onun için bu tür konularda daha ayrıntılı konuşma olanağı sağlanmalıdır.
3. “Ayrılık rüzgarı” estirmemek için biraz daha kucaklayıcı olmakta yarar olduğunu sanıyorum. Zira Kongre’de böyle “hava tahminlerini” çağrıştıran ve hiç de hoşuma gitmeyen izlenimler almaktan mutlu olmadım. Kurucusu ve ilk dönemler uzun süre yöneticisi olmaktan gurur duyduğum bu Derneğin amacı her türlü fırtınada şemsiyeyi sağlam tutarak herkesi aynı koruma altına almaktır. Ayrıca, diğer bazı meslek guruplarının haksız ve illegal istilasından “tıbbi genetik” mesleki çerçevesinin korunması ve kollanması da Derneğin asli görevlerinin başında geldiği unutulmamalıdır. Keza iç çekişmelere ve gereksiz çıkışlara da Dernek tarafından prim verilmemelidir.
4. “Tıbbi genetik” başlığı gerçi “prenatal tanı” konusunu da kapsar, fakat yedincisi dahil şimdiye kadar yapılanların adındaki “prenatal tanı” sözcüğünün çıkarılmasını doğrusu garipsedim. Zira o sözcük oraya bilinçli olarak konmuş ve muhafaza edilmiştir. Ayrıca o iki sözcüğün muhafazasını sağlamak da hiç kolay olmamıştır. Bu konunun “yaptım, oldu” hâline getirilmeyeceğini umuyorum.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.