Mezuniyet sonrası eğitim, yaşam boyu eğitim olan tıp mesleğinin olmazsa olmaz bir vazgeçilmezi. Gerek hücre düzeyi tıbbi biyolojik verilerde, gerekse tanıdaki teknik ilerlemelerdeki sürekli ve hızlı ivmeli gelişmeler, bu eğitimi zorunlu kılmaktadır. Bu eğitime yönelik olan toplantıları kongre, sempozyum, okul, günler veya ilaç firmalarının lokal toplantıları şeklinde toplayabiliriz. Son yıllarda bu toplantılarda “toplantı enflasyonu” deyimini kullanacak kadar bir artış söz konusu. Başvurulduğu takdirde de bu toplantılar kredilendirilmektedir. Ancak bu kredilerin henüz gözle görülür bir etkinliği olmamaktadır.
Mezuniyet sonrası eğitimlerin yurt içinde yapılanlara şüphesiz ilgili uzmanlıklarda olan tüm hekimlerin katılımı, beklenen ideal bir aktivitedir. Bir hekimin böylesi bir aktiviteye katılımının maliyetine baktığımızda; ulaşım, konaklama, toplantı kayıt bedeli ve diğer giderlerle günlüğü ortalama 150-200 YTL’ye gelmektedir. Bazı üniversitelerde ve eğitim kurumlarında konuşmacıya ve sunum yapacak olana, “yolluk ve yevmiye” ismi altında ve tam karşılığı kadar olmasa bile harcırah olarak bir katkı sağlanıyor görünmektedir. Fakat verilecek miktar, çoğunlukla ya çok az olup muhasebe bunu hesaplamaya yanaşmamakta, veya “tahsisat yoktur” denerek zaten verilememektedir. Veriliyor gibi görünen bu katkı, yılda sadece bir defaya mahsus olarak verilebilmekte, birden fazla olan katılım da zaten söz konusu olmamaktadır. Eğitim kurumları dışında çalışmakta olan hekimlere ise maalesef bu isim altında herhangi bir kurum katkısı olmamaktadır. Ve bugüne kadar böyle bir katkı her nedense düşünülmemiş ve gündeme gelmemiştir.
Hekimlerin maaş gelirleri mezuniyet sonrası eğitim toplantılarına kendi olanakları ile katılmalarına maalesef uygun düzeyde değildir. Toplantılara katılanların kayıt durumuna baktığımızda, kendi olanakları ile katılanların oranı, ancak %1-10 arasında kalmaktadır. Ve bu meslektaşlar, bu eğitime katılmak uğruna çoluk çocuğunun ve ailesinin yaşam kalitesinden kısıtlama yapmak zorunda kalmaktadırlar. İşte bu zorunluklara yanaşmayan, ilaç mümessilleri ile iyi bir diyalog kurmuş olanlar, toplantı katılım sponsorluğuna yönelmekte ve en az masarafla katılımını sağlamaktadırlar. Bu da gösteriyor ki, firmaların desteği olmasa, mezuniyet sonrası eğitim toplantılarına katılım oldukça düşük sayıda olacaktır.
Ancak beklenen ve ideal olan, böylesi firma destekli katılımın etik çerçevede gerçekleşmesidir. Hangi meslek grubu olursa olsun, her meslek grubunda çoğunluk etik kurallara uyarken, mutlaka bu kurallara uymayan bazı kişiler olacaktır. Sağlık grubu olarak bizlerden beklenen, bu davranışlarda olanların sayıca çok az olması ve abartılı suistimallere alet olmamalarıdır.
Yurt içi toplantılara katılım desteğinde firmalar, kendi ekonomik yaklaşımları nedeniyle desteklerini genellikle ilaç yazım potansiyelleri önde olan hekimlere yönlendirmeyi tercih etmekte, konuşmacı veya sunumlu katılımcılar ise bazen mağdur olabilmektedirler.
Yurt dışı toplantılara katılımda ise konu daha farklı bir boyuta sahiptir. Bu boyutun en önemlisi ise yabancı dili anlayacak düzeyde bilmektir. Maalesef, firmalar bu önemli kriteri göz önünde bulundurmadan, sadece ilaç satışlarını düşünerek hekimleri belirlemekte ve yabancı dil bilgilerini kriterlendirmemektedirler. Dolayısıyla, bu durumdaki hekim arkadaşların yurt dışı toplantılara katılımı ancak turistik bir gezi sınırında kalmaktadır. Özellikle son yıllarda katıldığım toplantılarda bu durum belirgin olarak dikkatimi çekmeye başlamıştır. Yabancı dili olmayan hekimleri sadece gidişte ve dönüşte uçağa binerken görmekte, toplantı süresince ise maalesef katıldığını görmemekteyiz. Veya sponsor firmanın uydu sempozyum toplantısına mecburen ve ayıp olmasın diye katılmaktadırlar. Halbuki bu toplantılara katılımın ana amacı, bilgileri tazeleyip pekiştirme yanında yeni bilgileri kavrayıp ülkeye dönüşte bunu ülkesinde uygulamaktır. Tabii ki yabancı dili bilmeyen kişi, bu yenilikleleri ülkesine taşıyamayacağından, toplantıya katılımı da esas amacı doğrultusunda olamayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında toplantılara katılım aşamasında şu kriterlerin göz önünde bulundurulması yararlı olacaktır diye düşünüyorum:
* Yurt içi toplantı katılımları gerçek değerleri karşılığı olacak şekilde desteklenmeli (harcama belgeleri karşılığı),
* Sadece dinleyici olarak olan yurt içi katılım için yıllık asgari bir sayı belirlenmeli,
* Bilimsel aktiviteyi desteklemek amacıyla konuşmacı veya sunumlu katılımlarda sayı sınırlaması olmamalı,
* TTB’nin kredilendirmesi devam ettirilmeli ve kurumlar tarafından bu krediler bazı konumlarda değerlendirilmeli,
* Yurt içi katılımlara ilişkin olan yukarıdaki kriterler yanına, yurt dışı katılım için mutlaka yabancı dili anlayacak derecede olma belgesi veya eğitim durumu (yabancı dil okulu mezunu olma, yabancı bir eğitim kurumunda çalışmış olma veya yabancı dil sınavını vermiş olma vs.) mutlaka eklenmeli ve firmaların bu kurala uymaları beklenmelidir. Bu konuyu hem Sağlık Bakanlığı, hem TTB, hem de izin verecek olan kurum gözetmelidir.