Küçük bir çocuk olduğumu söylediğime bakmayın. Aslında ben büyümüş de küçülmüş bir çocuğum. Giderek artan korkularım var. Çünkü korku, Büyük Millet Meclisinde sokakta, okulda, evde hatta yatak odasında varlığını sürdürüyor desem yeridir. Kimse bana korkma diyemiyor. Çünkü şu anda beni rahatlatacak bir şey söyleyemeseler de onların da ayni duyguların etkisinde olduklarını sezebiliyorum. Onların sessiz kalmalarının da nedenini az çok anlayabiliyorum.
Doğal olarak küçüklüğüm ve büyüklüğüm arası çizgimde ben de gençlik yaşadım. İşte o yıllarda Sıhhat Vekaleti şimdiki adıyla Sağlık Bakanlığı tarafından dokuz ay süreli bir eğitim için İzmir’den Ankara’ya çağrıldım. Hafta sonlarımı otobüsle Çankaya’ya çıkarak Köşk’te geçirmekten çok hoşlanırdım.
O zamanlar Çankaya bomboştu diyebilirim. Köşkün çevresinde yapılanma hemen hemen yok gibiydi. Köşkün kapısında askerler nöbet tuttuğu halde köşke durdurulmadan girer adeta başka bir dünyada gezintiye çıkardım ve Atatürk’ün çalışma odasını ziyaret eder düşüncelere dalardım. Daha sonra köşkteki sığınağa iner sığınağın insanların tüm gereksinimlerini karşılamaya özen gösterilerek yapılandırılmış olduğunu düşünürdüm.
Bir köşk ziyaretimde yeşil çimlerle örtülü küçük bir tepeciğe tırmandım. Karşıma o zamanlarda bana lüks görünen boydan boya camlı, duvardan duvara halı kaplı bir zeminde ve küçük elektrikli bir soba ve bir moda dergisi bulunan bir odayı beğeniyle izlemeye başladığım sırada bir genç odaya girdi kapıyı açarak bana kimi aradığımı sordu. Kendisine kimseyi aramadığımı öylesine gezindiğimi söyledim ve kendisinin kim olduğunu sordum. Genç bana Adnan Menderes’in oğlu olduğunu söyledi.
Dersimin olmadığı saatlerde zamanımı Büyük Millet Meclisi’nde geçirmek de hoşuma giderdi. Babamın eski bir dostunun gönderdiği davetiye ile Büyük Millet Meclisi’ne gider millet vekillerinin çeşitli konularda konuşmalarını dinlerdim. Hepsi de vakur görünümleriyle ve saygıdeğer konuşmalarıyla bende güvenilir iz bırakırlardı. Bir gün konuyu tam hatırlamıyorum ama tartışmalı bir konu idi. Bu nedenle de vekiller arası fikir ayrılıkları gerilimi oldukça yükselmişti. Hiç beklemediğim bir anda vekillerden bir kısmı elleriyle sıralara vurarak büyük gürültü çıkarmaya başladılar. O genç yaşımda vekillerin bu hareketini kendilerine yakıştıramadım. Bu ziyaretlerim böylece son buldu. Merak ediyorum şimdiki gençler bu içine doğdukları durum hakkında ne düşünüyorlar.
Ben yine çocuk gözüyle baktığımda toplumdaki pek çok açıdan bölünmüşlükleri görebiliyorum. Şu anda en tehlikeli ve insanların ortak karar almasını engelleyen korku karşısında sinenler ve korku salmaya her an hazır bir grup. Şuursuzca harekete her an hazır bu insanlardan korkmamak mümkün değil. Bunlara engel olması gereken yetkililerin seyirci kalması da ayrı bir sorun. İşte tüm bunlar beni çok korkutuyor…