İleri sürüldüğüne göre dünyanın yaşı 4.5 milyar yıl. Canlıların yaşamaya başlayışı da birinci boyut düzeyindekiler olan tek hücrelilerle oldu. Dinozor denilen dev yapılı varlıklarla birlikte olan ilkel insanımsı yaşam ise 300 bin yıl önce başladı. Evreni araştırma özelliği olmayan, maymun vücutlu benzeri, savaşçı ilkel nesiller (Homoerectus) 200 bin yıl sürdü ve 100 bin yıl önce de Tin-4 ncü ayette önceki ilkel insanımsıdan daha gelişmiş olduğu ifade edilen şimdiki âdem nesli (Homosapiens) başlatıldı.
Tin-4. And olsun ki! Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Gerek insanımsı neslin ve gerekse âdem neslinin boşuna yaratılmadığı Müminun-115 ve yaratılma gerekçesinin, dünya okulunda eğitime tabi tutmak ve başarılı olanları seçmek olduğu Casiye-22, Hud-119 ve Duhan-38-39 ncu ayetlerde vurgulanmıştır. Eğitime tabi tutulanlar ve içlerinden başarılı olanları seçilecek olanlar, insan denilen vücudu okul üniforması olarak kullanma mecburiyetinde olan öğrenci ruhlardır.
Miminun-115. “Bizim sizi gereksiz yere yarattığımızı ve hesap vermek üzere bize dönmeyeceğinizi de düşünüp durmuştunuz” diye hatalarını yüzlerine vuracak.
Duhhan-38-39. Biz gökler, yer ve aralarındakileri sırf oyun ve eğlence olsun diye ve boşuna yaratmadık. Biz onları gerçeği göstermek ve içtenlikle iman edip etmeyeni / hak edip etmeyeni ortaya çıkarmak için yarattık. Ancak insanların çoğu bunu bilmiyor ve anlamak istemiyorlar.
Casiye-22. Şunu da iyice bilin ki Allah, gökleri ve yeri bir amaçla yarattı. Bu amaçlardan biri de, her nefsin yapacağı olumlu veya olumsuzlukların karşılığının tam olarak belirlenebilmesi ve haksızlığa uğramadan karşılığının tam olarak verilmesidir.
Hud-119. Sadece Rabbinin rahmetine maruz kalmış olanlar o tartışmalara ve gruplaşmalara yönelmezler. Esasında Biz sizleri, içinizden tekrar tek insanlık ümmeti oluşturup oluşturamayacak olanlarınızı belirlemek için yarattık.
Âdem nesli diye tanımlanan insan vücutlu öğrenci ruhlar ile 7 konuda (Tek ilah olarak Allah’ı tanıyacaklarına, tek insan nesli olduğuna ve muhkem / değişmez ana kurallar bütünü demek olan dinin bu kurallarına uyacağına ve dolayısıyla da dinin tek ve gönderen makam olarak Allah kaynaklı olduğuna, evrenle ilgili ilim yapıp yaratılanların yararına sunacaklarına, şeytanı tek düşman kabul edeceklerine ve olumlu ile olumsuz nefs derslerinden başarılı olmak için çaba göstereceklerine) anlaşma yapılmıştır.
A’raf-172. Rabbin, her ne zaman Âdemoğullarının bellerinden soylarını çıkarmayı / insan neslini oluşturmayı kararlaştırdıkça, onlardan kendi nefsleri için söz alır ve birbirlerine birbirlerini şahit tutarak; “Elestü birabbikum – Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorunca, “Evet, şahitlik ediyoruz, Sen bizim Rabbimizsin – kalu belâ” derler. Biz bu işlemi, son kıyamet / hesap gününde, “Biz bunu bilmiyorduk” demeyesiniz diye yapıyoruz.
Tin-7. Ey insan! Barış-güven demek olan İslam dinini tek din olarak tanıyacağına dair Allah’a söz vermiş olmana rağmen, daha sonra onu senden uzaklaştıran / reddettiren nedir ki?
Yasin-60. Ve Allah onlara; “Ey Âdem’in çocukları! Şeytan’ın sizin apaçık düşmanınız olduğu konusunda sizi uyarmış ve ona uymayacağınıza / tapmayacağınıza / kulu olmayacağınıza dair sizinle anlaşma da yapmamış mıydım?”
Taha-115. And olsun ki Biz Adem’i ilk yarattığımızda, şeytanın kendisine düşman olduğunu bildirip tembih etmiş ve uyarılarımıza uyacağına dair de söz / ahit almıştık. Ama Âdem, Allah’a vermiş olduğu bu sözünü sonra unuttu ve şeytanın kandırmasına karşı koyma dirayetini gösteremeyip ona uydu.
İniş sırasına göre ilk sure olan ‘Alak suresinin 1 nci ayetinde geçen “Oku” ifadesinin Evren kitabı, dolayısıyla da Evren’i araştırma ile ilgili olduğu, 87 nci iniş sırasında olan Bakara suresinin Bakara-31 nci ayetinde belirtilmiştir.
‘Alak-1. Oku, her şeyi yaratan / halk eden Rab’bin adıyla. 2. Ki O Rab, insanı yapışıp asılı duran bir parçadan var etti / yarattı. 3. Oku ve bil ki O Rabbin en büyük ikram sahibi / cömert olandır. 4. Ki O (Rabbin), kalemin yazdıklarıyla öğretendir. 5. İnsana bilmediklerini öğretendir O.
Bakara-31. Sonra canlı-cansız Evren’deki tüm yaratmış olduklarının isimlerini / bilgilerini Âdem’e öğretti / belleğine yükledi. Sonra Adem’e öğrettiklerini göstererek Meleklere: “Kendinizi daha üstün gördüğünüze göre, size gösterdiğim tüm şu varlıkların isimlerini Bana söyleyin bakalım” diyerek onları sorgulayınca;
Bu ayette Âdem’in Evren bilgileri ile donatılmış olduğu ve bu özelliği ile Meleklerden farklı olduğu belirtilmektedir. Demek ki, daha doğmadan önce Âdem’in Ruh kısmının hafızasında, kitap şeklinde Evren bilgileri bulunmaktadır. Çünkü Allah’ın farkındalığına ilim sahiplerinin özellikle varacaklarına vurgu yapılmıştır.
Nisa-162. Ancak aralarından derin ilim sahibi olup gerçek müminliğe ulaşmış olanlar, hem Sana indirilene / Kur’an’a ve hem de Senden önce indirilenlere inanırlar.
Al-i İmran-18. Ey insanlar! Şunu da iyice bilin ki Allah eserleriyle, Melekler ve adalet ile doğruluktan ayrılmayan ilim sahipleri de elde ettikleri bilgilerle O’ndan başka ilah olmadığına şahitlik eder / ispatlar ve tasdik ederler. Çünkü her şeyden üstün ve her şeye hâkim olan O’ndan başka ilah yoktur.
Fussilet-53-54 ncü ayetlerde belirtilmiş olduğu gibi, Evren’i araştırdıkça Allah’ın farkındalığı artacaktır:
Fussilet-53. Kur’an’ın gerçek olduğunu ve varlığımızın belirti ve belgelerini, hem kendi nefslerinin / vücutlarının mükemmelliğini anlayınca, hem de uzayı / evreni çözdüklerinde insanlara zaten göstereceğiz. Böylece Rabbin her şeyi kuşatmış olduğunu ve her şeyde bulunduğunu görmeleri / öğrenmeleri, onların iman etmeleri için yeterli değil mi? 54. Aslında insanlar Rab’lerini bulacakları konusunda bir şüphe içindedirler. Hâlbuki Allah, her şeyi bilgisi ve yönetimiyle kuşatmıştır ve dikkat eder, ilim yapıp araştırırsanız O’nun varlığını mutlaka fark edersiniz.
Anlayarak okuyup öğrenmemiz istenen ikinci kitabın bizzat Allah tarafından öğretilip Dünya’ya eğitime gönderilecek bütün öğrenci Ruh’ların hafızasına yüklenerek gönderilmiş ve gönderilmekte olduğu Rahman-1-2-3 ncü ayetlerde açıklanmıştır.
Rahman-1. Rahman olan / sevgisi ve merhameti ile her şeyi yaratan Allah 2. Önce Kur’an’ı öğretti, 3. Sonra insanı yarattı ve 4. Bu yarattığına anlama, düşünme ve elde ettiği bilgileri nasıl ifade edeceğini, konuşma ve yazma kabiliyetlerini nasıl kullanacağını öğretti.
Allah, Dünya Eğitim okuluna Âdem neslinin ilk grubunu yarattığı zaman, bu insanların tek Allah, tek insan nesli ve tek dinî görüş inancında olduklarına ve zamanla farklı görüşler temelinde gruplaştıklarına Kur’an’da Yunus-19, Enbiya-92 ve Bakara-213. ayetlerde değinmiştir.
Yunus-19. Şunu iyice bilin ki, insanlar ilk yaratıldıkları zaman, tek bir ümmet idiler ve hepsi de öncelikle bu konularda tek bir dine bağlıydı ve tek bir Allah’a ibad ediyorlardı. Sonradan anlaşmazlığa düştüler, inanan ve inkâr edenler olarak ayrıldılar. Eğer, cezanın ertelenmesiyle ilgili Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, şirk koşup küfre sapanları hemen cezalandırır ve işleri bitirilirdi.
Enbiya-92. Ey insanlar! Gerçekte hepiniz tek bir ümmet / insan neslisiniz. Ben de hepinizin tek ibad / kulluk edeceği, yani bildirdiğim muhkem / değişmez amaç hükümlerle kulluğunuzu ifade edeceğiniz Rabbinizim. 93. Fakat toplumlar onlara bildirdiklerimizi yorumlamada ve uygulamada ayrılığa düştüler ve bölündüler, hizipler ve gruplar oluşturdular. Hâlbuki hepsi yine tek bir toplum olarak huzurumuzda toplanacaklar.
Bakara-213. İlk yaratıldıklarında, inançları bakımındaninsanlar tek bir topluluktu / ümmetti. Tek Allah’a, tek insan nesline ve tek din olan İslam’a iman ederlerdi. Sonra özellikle inanç konularında farklı yorumları nedeniyle ayrıştılar. Bunun üzerine Allah peygamberleri, bu konularda doğru yol olan Allah ile yapılan anlaşmaya sadık kalma ve muhkem / değişmez amaç hükümlere uygun olumlu ameller gerçekleştirme yolunu göstermek ve uyarsınlar diye kitaplı veya kitapsız elçiler olarak gönderdi. Bu toplumlardan kitap verilenler, kendilerine apaçık buyruklar / deliller / ayetler geldikten sonra da, birbirlerine olan kıskançlıkları yüzünden ayrışmalarını devam ettiriyorlar. Allah, içlerinde iman etmiş olmaları nedeniyle hak edenleri, ayrılığa düştükleri şeylerin gerçek yönüne ulaştırmakta ve doğru yola yöneltmektedir. Çünkü Allah, ancak isteyeni ve bu uğurda çaba göstereni dosdoğru yola / sıratın müstakime iletir.
Ancak beşer olarak dünyaya doğunca, bu anlaşmayı ve verdiğimiz sözü unutuyoruz.
Din demek olan muhkem / değişmez ana kurallar başta olmak üzere, sosyo-ekonomik yaşama yönelik zaman ve zemine göre değişken özellikli hukuksal kuralların ayrıntıları olan müteşabih / değişken mesajlar, vahiy yolu ile ve toplumların anlayış kapasiteleri ve gelişmişliklerine göre peygamberler aracılığı ile önceleri sahifeler şeklinde, daha sonra da kitaplar şeklinde indirilmiştir.
Taha-133. Yine şirk koşup, bildirilenleri inkâr ederek küfre sapanlar; “Muhammed, bizi ikna etmek üzere Rabbinden görünür bir delil getirseydi ya?” diyerek bahaneler arıyorlar. Peki, daha önceki kitaplar olan Tevrat ve İncil ile sahifelerde bildirmiş olduğumuz gerçekleri açıkça destekleyen ve tamamlayıcıları olan Kur’an’ı görmüyorlar mı?
Görüldüğü gibi Kur’an, önceki sahife ve kitapları reddeden değil, destekleyen ve tamamlayan bir kitap olarak tanımlanmaktadır. Bu açıklama, bütün vahiy kökenli bilgilerin tek bir ilahî kaynaktan indirilmiş olduğunu vurgulamaktadır. Dolayısıyla da insan nesli yaratıldığından beri tebliğ edilen dinî kurallar da farklı dinler değil, Allah kaynaklı tek bir din olmakta ve bu dine ait olmak üzere bildirilmesi gereken muhkem / değişmez ana kurallar son olarak Kur’an ile tamamlanmış olmaktadır. Böylece Âdem neslinin ilk yaratılışından beri olan ve din denilen muhkem / değişmez ana kurallarının da tamamlanmış olduğu ve isminin de İSLÂM olduğu belirtilmiştir (Maide-3).
Maide-3……Bu nedenle de onlardan çekinmeyin, Ben’den çekinin. Çünkü Ben bugün dininize son şeklini verdim, böylece din ile ilgili nimetimi artık sonlandırdım ve şimdiye kadar sizin için de din olarak göndermiş olduğum İslam’ı tamamlayıp onayladım……….
Görüldüğü gibi dini tanımlayan İSLÂM kelimesi, sadece Kur’an’a ve O’nu tebliğ eden Hz. Muhammed’e iman edenler için değil, ALLAH’I TEK İLAH KABUL EDEN BÜTÜN DİN TEMELLİ GÖRÜŞLER İÇİN KULLANILAN ORTAK KELİMEDİR. Hangi vahiy kitabına ve hangi peygambere inanırsa inansın, bütün insanların Hz. İbrahim’in tekrar başlatmış olduğu “Tek ilah Allah inancı temelinde barış, sevgi, hoşgörü ve hakkın dağıtımında adalet” demek olan İslam yaklaşımında birleşmeleri, Allah’ın bizlerden beklediğidir. Herkesi de din temelli ibad etme / Allah’a kulluğunu ifade etme uygulamalarına karışmamak ve yargılamamak benimsenmelidir.
Aynı şekilde Müslüman kelimesi de kulluğu sadece Allah’a yapan ve her işini öncelikle O’nun rızası için gerçekleştirme çabası gösteren her din temelli görüşte olan kişi için kullanılmaktadır.
Fussilet-33. Başka dengi olmayan tek Allah’a dua eden, salih ameller gerçekleştiren ve “Ben tek Allah’a içtenlikle teslim olanlardanım / Müslümanlardanım” diyenden daha güzel inançlı kim olabilir?
Al-i İmran-84. Ey Peygamber! “Allah’a, bize indirilene / Kur’an’a, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya ve Rableri tarafından kitap verilen nebilere iman ettik. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz Allah’a teslim olanlarız /Müslümanlarız” diyerek insanların tek Allah, tek insanlık ve tek din hedefini vurgula.
Bu kurallara uyulması da, insan vücudunu Dünya Okulu Üniforması olarak kullanmakta olan Öğrenci Ruh’un Nefs derslerinden başarılı olmasını ve okuldan mezun olmasını sağlayacaktır.
Din denilen muhkem / değişmez ana kurallar bütününün her bir peygambere vahiy edilmesi ile başlamak üzere doğmaya başlayan bütün Dünya insanlarının Ruhları, önce sayfalar, sonra sıra ile Tevrat ile birlikte, Tevrat’taki muhkem / değişmez ana kurallar, Zebur ile bu kurallar ve İncil ile de bu kurallar hafızalarında kayıtlı olmak üzere, diğer bir ifade ile bu fıtratta / yatkınlıkta yaratılmışlardır. Son olarak da 1400 yıldır doğan ve bundan sonra da doğacak olan bütün insanlar, dolayısıyla öğrenci Ruh’lar, hangi peygambere ve hangi vahiy kitabına iman etmiş olursa olsun, son olarak vahiy yolu ile indirilen Kur’an’daki muhkem / değişmez ana kurallar hafızalarında olarak Dünya okuluna eğitime gelmektedirler. Ancak doğduğumuz andan itibaren “Beşer” olan ortak ismimiz ile bilinçaltımızda bulunan bu kuralları hatırlamıyoruz. Ve bu durum Rum-30. ayette tüm insanlar, İslam denilen bu din kurallarına yatkın / fıtratta oldukları şeklinde vurgulanmıştır.
Rum-30….. Çünkü Allah, tüm insanları tek dini olan İslam’a uyumlu / fıtratta ve onu seçebilme özelliğinde yaratmıştır. Allah’ın yarattığı insanın bu özelliğinde / fıtratında bir değişiklik, bir bozulma olmaz. Çünkü tüm zamanların dosdoğru tek dini budur. Fakat insanların çoğu bu gerçekleri bilmezler.