Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler sayesinde günümüzde bilgiye ulaşım kolaylaştı. Ancak doğru bilgiye ulaşabilmek güçleşti. Özellikle sanal ortamdan kolayca ulaşılan bilgiler, birey ve toplumsal grupların tutum ve davranışlarının olumlu ya da olumsuz değişmelerinde etkili olabilmektedir. Bu süreçte toplumsal değişimi olumlu yönde yönetemeyen toplumlar, başarısızlıkla karşı karşıya kalırlar. Bu başarısızlığın neticesinde hem ülkemizde hem de tüm dünyada şiddet/kötülük ve güvensizliğin hızla yayıldığı görülüyor.
2022’nin ilk ayları televizyon kanallarını dolaşıyorum, kanallardan birisinde kadınlara şiddet konusunda sicili oldukça kabarık bir ses sanatçısı program yapıyor, programa katılanlar arasında saygın kişiliği ile tanıdığımız bir hanım sanatçı da bulunuyor. Yine birkaç ay önce de bir partinin genel başkanı, il gezisinde, kadına şiddet uygulaması ile tanınan şahsı beraberinde götürüyor. 2022 senesi de önceki yıllar gibi kadına, sağlık çalışanlarına ve sokak hayvanlarına şiddetin yoğun olduğu bir dönemdi. Malum olduğu üzere, ne zaman kadına, sokak hayvanlarına ve sağlık çalışanlarına bir şiddet uygulansa, siyasetçiler ve sanat camiası da dâhil, şiddet olaylarını kınayan söylemlerde bulunurlar. Ne yazık ki kötülükler ve şiddet olaylarında bir azalma da görülmez, bilakis artar. Hâlbuki kötülüğe yönelmek, insanın kendi varoluşundan, saygınlığından kopuşu temsil eder. Kadınlara ve diğer canlılara karşı şiddet uygulayan, kötülük yapanlar dünyanın en iyi virtüözü, sanatçısı da olsa onun programına katılmamak, protesto etmek en anlamlı eylem olacak ve sözlü açıklamalardan daha etkili olacaktır.
Kötülüğün sınırları ne yazık ki yukarıdaki birkaç örnekle sınırlı değildir. Herkesin bildiği gibi, basında yer alan haberlere göre altı yaşındaki bir kız çocuğu, yetişkin bireyler tarafından cinsel istismara uğruyor, yolsuzluk, hırsızlık yaparak para kazanan şarlatanlar itibar görüyorlar. Yine bugünlerde bir babanın kendi çocuklarına cinsel istismar nedeni ile ceza aldığını öğreniyoruz. Nereye doğru evriliyoruz? İyi ve kötü kavramlarının anlamları mı değişti? Toplumsal kontrol mekanizmalarının işlevsizleştiği bir dönemde, mevcut durum iyilik, kötülük ve doğruluk sözcüklerinin birbirlerine eşitleneceğine mi işaret ediyor? Toplumlardan kötülüğü tamamıyla ortadan kaldırmak mümkün değildir ancak en aza indirmek mümkün olabilir. Çünkü sağlıklı olan bir kişi için kötülük ya da iyilik yapmak önünde hazır duran birer seçenektir. İyilik gönülle, kötülük zorbalıkla ilişkilidir. İyiliği davranış kalıpları biçimine dönüştürmüş olanlar, içinde bulundukları toplumu yeniden düzenleyebilen, aydınlatabilen bireyler iken, kötülüğü karakter olarak benimsemiş olanlar mevcut durumun (statükonun) ve kaosun temsilcileridirler. İyiliği benimsemiş olanlar, düşünen, araştıran bilge konumundadırlar. Hileyi/kötülüğü benimsemiş olanlar ise düşünme ve anlama yeteneğinden mahrumdurlar. Başka bir deyişle, iyilik taraftarları bir gruba, bir millete ve insanlığa karşı aidiyet duygusu taşırlarken, kötülüğün temsilcileri aidiyet duygusundan yoksundurlar. Küreselleşme ile birlikte kötülük olgusu uluslararası bir boyuta taşınmıştır. Şiddete başvuran terör ve uyuşturucu temsilcileri uluslararası bir nitelik kazanarak mafyalaşmıştır. Rahmetli Z. Gökalp, bireysel hayatı vatanın bağımsızlığından, şahsi menfaati namus ve görevden daha kıymetli gören bir ordunun mutlaka mağlup olacağını, milli bir vicdana, milli bir ülküye sahip olmayan toplumdan yüksek bir ahlak anlayışı beklemek mümkün olamayacağını ifade ediyor. Kötüler alkışlandığında toplumda saygı görmesiyle, kötülükler olgulaşırken, iyiliklerin vakıalaşmaya başladığını görüyoruz ki, bu tüm toplumlar için oldukça vahim bir gerçekliktir. Bizim söz dağarcığımızda “gelen ağam giden paşam” ve“ bana değmeyen yılan bin yaşasın” gibi sözler vardır. Yılanlar doğanın bir parçası olarak elbette yaşasın, ancak bu yılan iki ayaklı ise ve kötü eylemleri ile birilerine zarar veriyor ve şiddet uyguluyorsa, buna bin yaşasın denilemez. Kötülük yapanları alkışlamamak insani özeliklerimizden olması gerekir. Çünkü bu kötülük gün gelir herkese dokunabilir ve neticede toplumsal yapıyı olumsuz etkiler.
İyilik ve kötülük (ahlak) kavramları canlılar içinde yalnızca insanları ilgilendirir, her milletin kendine özgü oluşturduğu özel kültürel harcı vardır ve bu harca tuzlu kum karışımı iyilikleri azaltır, kötülükleri çoğaltır ve toplumsal güvenlik sorunlarının artmasına neden olur. Günümüzde iyilikle kötülük öyle sarmaş dolaş haldeler ki, ikisini birbirinden ayırt etmek güçleşiyor. İyilik, doğrulukla, cömertlikle (selek) ve insani davranışlarla bütünleşir. Tüm bu nedenlerle öğretmenlerimiz, üniversite hocalarımız, bilim ve siyaset adamları, sanatçılarımız ve din görevlileri, kötülüğün temsilcilerine karşı bir duruş sergilemelidirler. Bu duruş, insani ve vicdani bir konudur. Toplumda tamamen kötülük olgu, iyilik olay durumuna dönüşmeden tedbirler alınmalıdır. Çünkü bu durumun geri dönüşümü olmayabileceği gibi, gelecek kuşaklar çok daha büyük toplumsal sorunlarla karşılaşabilirler. İyilik ve kötülük kavramlarını yakından ilgilendiren sözcük ‘güven’ kavramıdır. Güvenin olmadığı toplumda siyaset, ekonomi ve ahlak arasındaki ilişkiler bozulur, toplumsal kanayan yaraya dönüşür. Siyasi ahlak dürüstlük ilkesini ihmal ettiğinde, adil gelir dağılımını temin edemez, adil gelir dağılımının sağlanamadığı toplumlarda insanların birbirlerine olan güven duygusunu azaltır. Neticede toplumda kötülükler olgulaşır iyilikler vakıalaşır. Çalıştığı iş yerinde ya da yaptığı bir hizmet için “bugün az çalıştık, çok para kazandık, günümüz iyi geçti” anlayışı yerine, “bugün daha çok çalıştık, iyi iş çıkarttık” anlayışının egemen olması gerekir. Basında çıkan haberlerde “güzelliği ile dikkatleri çekti”, ifadelerine sıkça rastlarken “güzel ahlakı ve doğruluğu ile dikkatleri çekti” ifadelerine rastlayamaz olduk. Hâlbuki bizim kültürümüzde binlerce yıl içerisinde oluşturduğumuz yüksek toplumsal değerlerimiz mevcut olup, bunların genç kuşaklara ince ayrıntıları ile anlatıldığında, işlendiğinde pek çok toplumsal sorunun ve kötülüklerin önlenmesinde önemli katkıları olacaktır. “Yoksul aç iken zengin ağlamalı”, “büyüklere saygı, küçüklere sevgi” ile “iyilik yap, balık bilmez ise Halik bilir” ve Genceli Nizami’nin,” iyilik insanlık sanatıdır” ifadelerinde tanımını bulduğu gibi.
Karşılaştığım her insan, toplumda artan şiddet ve kötülüklerden muzdarip olduklarını haklı olarak dile getiriyorlar. Ancak ifadelerinde bir çaresizlik duygusu hissediliyor, “ne yapabiliriz ki!” gerçekte çok şey yapılabilir. En başta ayda bir iki kitap okuma alışkanlığına katkı sağlayabiliriz. Şiddet ve kötülük yapanlara karşı tavır alabiliriz. Televizyon dizilerinde şiddet ve kötülüğe yer veren programlarını izlemeyebilir, sessiz protesto yapabiliriz. Ayrıca yasaların kötülüğü önlemede yetersiz kaldığı yerlerde, iyiliği temsil eden rol modellerine başvurmayı öğretebiliriz. Kötü davranış geliştiren kişileri yalnızca kınayarak değil, aynı zamanda bu duruma dur diyebilecek tedbirleri almalıyız. Batılı toplumlarda Sokrates, Thomas Moore, bizim toplumumuzda Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Şair Nefi ve M. Akifler, M.Kemaller gibi. Bu adların topluma sundukları bilgiler ışığında, geçmişten geleceğe ışıklar saçacak yeni adlar doğabilir, yeter ki isteyelim. 6 Şubat depremi bize bir kere daha öğretti ki, kötülükler olgulaşmadan iyilikler azalmadan kendimizi ve toplumsal ahlakımızı yeniden gözden geçirmeliyiz.
Çağımızda makinalaşan/robotlaşan insanın kurşun renkli yüreğine, iyiliği, altın uçlu kalemle yeniden yazdırabilmek dileği ile…
Geçmiş olsun Türkiye’m, başımız sağ olsun. Hiç de hak etmediğin zor günleri yaşıyorsun.
4 yorum
Bütün bu toplumsal yaralarımızın artmayıp azalması için ‘sosyal sorumluluk bilinci’nin geliştirilmesi ve yerleştirilmesi bir gerekliliktir. Ve bunda özellikle toplumsal liderlerin öne çıkması ve örnek davranışları çok önemlidir. ‘Balık baştan kokar’ sözü hergün şu ya da bu vesile ile kullanılır olmuşsa vay hâlimize!.. Ve bir filozofumuzun dediği gibi, ne zaman ki, ‘insan olan bu kötülüğü yapmaz’ demekle kalmayıp, şu ya da bu şekilde ‘ ‘insan olan bu kötülüğü yaptırmaz’ diyebliyor muyuz, ‘sosyal sorumluluk bilinci’miz gelişmiş demektir. Sayın yazarı kutluyoruz.
Sayın Sinanoğlu,
“altın uçlu kalem” ile yazmak mıdır hedef; yoksa “altın harfli kelimeler” ile satırlar oluşturmak mıdır? Kalemin önemi var mıdır?
Sayın Yılmaz, anlamlı uyarınız için teşekkür ederim. Araçlar vasıta, gönlünüz nasıl diliyorsa o.
Menfaatler insani ve ahlaki duyguları bastırdığında kötülük vuku bulur Benliklerini kötülük sarmış insanları iyilik ıslah etmez
Çürük elma misali bir sandık sağlam elmayı içindeki bir çürük elma bozar Kötüler için bir önlem alınmadıkça kötü suçlu iken güçlü olur
Yasalarımızdaki boşluklar kötüleri cesaretlendirmiş organize kötülüklerin çoğalmasına sebebiyet vermiştir Hırsızlık,usulsüzlük,hakka hukuka tecavüz,haram meşrulaşmış kokuşmuş sistem kötüyü birimlerde itibar sahibi yapmış kötülüğe uğrayan biçare kalmış
Sistemi ve işbirlikçilerini arkasına alarak kötülüğe meyledenler kazandıklarını zannetselerde aslında kaybedenlerdir
Adaletsiz dünyada İlahi adalet mutlaka tecelli eder.