“Doğuş ve İlk Heyecan
Gökyüzünün sonsuz maviliğinde, soğuk bir bulutun karnında uyanıyorsun. Henüz bir su zerresiyken, su buharı seni sarıp sarmalıyor ve kristal kollarını birer birer örmeye başlıyor. Her bir köşen, her bir detayın, evrenin eliyle şekilleniyor. İlk kez kendini fark ettiğinde etrafındaki hiç kimseye benzemediğini görüp hem seviniyor hem de korkuyorsun. Kimseye benzememek önce seni sana yalnız hissettiriyor. Etrafında senin gibi binlerce kar tanesi var, ama her biri farklı bir desenle donanmış. Bulutun içinde hafifçe sallanıyorsunuz, sanki bir beşikteymişsin gibi. Giderek hareket hızlanıyor ve artık orada duramayacağını anlıyorsun. Senin gibi milyonlarcası yavaş yavaş etrafa saçılmaya başlıyor. Sıra sana doğru yaklaşıyor. Bu, aslında senin gerçek doğum anın. Bulutun kenarına doğru sürükleniyorsun ve ilk kez dışarıyı ışığı görüyorsun: Öyle parlak ki gözlerini zor açıyorsun, uçsuz bucaksız bir gökyüzü ve aşağıda, uzakta, bembeyaz olmuş bir dünya. Kalbin heyecanla çarpıyor. “Artık ben de oraya ait olacağım,” diye düşünüyorsun.
Evinden ayrılış
Rüzgar seni buluttan alıp havalandırıyor. İlk kez özgürsün! Hem çok heyecanlısın ve hem de çok tedirgin. Ama bir yandan da çok meraklısın. Etrafında diğer kar taneleri de seninle birlikte dans ediyor. Hep birlikte, bir bale gösterisi gibi, gökyüzünde süzülüyorsunuz. Ama birden, beklenmedik bir şey oluyor: Sıcak bir hava akımı seni yakalıyor. Kollarından biri erimeye başlıyor. Panikliyorsun. “Acaba yok mu olacağım?” diye düşünürken, tam o sırada, soğuk bir rüzgar seni kurtarıyor ve yeniden serin bir akıma bırakıyor. Bu, senin ilk sınavın. Dayanıklı olduğunu kanıtlıyorsun. Bir süre sonra, başka bir sürpriz yaşıyorsun: Bir kuş sürüsü senin yanından geçiyor. Kanat çırpışları seni biraz savuruyor, etrafında spin atıp dönüyorsun. Korkuyorsun, ama aynı zamanda bu dansın tadını çıkarıyorsun. Kuşlar gittikten sonra, kendini yeniden özgür hissediyorsun. “her şey yolunda,” diye mırıldanıyorsun. Belki de her değişiklik bir sonrakine seni hazırlıyor, giderek alışıyorsun.
Yalnızlık ve Özlem
Yer yüzüne yaklaştıkça, yukarda gökyüzünde daha az kar tanesi görüyorsun. Bazıları eriyor, bazıları uzaklara savruluyor, bazıları varacağı yere çoktan varmış. Kendini yalnız hissediyorsun. “Acaba ailem, sevdiklerim nerede?” diye düşünüyorsun. Ama tam o sırada, uzaktan tanıdık bir ses duyuyorsun, tanıdık bir de yüz görüyorsun: Diğer kar taneleri! Onlara doğru süzülüyorsun ve yeniden bir araya geliyorsunuz. Hep birlikte, bir bulut gibi birleşiyorsunuz. Bu, senin için büyük bir mutluluk. Artık yalnız değilsin. Güneş batmaya başlıyor ve gökyüzü turuncu, pembe tonlara bürünüyor. Sen ve diğer kar taneleri, yavaşça yeryüzüne doğru iniyorsunuz. Aşağıda, bembeyaz bir örtü sizi bekliyor. İniş anı yaklaştıkça, kalbin hızla çarpıyor. Sonunda, yumuşak bir şekilde diğer kar tanelerine dokunuyorsun. Etrafında, senin gibi binlercesi var. Hepiniz birbirinize tutunuyorsunuz, adeta bir aile gibi bir oluyorsunuz. Yeryüzüne düştüğün anda, içinde şimdiye kadar tatmadığın farklı duygular hissediyorsun. Artık buradasın, evinde olduğunu düşünüyorsun. Sen de bu beyaz tablonun bir parçasısın. Gökyüzünden yeryüzüne uzanan yolculuğun, çok uzun hissettirdi kendini. Ama bu senin günün, ömrün.
Bütünün bir parçası olmak
Gece olduğunda, gökyüzünde yıldızlar parlıyor. Sen ve diğer kar taneleri, birbirinize sarılmış halde dinleniyorsunuz. Artık bir bütünsünüz. Yolculuğun boyunca karşılaştığın zorluklar, sürprizler ve mutluluklar, seni bu ana hazırladı. Ve şimdi, bu beyaz örtünün bir parçası olarak, doğanın sessiz şiirine katılıyorsun. Yeryüzüne düşen her kar tanesi gibi, sen de artık bir bütünün parçasısın. Bu, sana tarifsiz bir haz ve bir huzur duygusu veriyor. Çünkü biliyorsun ki, tek başına bir kar tanesi olarak güzelsin, ama bir araya geldiğinizde bir mucize yaratıyorsunuz. Bu beyaz örtü, sizin birliğinizin eseri. Ve sen, bu büyük tablonun bir parçası olmakla daha çok mutluluk duyuyorsun.
Anlama ulaşmak
Gözlerini kapatıyorsun ve rüzgarın hafifçe esmesi ile kulaklarına gelen naif bir melodiyi dinliyorsun. Artık yalnız değilsin. Binlerce, milyonlarca kar tanesiyle bir aradasın. Hepiniz, bu geceyi aydınlatan yıldızlar gibi, birbirinizi tamamlıyorsunuz. Ve işte o an anlıyorsun: Birlikte daha büyük ve daha anlamlısınız. Bu, senin olduğu kadar her birinin anlamı ile güçlenen büyük bir hikaye. Bir kar tanesi olarak başladın, ama şimdi bütünün parçasısın. Bu, seni sonsuz bir huzurla dolduruyor. Hiç bitmesin istiyorsun..”
….Dışarda yağan kar ile kar tanelerinin her şeyin etrafına sarılması, örtmesi muhteşem manzaralar oluşturuyor. Bu görsel şöleni izlerken aklımdan geçenleri yazmak istedim. Doğanın bu muhteşem döngüsünde barındırdığı hikayeleri görmeye çalıştım. Eğer bir kar tanesi gözüyle dünyaya bakabilirsem neler düşündüğümü canlandırmaya çalıştım. Keşke bütün çirkinlikleri örtebilen bu beyaz örtüyü her şeyin üzerine örtebilsem. Öyle bencil hep tüketen hep alan çirkin yaşamlar var ki, onları örtse ve biz onları fark etmesek. Herşeyi pürüzsüz, düzgün pürü pak görebilsek, etrafına zarar verenleri görmezden gelebilsek. Ne güzel olurdu. Ama ne yazık ki her yerdeler ve onları örtecek bir beyaz örtü yok. Ancak bizler az olsak da onların anlayamadığı güneşin her zaman daha güçlü ve engellenemez olduğudur. Yaydığı ışığa (doğruluğa) hiç birşey engel olamaz, mutlaka bir boşluk bulur. Parlak ışığınız asla solmasın ve giderek güçlensin. Sevdiklerimizle birlikte nice güzel kar manzaralarına şahit olabilmek dileğiyle.. Güzel düşünün, güzel olsun..