Din insanlık tarihi ile başlayan bir toplumsal süreçtir. Kültürlerin oluşturduğu, biçimlendirdiği ve uyguladığı bir fenomendir. İnsanların inançlarına göre yaşam biçimine dönüştürülen bir değerdir. İnanç, kültür ve uygulamalardan oluşan yapılanmalarla kurumsallaşan bir toplumsal etkinliktir. Kadim niteliği ile modern zamanlarda da kültürel içeriğini dayatan dinamikliğiyle, insanların yaşamına yön veren üretilmiş bir değerdir.
Bütün bu yaklaşım değerlendirmelerimiz insanların ürettikleri kültürün din edinilmesi ile oraya çıkan ‘’insanların dinleri’’dir. Ne var ki yaratıcının dini, insanların değil Allah’ın dinidir.
Özetlersek din kavramı iki alanda ele alınmalıdır:
1.Allah’ın dini alanı
2.İnsanların dinleri alanı.
Allahın dini alanı ‘tek’ tır ve sahibi yaratıcıdır.
İnsanların dinleri çoktur ve her bir dinin sahibi üreticisi olan insanlardır.
Günümüzde dinler klasik zamanlardan farklı boyutlarda ele alınarak değerlendirilmektedir.
Ülkemizde bu değerlendirme, aidiyet duygusu açısından daha yoğun değerlendirmeye tabi tutulurken, dine ilgiyi de artırmıştır.
Genç jenerasyonun dini sorgulaması antropolojik açıdan haklılık payını artırması doğru görülse bile,
İslam bağlamında Allah’ın dinini algılamadan deist yorumlara savrulması ‘’KUR’AN’SIZ MÜSLÜMANLIK’ın bir sonucu olarak tarihe not düşülebilir.
Hazreti Muhammed’in öncülük ettiği İslam, Allah’ın dininin TEVHİT SÜRECİNİN KESİNTİYE UĞRADIĞI bir zaman diliminde, yeniden ikame edildiği bir vizyon ve misyonu ifade eder.
Hazreti Muhammed’den sonra vahyi habere/vahyi bilgiye eklemlenen Talmut kökenli İsrailiyat bilgileri, sözlü ve yazılı kültürle beslenerek; ırk kökenli, etnik kökenli; başka bir ifade ile kültürel kökenli dinler, her kültürde serpilen, politik olarak sergilenen ve ekonomik olarak ‘değer’lendirilen bir araç olarak sosyolojik zeminlerini gerçekleştirmişlerdir.
Tevhitin sapık kolları olarak toplumlara yayılmış, günümüzde zirveye ulaşmıştır.
En çarpıcı uygulamalarından bir örnek olan, çağdaş medeniyetin(!) de desteklediği İsrail’in soy kırım eylemi, kültürel ve etnik temelli dinlerin insanlığı nereye taşıyabileceğini belgeleyen bir olaydır.
GAZZE’de insanlık tarihinin eşi görülmemiş, cüret, kin, ırkçılık, gurur, nefret, meydan okuma, dincilik ve çağdaş teknolojinin orantısız kullanılması gibi insanlığı lekeleyen ne kadar kötülük sembolü eylem ve söylem varsa sergilenmeye devam etmekte ve Birleşmiş Milletler ’in yada BİRLEŞEMEMİŞ HALKI MÜSLÜMAN OLAN ÜLKELERİN insan onuru bağlamında iflas ettiklerinin bir göstergesidir.
Bu gösterge aynı zamanda evrensel anlamda TEVHİT-VAHDET-ADALET MEDENİYETİ’nin de habercisidir.
Yolumuz aydınlık olsun.