Kur’an da Allah kendisinden kimi zaman “ben” kimi zaman “biz” zamiri ile bahseder.
Konu incelendiğinde mantık dahilinde olan makul bir açıklama göremezsiniz.
Konuya ilişkin özgün bir açıklama yapabilmek için yeni Platonculuk, Spinoza, Farabi ve İbni Sina’ya atıfta bulunmak gereklidir.
“Bir” kavramı:
“Bir” tüm varlığın kaynağı ve zorunlu nedeni olarak vardır. Cinsi, ayrımı, nedeni, niçini, mahiyeti, niceliği, niteliği, mekanı, zamanı, dengi, ortağı, eşi, benzeri, karşıtı yoktur.
De ki; O Allah bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Varlığının nedeni kendisidir). Doğurmadı ve doğurulmadı. O ‘na bir denk de olmadı. (Kur’an, İhlas, 1-4)
Sûdur / Taşma kavramı:
Öyleyse “Bir” den tüm varlıklar nasıl meydana gelebilir? Başka bir ifadeyle tüm varolanların oluşu “Bir”den nasıl başlar?
“Bir” dışındaki varlıkların “Bir”den bir kasıt yoluyla meydana gelmesi olanaklı değildir. Eğer öyle olsaydı O, kendisinden başka bir şey için kasteden olurdu. Bu da “Bir”in özünde çoğalmaya yol açardı. Diğer yandan, “Bir” dışındaki varlıkların meydana gelişinin, “Bir” in bilgisi veya rızası dışında olması da mümkün değildir, çünkü böylesine bir durum “Bir”i aciz kılar.
Öyleyse sûdur veya taşma tam olarak nasıl gerçekleşir?
Cevap Bakara suresi 30. ayette gizlidir. Allah, kainat ile konuşurken, “Sizin bilmediğinizi ben bilirim” der!
Dolayısıyla bütün varoluş “Bir”in bütün varlığın ilkesi olan kendi özünü akletmesi ile başlar. Buradan hareketle diyebiliriz ki; “Bir”in tüm varolanın kendisinden meydana gelmesinin gereğini akletmesi zorunludur.
Şey / Mahiyet ayrımı:
Suyun kendisi molekül olarak “şey”i ifade eder.
Su molekülleri arasındaki ilişki su döngüsünü oluşturur ve yaşamın kaynağı olur. Suyun bu özelliği onun mahiyeti (özü, amacı) dır.
“Şey” mahiyet ile birleşir ise var olur. Aksi hâlde varlıktan bahsedemeyiz. O hâlde birşeyin var olabilmesi için mahiyetinin olması şarttır.
Yılan fareyi avlar ve fare nüfusunu dengede tutar. Yılan döngüye hizmet sunduğu sürece yani yılanlığını yaptığı sürece (yılanlık=döngüdeki yer=amaç=mahiyet) vardır. Aksi hâlde yılanın varlığından söz edilemez.
Öyleyse diyebiliriz ki “şeyler” mahiyeti ölçüsünde var olurlar.
İşte bu mahiyetin kaynağı “Bir”dir.
“Bir” kendini farkedip aklederek taşmış (sûdur); ve bu taşan öz, şeylere varlık nedeni olmuştur (mahiyet).
İyilik yaptığımızda aslında iyiliği bizim değil “Bir”in yaptığı düşüncesinin temeli budur:
Sana gelen her iyilik Allah’tandır (Kur’an, Nisa,79).
Doğaya baktığımızda O’nu görüyor olduğumuzun mantığı da, var olan doğadaki mahiyettir.
Artık nereye dönerseniz dönün, orası Allah’a çıkar (Kur’an, Bakara, 115).
Ben / Biz kavramı:
“Bir” yönüyle her şeyin varlık nedeni ve yaratıcısı O’dur.
Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra semâya yönelip onları yedi kat gök olarak tastamam tanzim eden O’dur (Kur’an, Bakara, 29).
“Bir”den taşan Öz’ün; şeylere mahiyetini vermesi sonucu varlığın oluşması ve bu varlığın dengeye katkıda bulunması yine O’na çıkar.
Daha açık bir ifade ile volkanik dağ, şey iken; onun volkanik aktivitesi mahiyettir yani Öz’ün parçasıdır. Volkanik aktivitesi ile volkanik dağ var olmuştur (şeylikten varlığa geçiş).
Böylece azap emrimiz gelince, o ülkenin altını üstüne getirdik ve tepelerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık (Kur’an, Hud, 82).
Volkanik aktivitenin kaynağı (mahiyet); “Bir” den taşan (sûdur) olduğundan “Bir” kendisini biz olarak ifade etmiştir.
Sonuç:
O; “Bir” yönüyle varlığın kaynağıdır ve kâinata aşkındır!
O; sûdur eden (taşan) yönüyle şeyleri var edendir ve kâinata içkindir!
Bu nedenle kendisinden kimi zaman “ben” kimi zaman ise “biz” diye bahseder.