Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Kur’ân, İslâm dininin ana kaynağıdır. Onun için ele aldığımız her konuyu, önce Kur’ân ilkelerine göre değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu yazımızda, ahlak konusunu anlatmaya çalışacağız. Önce ahlak ile ilgili bazı bilgileri verdikten sonra, Kur’ân’ın ahlaka bakışını ele alacağız. İleriki yazılarımızda da Kur’ân’ın üzerinde önemle durduğu ahlaki kuralları anlatmaya çalışacağız.
Kelime olarak “ahlak”; huy, yaratılıştan gelen özellik, tabiat, karakter, yapı, mizaç, uyumluluk ve benzeri anlamları ifade etmektedir. Tabiatın dengeli bir şekilde devam etmesini bir ahlak, yani bir yaratılış örneği olarak değerlendirebiliriz. Tabiatın dengesi bozulursa, maddi düzeni bozulur ve her şey alt üst olur. İnsanın dengeli beslenmesini de bunun gibi maddi bir ahlak/yaratılış örneği olarak düşünmemiz mümkündür. İnsan dengeli beslenmeyince sağlığı bozulur. Bir de insanın psikolojik yani manevi yönü vardır. Psikolojik sağlığın korunması da manevi yönden güzel ahlakın yaşanması ile korunmaktadır. Toplumun sosyal yapısı da böyledir. Kişi, güzel ahlak ile huzur bulur, mutlu olur. Aile, aile ahlakını yani aile hukukunu yaşayarak mutluluğu elde eder. Toplum da ancak toplumsal ahlak, kanun, kural ve kaideleri ile barışı yakalayabilir. “Sünnetullah” denilen Allah’ın yasalarının gereği de budur. Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde haber verildiği gibi “Sünnetullah” yani Allah’ın kanunu, şaşmaz ve değiştirilmez.
Bazı insanlarda doğuştan var olan sinirlenme, heyecanlanma, öfkelenme ve benzeri bazı özellikler vardır. Bu tür özellikler, insan iradesinin dışında meydana gelen fıtri yani tabi şeylerdir ve insan, bu gibi özelliklerinden dolayı sorumlu tutulmamaktadır. Bunun yanında, insanın hür iradesi ile elde ettiği güzel ahlakın kural ve kaideleri de vardır ki esas ahlak bundan meydana gelmektedir. İnsan bu güzel ahlaka göre hareket ettiği zaman sevap kazanmaktadır ve bunlara aykırı olan kötülükleri işlediği zaman da günah kazanmaktadır.
Ahlakın vicdan ile de yakın ilişkisi vardır. Halk arasında, günlük hayatın hemen her alanında ahlaki düşüncenin yanında vicdandan da söz edilmektedir. Vicdan, insanın ruh dünyasında var olan his, duygu, iyi ile kötüyü, hak ile batılı birbirinden ayırt etme gücü, kötü şeyleri yapmanın neticesinde hissedilen acı, iyi şeyleri yaptıktan sonra hissedilen sevinç, mutluluk ve ahlaki otorite demektir. Fransız düşünür Jean Jacques Rousseau (1712-1778), vicdan duygusuna şöyle seslenmiştir: “Vicdan, vicdan! Ey ilâhî ve semavî seda! Ey ilâhî içgüdü! Cahillerin, âlimlerin, zekilerin, görgüsüzlerin ve medenilerin rehberi! İnsanı Tanrısına yaklaştıracak kadar hayır ve şerrin yanılmaz hâkimi! Sen olmasan, beni hayvanlardan üstün kılacak şey nedir?” Jean Jacques Rousseau’nun da burada ifade ettiği gibi, vicdan ile ahlak kavramları iç içe bulunmaktadırlar.
İnsan hayatında bu derece önemli bir yeri olan iyi ahlakın tanınması, anlaşılması, kavranması ve yaşanması gerekir. Güzel ahlakın insan hayatındaki önemi nedeni ile Allah, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) şöyle söylemiştir:
“Muhakkak ki sen, çok yüce bir ahlak üzeresin.” (el-Kalem 68/4). Hz. Muhammed (s.a.v.) de, “Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” demiştir. (Muvatta, Husnu’l-Huluk, 8; İbn Hanbel, II, 381). Başka bir ayette Yüce Allah mealen şöyle buyurmaktadır: “İnsanları Rabbinin yoluna hikmetli sözler ve güzel nasihatlarla çağır. Onlarla engüzel bir şekilde mücadele et!” (Nahl 16/125). Bu ve benzeri ayetlerde bildirildiği gibi Allah, insanlara güzel ahlakla hitapta bulunmayı emretmektedir. Yanlış yolda olan insanlarla yapılacak mücadelede hikmetli sözler ve güzel nasihatlerle hitapta bulunmak, en güzel mücadeledir. Ayrıca Hz. Muhammed (s.a.v.) İnanan insanlar için güzel ahlakın ne kadar önemli olduğunu şöyle dile getirmiştir: “İman bakımından en mükemmel olanınız, ahlakı en güzel olanınızdır.” (Tirmizî, Rada’, 11, hadis no: 1162; Ebû Davud, Sünnet, 16, hadis no: 4682). Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kadar bütün peygamberler, insanları temiz inanca ve güzel ahlaka davet etmişlerdir. Çünkü bu yol, insanları dünyada refaha, huzur, saadet ve mutluluğa, ahirette ise kurtuluşa götürmektedir. Bu yolun dışında, başka kurtuluş yolu yoktur.
Bilindiği gibi, Kur’ân Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiştir. Onun hayatı, Kur’ân’ın hayata yansıyan bir örneğidir. Onun sosyal hayattaki güzel ahlakı, Kur’ân’ın açıklaması durumundadır. Onun hayatını öğrendiğimiz zaman, Kur’ân’ın ahlak ile ilgili öğretisini de öğrenmiş oluyoruz.
Kur’ân’ın üzerinde önemle durduğu güzel ahlakın adalet, dürüstlük, sabır, saygı, sevgi, şefkat, fakir ve düşkünlere yardımda bulunma ve daha pek çok özellikleri bulunmaktadır. Güzel ahlakın bu özellikleri, her çeşit kötülüklerden korunmayı öngörmektedir. İnsanlara, hayvanlara ve çevreye karşı olan vazifelerimiz, güzel ahlakın ilke ve prensiplerinden oluşmaktadır. Güzel ahlakın bu tür özellikleri, Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde geniş yer almaktadır. İnşallah bu konuları, köşemizde teker teker ele alarak Kur’ân ölçülerine göre anlatmaya çalışacağız. Bize düşen, güzel ahlakı öğrenmek, şahsımızda, ailemizde ve toplumumuzda yaşanmasını sağlamaktır. Ayrıca güzel ahlakın tersi olan her türlü kötü haslet ve alışkanlıklardan da uzak durmamız icap etmektedir. İslâm ahlakına göre ölçü Kur’ân ve sünnet, gaye Allah’ın rızasıdır.
Herkese, güzel ahlak üzere yaşamayı diler, selam, saygı ve hürmetlerimi sunarım.