Zaman ilerledikçe, üzerinde yaşadığımız dünyada ciddi problemlerin ortaya çıktığına şahit olmaktayız. Özellikle çevre, su ve hava kirliliği, tabiattaki varlıkların dengesinin bozulması, insan hayatını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Gün geçtikçe yeryüzündeki bitki örtüsü ve ormanlar zayıflamaktadır. Bunun normal sonucu olarak erozyon hız kazanmakta, topraklar, deniz ve nehir yataklarına kaymakta, yüksek yerlerde toprak azalmakta, geride verimsiz çorak yerler ve çıplak kayalar kalmaktadır. Bu gidişat insanı, aslında ileride karşılaşacağımız tehlikelerin bilincinde olan bilim adamlarını ürkütmektedir. Çünkü, gidişat böyle devam ederse ileride dünyada hayat çekilmez hale gelecektir. Çünkü çevre, insan hayatının devamını oluşturan zemindir. İnsan hayatının devamı için önemli olan hayvan ve bitkiler, bu çevre üzerinde devamını sürdürmektedir. Bunların insan sağlığı ve psikolojisinin üzerinde önemli etkilerinin olduğu, herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısı ile başta su ve hava olmak üzere çevre temizliğinin bilincinde olmak gerekir.
İnsanlara dünya ve ahiretin huzur ve saadetinin yolunu gösteren Kur’ân, bu konuya önemle dikkat çekmektedir. Bu nedenle Kur’ân, kâinat, tabiat düzeni, çevre, yeryüzündeki bitki örtüsü, çeşitli hayvanlar ve benzeri konular hakkında bilgi vermektedir. Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde haber verildiği gibi kâinat, insanın yararına sunulmuştur. Bu konu ile ilgili bazı ayetlerde şu bilgiler verilmektedir:
هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ
“Allah, yeryüzünü ayaklarınızın altına sermiştir. Onun üzerinde dolaşın ve Allah’ın size vermiş olduğu rızıktan yiyin!” (Mülk 67/15).
وَالأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُونٍ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ
“Yeri de yaydık, ona sabit dağları yerleştirdik ve orada her şeyi belli ölçüde bitirdik. Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.” (Hicr 15/19, 20).
Bu ve benzeri ayetlerde haber verildiği gibi, Yüce Allah yeryüzünü insanların ayaklarının altına sermiş, onların emrine vermiştir. Bununla beraber Kur’an’da gökyüzüne dikkat çekilmekte; güneş, ay, yıldızlar, gece ve gündüzün insanların hizmetine sunulduğu, insanların aklını kullanarak bunlardan yararlanmalarının gerektiği anlatılmaktadır. Gökyüzündeki varlıklar insanlar için yaratıldığı gibi, yeryüzündeki rengarenk varlıklarında insanlar için yaratıldığı, insanların akıllarını kullanarak bunlardan yararlanmalarının icap ettiği vurgulanmaktadır. Bunlar anlatılınca, bazı yiyecekler ve güzellikler örnek olarak anılmaktadır. (Bkz. Nahl 16/12, 13, 14). Yine bu ve benzeri ayetlerde haber verildiği gibi Allah, kâinatı dengeli bir şekilde yaratmıştır. İnsanlar, kâinatın dengesi ile oynamamalıdır. Çünkü Allah, insanları çeşitli ayetlerde bu konuda uyarmaktadır:
إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
“Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.” (Kamer 54/49).
وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ
“Allah göğü yükseltti ve mizanı/dengeyi koydu. Sakın mizanda taşkınlık yapmayın/bu denge ile oynamayın.” (Rahman 55/7, 8).
Bu ve benzeri ayetlerde anlatılan mizan, kelime olarak maddi manada terazi anlamına gelse de burada söz konusu olan mizan, Allah’ın her konuda koymuş olduğu ve insanların korumakla görevli oldukları denge ve adalet demektir. Bu ayetlerin anlamları üzerinde derinlemesine düşündüğümüz zaman, Allah’ın koymuş olduğu mizanın, kâinattaki tüm dengeleri kapsadığı anlamaktayız. İnsan, Allah’ın koyduğu mizana karşı koyarak yaşayamaz; aksi takdirde, kâinatın dengesini bozar. İnsan, kâinatın dengesi ile oynayınca dünyanın ekolojisi bozulur. O zaman insan, dünya hayatında bunun cezası olan vebalı yaşar. Öyle zannediyoruz ki insan, tabiatı ne kadar kirletirse kirletsin, ne kadar dengesini bozarsa bozsun, zararını o derecede yine kendisi görecektir. Allah, hayvanlar ve bitkiler dahil olmak üzere tüm çevreyi, tabiatı belli bir nizam ve intizam içerisinde yaratmıştır. Bunu korumakla görevli olan insanoğlu, zaman zaman cehalet ve menfaat duyguları nedeniyle Allah’ın koyduğu bu düzeni bozmakta ve ona zararlı olmaktadır.
Yaşadığımız kâinattaki renkler ve güzel kokular da, insanlar için manevi rızklardan sayılır. Allah, bu nimetlerini fark etmemizi ister. Özel mülkiyetimizde olmasa bile dağlar, denizler, gökyüzü, yeryüzündeki bahçeler, parklar ve ormanların manzaraları da duygu sahibi ruhları doyuran manevi rızıklardır.
Kur’an’ın kâinattan, yeryüzünden, çevreden, çevredeki su, hayvan ve bitkilerden çok yönlü bahsetmesi, tesadüfî bir olay değildir. Bunun pek çok hikmet ve sebepleri vardır. Bununla, insanların hem maddi hem de manevi cephelerine işaret edilmekte ve insana çok yönlü mesajlar verilmektedir. İnsanların, yaşadıkları dünyada güven içinde sağlıklı ve mutlu yaşamaları için bu mesajlardan haberdar olmaları ve bu konuda kendilerine düşen çeşitli görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir.
İşte biz, insan olarak böyle bir tabiatın kucağında yaşıyoruz. İnsanın tabiatı tahrip etmesi, kucağında büyüdüğü öz annesine kötü muamelede bulunması kadar korkunç, kötü ve olumsuz bir davranıştır. Ona göre kâinata, tabiata, yeryüzüne, çevreye, havaya, suya, bitkilere ve hayvanlara karşı duyarlı olmalıyız.
Bu duygularla, “Kur’an Açısından Hayvanlar ve Bitkiler” başlığı altında bir kitap hazırladım. Bu kitap, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yönetim Kurulu’nun 23. 11. 2007 gün ve 2007/09-02 sayılı kararı, bilir kişinin raporu, Dicle Üniversitesi Rektörlüğü Yayın Komisyonu’nun onayı ve Dicle Üniversitesi Yönetim Kurulunun 11. 12. 2007 gün ve 2007/13-11 sayılı kararı ile “Özgün Araştırma Eseri” olarak kabul edilmiştir. Bu kitabın ikinci baskısı yapılmıştır, piyasada bulunmaktadır. Zaman zaman bu kitapta yer alan bazı başlıkları ele alıp burada sizlere takdim etmeye çalışacağım.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.