Kelime olarak nazar; bakmak, görmek, bakış atmak, yan bakmak, dikkatini çekmek ve daha pek çok anlamlara gelmektedir. Terim olarak nazar; herhangi bir şeye bakarak onu etki altına almak, özenmek, imrenmek, etkilemek, kıskançlıkla bakma neticesinde zararlı bir gücün meydana gelmesi gibi anlamları ifade etmektedir.[1] Nazar, halk arasında daha çok göz değmesi anlamında kullanılmaktadır. Nazar, insanlar üzerinde etkili olabildiği gibi, hayvan, bitki benzeri diğer çeşitli varlıklar üzerinde de etkili olabilmektedir.
Çeşitli toplumlarda halk arasında folklorik yani kültürel bir inanış olan nazara inanma olayı, çeşitli toplumlarda bulunmakta ve kökeni milattan çok önceye dayanmaktadır. Ne zaman başladığı bilinmemekle birlikte, Mezopotamya, Mısır, Hint, Yunan ve benzeri eski medeniyetlerde, nazar inancının var olduğu bilinmektedir. Özellikle açık mavi gözlü ve keskin bakışlı kişilerde nazar gücünün fazla olduğuna inanılmaktadır. Kıskançlık duygusunun nazarda etkili olduğu düşünülmektedir. Nazar, olumsuz duygulardan kaynaklanabildiği gibi, aşırı sevgi ve hayranlık duygusu ile de ortaya çıkabilir. Toplumda, herhangi bir sebep olmadan bir çocuğun aniden hastalanması, herhangi bir malın zarar görmesi, bir şeyin kırılması ve benzeri durumlarda, nazar değmesi olarak düşünülmektedir. Yine halk inancına göre, çok iyi giden dostlukların aniden bozulası, çok iyi giden işlerin birden ters dönmesi ve benzeri çeşitli durumlarda, nazarın etkisinin olduğu kabul edilmektedir. Tasavvufta da nazarın ayrı bir yeri vardır. Nazar değmesine kaşı en çok nazarlık türleri kullanılmaktadır. Nazara karşı muska yazıp takanlar da vardır.[2] Nazar, atasözü ve şiir gibi kültür unsurlarında da yer almaktadır. Nazarın adı değişse de mahiyeti aynıdır. İslâm kültüründeki nazar ile Batı kültüründeki nazar anlayışı aynıdır. Ancak nazara karşı korunma yolları, değişik kültürlere göre farklılık arz etmektedir.
Kur’ân-ı Kerimde doğrudan nazardan bahsedilmemekle beraber, nazarın varlığına işaret edildiği iddia edilmektedir:
وَإِن يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ.
“İnkârcılar zikri/Kur’â’ı duydukları zaman, neredeyse seni gözler ile devireceklerdi. Onlar, ‘Muhakkak ki o, bir delidir’ diyorlar. Aslında Kur’ân, âlemler için uyarıdan başka bir şey değildir.”[3]
Tefsirciler, burada geçen “neredeyse seni gözler ile devireceklerdi” cümlesini, çok çeşitli anlamlarda yorumlamışlardır. Muhammed b. Cerîr et-Taberî (ö.310/922) bu cümleyi, “Kıskançlıkları yüzünden nerdeyse sana nazar değdirecekler ve kötü gözlerinin şerriyle seni öldürecekler” anlamında yorumlamıştır ve bu yorumu, Abdullah b. Abbas (ö. 68/687) gibi sahabenin ileri gelenlerine nispet etmiştir.[4]
Oğlu Yusuf Peygamberi kaybeden Yakup Peygamber, diğer çocuklarını Mısıra gönderirken, onlara şöyle söylemiştir:
وَقَالَ يَا بَنِيَّ لاَ تَدْخُلُواْ مِن بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُواْ مِنْ أَبْوَابٍ مُّتَفَرِّقَةٍ وَمَا أُغْنِي عَنكُم مِّنَ اللّهِ مِن شَيْءٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ
“Yakup, ‘Oğullarım! Tek bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben, Allah’a karşı hiçbir şekilde savunamam. Çünkü her şeyin hükmü, Allah’ın iradesindedir. Ben, Allah’a tevekkül edip güvendim. Tevekkül edenler, Allah’a tevekkül edip güvensin!’ dedi.”[5]
Yakup Peygamber, yakışıklı genç çocuklarının hep beraber Mısıra bir kapıdan girdikleri takdirde, insanların onları kıskanacaklarından ve onlara göz değeceğinden endişelendiği için, onlara bu tavsiyede bulunmuştur.[6]
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) de nazar/göz değmesi ile ilgili söylemiş olduğu çok sayıda hadis vardır. Bunlardan bazılarının manası şöyledir: “Göz değmesi/nazar, gerçektir.”[7] “Göz değmesi, gerçektir. Eğer kaderin önün herhangi bir şey geçebilseydi, göz değmesi onun önüne geçerdi.”[8] Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kendisi, göz değmesinden Allah’a sığınmıştır ve başkalarına da Allah’a sığınmalarını tavsiye etmiştir. Ayrıca İbrahim Peygamberin de oğlu İshak için böyle dua ettiğini söylemiştir.[9]
Nazardan korunmak için, daha çok dua etmeye ve Kur’ân’dan İhlas, Felak ve Nâs surelerini okumaya başvurulmaktadır. Nazardan korunmak için nazarlık gibi çeşitli nesnelerin takılmasının ne ilmi ne de dini bir değeri vardır. Nazardan korunmanın en sağlıklı yolu, gücü her şeyin üzerinde olan Allah’a sığınmaktır. Yakup peygamberin, “Ben, Allah’a tevekkül edip güvendim. Tevekkül edenler, Allah’a tevekkül edip güvensin!’” diye ifade ettiği gibi nazardan korunmak için Allah’a tevekkül edip sığınmamız gerekir. “Üzerinizde nazar var. Bana bu kadar para verin üzerinizdeki nazarı kaldırayım” diyenlere asla, ama asla inanmamamız ve güvenmememiz gerekir. Onların gücü, haşa, Allah’ın gücünden daha mı üstündür.
Nazar, sihir, büyü ve benzeri şeylerin şerrinden kurtulmak için, sadece Allah’a sığınalım.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
KAYNAKLAR
[1] Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem İbn Manzûr, “nezare”, Lisânu’l-Arab, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1994, V, 215 vd.
[2] Oya Adalı ve diğerleri, “Nazar”, Büyük Laros, İnterpress Basım ve Yayıncılık, İstanbul 1986, XVI, 8565
[3] el-Kalem 68/51, 52.
[4] Muhammed b. Cerîr et-Taberî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, thk. Sıtkı Cemil Attar, Darü’l-Fikr, Beyrut 1995, XXIX, 56; Muhammed b. Habib el-Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, Muessesetu’l-Kutubi’s-Sekâfiyye, Beyrut 1992, VI,75; İsmail b. Kesîr, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azim, Daru’l-Ma’rife, Beyrut 1969, IV, 409 vd.
[5] Yûsuf 12/67.
[6] Muhammed Fahruddin er-Râzî, Mefatihu’l-Ğayb, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1990, XVIII, 176 vd; Süleyman Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul tsz., IV, 409.
[7] Buhârî, tıp, 36; Müslim, selâm, 41, hadis no: 2187.
[8] Müslim, selâm, 42, hadis no: 2188; Buhârî, tıp, 36; Ebû Dâvûd, tıp, 15; Tırmizî, tıp, 19, İbn Hanbel, I, 274.
[9] Buhârî, bed’u’l-halk, enbiya, 10; İbn Mâce, tıp, 36; Tirmizî, tıp, 18.
4 yorum
Sayın yazar, yazınızı beğendim. Ancak bir eksiği var; nazara uğrayan kişi ya da yakınları ne yapmalıdır? Bunun için ayet, hadis, veya fen bilimlerinden bir nazardan kurtulma imkanı var mı? Mesela Nas ve Felak surelerini okumak, Üzerlik otunun(Peganum harmala) tohumlarının tütsüsüne nazara uğrayan kişiyi tutmak veya süslü çaputlarla evlere üzerlik otundan yapılmış nazarlıkları asmak konularında vs. fikriniz nedir?
Efendim!
Her şeyden önce yazımı okuduğunuz için sizlere teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun.
İnanan insan olarak her konuda olduğu gibi bu konuda da bize düşen vazifeleri yerine getirdikten sona, samimi bir şekilde Allah’a sığınmak gerekmektedir. Nazardan korunmak için çeşitli otları tutmak veya yakmak yahut ta çaput bağlamak gibi şeylerin İslam itikadında yeri yoktur. Kalben Allah’a sığınmak gerekir. Söz konusu surelerde de her her hâlükârda Allah’a sığınma anlatılmaktadır. Falah ve Nas surelerinde Allah’ın yüceliğine anlatılmaktadır.
Selam, saygı ve hürmetler.
“Ben, Allah’a tevekkül edip güvendim. Tevekkül edenler, Allah’a tevekkül edip güvensin!’”, ile sabır edip sonucunu beklemek aynı şey midir?Evet ise nazara inanmak yerine dünyanın imtihanı desek bu da doğru değil ,nazar bir hak tabi Allahın izni ile , naz Felak da yeterli olmuyorsa Allahın sınavı mı diyelim ….
Efendim!
Selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Yazımı okuduğunuz ve yorumladığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Her konuda bize düşeni yerine getirdikten sonra sabretmek, haliyle Allah’a sığınmak demektir. Ona inanıp ona güvenmek gerekiyor. Söylediğiniz surelerde de Allah’a sığınma anlatılmaktadır. Her konuda Allah’a sığınmak gerekmektedir.
Selam, saygı ve hürmetler.