Kelime olarak “sihir”, hile yapmak, aldatmak, büyü yapmak, efsunlamak, göz boyamak, oyalamak, bozmak, etkili olmak, men etmek, gönlünü çelmek ve benzeri anlamlara gelmektedir. Terim olarak sihir, kötü ruhlu kişilerin, tabiatüstü gizli güçlerden yardım aldıklarını iddia ederek bir takım işler ve olaylarla uğraşmasıdır. Sihir, göz boyacıların hakikat olmayan hayali aldatmalarıdır.[1] Tarihin çok eski dönemlerinden beri, kötü niyetli insanlar sihirbazla insanların dikkatini çekmişlerdir. Eski İran, Çin, Mezopotamya, Arap yarımadası, Mısır, Hindistan ve Yunan medeniyetlerinde sihirbazlık kültürüne rastlanmaktadır. Yıldızların üzerinden sihir yapanlar olduğu gibi, cinler üzerinden de yaptığını söyleyenler vardır. Bugün de sihir, medyum, falcılık türü batıl şeyler hayli yaygın bulunmaktadır.[2]
Sihir kelimesi, Kur’ân-ı Kerim’de 28 defa, türevleri ile birlikte 62 defa geçmektedir.[3] Kur’ân-ı Kerimde sihrin varlığı haber verilmekte, sihir yapmanın küfür olduğu anlatılmakta ve Allah’ın izni olmadan sihirbazların hiçbir kişiye zarar veremeyecekleri bildirilmektedir.[4] Sihir yapmayı kesin bir şekilde yasaklayan Kur’ân, sihirbazların asla kurtulamayacaklarını şöyle haber vermektedir:
قَالَ مُوسَى أَتقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءكُمْ أَسِحْرٌ هَـذَا وَلاَ يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ
“Musa onlara, ‘Hak size gelmişken, onun hakkında böyle mi konuşuyorsunuz? Bu, sihir midir? Sihirbazlar asla kurtuluşa eremeyecekler!’ diye seslenmişti.”[5]
Hz. Muhammed (s.a.v.), “Helak edici yedi şeyden sakının/uzak durun demiştir.” Kendisine, “Ey Allah’ın peygamberi! Helak edici bu yedi şey nedir?” diye sorulunca, şu cevabı vermiştir: “Allah’a şirk koşmak, sihir yapmak, haksız yere insan öldürmek, yetim malı yemek, faiz yemek, düşmanın saldırısı karşısında savaştan kaçmak ve inançlı, temiz, iffetli bir kadına zina iftirasında bulunmak.”[6]
Bu hadiste haber verildiği gibi sihir yapmak, Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından Allah’a şirk koşmak, insan öldürmek, iftira etmek ve benzeri büyük günahlarla beraber anılmıştır. Sihir, Kur’ân-ı Kerim’de açıkça küfür olarak tanıtılmaktadır. Sihir yapma olayını, mucizeler ve kerametlerle karıştırmamak gerekir. Saf ve temiz bir inanca dayanmayan, Allah’ın rızasının dışında bu alanda yapılan her şey, reddedilmektedir. Bugün için sihir yapan, düğümlere üfüren, fal bakan kişilerin yaptıkları batıldır. Hem bunları yapan hem de yaptıranlar, bilim ve akıl dışı hareket etmektedirler. Yüce Allah bu konuda bizleri şöyle uyarmaktadır:
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
“Allah’ın izni olmadıkça, hiç kimse inanamaz. Allah, aklını kullanmayanların üzerine her türlü olumsuzluğu bırakır.”[7]
Bu ayette işaret edildiği gibi mutlaka, ama mutlaka aklımızı kullanmamız gerekir. Kur’ân akıl dışı hiçbir şeyi tasvip etmemektedir. Çünkü sihir bir takım gizli ve batıl güçlerle irtibat kurduğunu iddia ederek akıl dışı bazı olayları gerçekleştirmeye çalışmaktır. Sihirbazlık türü olaylar, insanları ilmin aydınlatıcı ışığından uzaklaştırmakta, göz bağlamanın aldatıcı rengine sürüklemektedir. Bu tür şeylere, ancak kültürsüz cahiller aldanabilmektedir. Çare olarak insanları eğitmekten daha sağlıklı bir yol yoktur. Ona göre sihirbazlık, insanların çalışma gücünü kıran, cahil kişileri hazine bulma hayalleri peşinde koşturan zararlı bir anlayıştır. Sihirbazlık, hukuki vakalarda su kaynatarak veya tırnağa bakarak delilsiz bir şeyler okumak ve suçsuzu suçlu, suçluyu suçsuz gösterme sanatıdır. Bu tür davranışlar, zalimi mazlum ve mazlumu zalim kılar. Sihir ve büyü, Allah’ın kelamına, peygamberlerin mucizelerine, bilimin aydınlığına şüphe düşürme sanatıdır. Bu nedenle sihir, üfürükçülük, falcılık, kâhinlik ve benzeri hurafelerin her türünden şiddetle uzak durmak gerekir. İslâm dini bunları haram kabul etmiştir. Bu tür şeylerden korunmanın tek bir yolu vardır. O da bilinçli bir şekilde Allah’a sığınmaktır. Kur’ân’ın pek çok yerinde bu konuda bilgi verilmektedir. Bir surede bu konuda şu bilgiler verilmektedir:
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ مِن شَرِّ مَا خَلَقَ وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
“De ki, yarattığı şeylerin, karanlık çöktüğü zaman gecenin, düğümlere üfürenlerin ve haset ettiğinde hasetçinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım.”[8]
Ona göre her türlü sihrin şerrinden korunmak için, şu veya bu hocaya başvurmayalım, sadece samimi bir inanç ile Allah’a sığınalım. Yukarıda anlattığımız gibi, Allah müsaade etmeden kimse bize zararlı olamaz. Allah inancı en büyük güçtür. Ona sığınalım.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum!
KAYNAKLAR
[1] Halil b. Ahmed Ebû Abdirrahman el-Ferâhîdî, “sehere”, Kitâbu’l-‘Ayn, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut tsz., s. 412; Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem İbn Manzûr, “sehere”, Lisânu’l-Arab, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1994, IV, 349 vd.
[2] Sihir düşüncesinin tarihi seyri hakkında geniş bilgi için bkz. George Duncan Black Makdonald, “sihir”, İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1967, X, 599-611.
[3] Muhammed Fuad Abdulbaki, “sehere”, el-Mu’cemu’l-Mufehres li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut tsz.
[4] Bkz. el-Bakara 2/102.
[5] Yûnus 10/77.
[6] Müslim, iman, 38, hadis no: 145; Buhârî, tıp, 48.
[7] Yûnus 10/100.
[8] el-Felak 113/1-5.