Karı koca arasında yaşanan talak/boşanma konusu, toplumda önemli bir problem olarak yaşanmaktadır. Konu ile ilgili çeşitli şeyler yazılmakta, söylenmekte ve yaşanmaktadır. Konuyu, Kur’ân ve sünnet ölçüleri dâhilinde özet olarak anlatmaya çalışacağım. Makul ölçüler dâhilinde itiraz eden, bazı noktalarda açıklama talep eden ve bu çerçevede soru soracak arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum. Bile bildiğim kadarı ile kendilerine cevap vermeye çalışacağım.
Allah, Kur’ân-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde karı ile kocanın birbirleri ile iyi geçinmelerini, şayet aralarında problemler yaşanırsa, kendi aralarında sulh yolu ile problemlerini hallederek aile mutluluklarını muhafaza etmeye çalışmalarını emretmektedir. Bu konu ile ilgili ayetlerin birinde şu bilgilere yer verilmektedir:
وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِن بَعْلِهَا نُشُوزاً أَوْ إِعْرَاضاً فَلاَ جُنَاْحَ عَلَيْهِمَا أَن يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحاً وَالصُّلْحُ خَيْرٌ وَأُحْضِرَتِ الأَنفُسُ الشُّحَّ وَإِن تُحْسِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيراً
“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe duyarsa, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh daima hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah’tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”[1]
Bu ayette çeşitli konulara işaret edilmektedir. Her şeyden önce insan fıtratı gereği karı koca arasında kıskançlık yaşanabilmektedir. İki tarafında bu konudaki duyguları ölçülü tutmaları gerekir. Çünkü zaman zaman aşırı kıskançlık, yuvanın yıkılmasına sebep olabilmektedir. Bu ayette dile getirilen kinci mesele ise, kadın veya erkek, eşinin bazı hareketlerinden endişelenerek rahatsız olursa, aile geçimsizliğini büyümeden engellemeye çalışmaları ve kendi aralarında sulhu/barışı sağlamalarıdır. Bu ayette Allah, aile içerisinde karı koca arasında yaşanan geçimsizliklerin, ikisi arasında barışmak sureti ile halledilmesinin hayırlı bir iş olduğunu anlatmaktadır. Mümkün mertebe yuvanın yıkılmasını önlemek, aile içerisindeki huzur, saadet ve mutluluğu korumaya çalışmak, arzu edilen bir husustur. Onun için mümkün mertebe karı kocanın arasına kadın veya erkek tarafından kimsenin müdahale etmemesi gerekir. Aralarında meydana gelen ufak tefek problemlerini kendileri halletmelidirler. Kanaatimce birçok kadının yuvasının yıkılmasında, büyük oranda annesinin etkisi bulunmaktadır. Zaman zaman erkek tarafının etkisi ile yıkılan yuvalar olmaktadır. Kadın tarafının bunda daha fazla etkili olduğu kanaatindeyim. Onun için karı kocanın arasına üçüncü şahısların müdahale etmemelerinin gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Şayet karı koca arasında yaşanan geçimsizlik endişe verici bir duruma varırsa ve ikisi kendi aralarında bunu halledemezlerse, her iki taraftan karı kocanın da razı olacakları birer hakem tayin edilecek, aralarında barışı sağlamaya çalışacaklardır. Yüce Allah bir ayette bu konuda şöyle bir tavsiyede bulunmaktadır:
وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُواْ حَكَماً مِّنْ أَهْلِهِ وَحَكَماً مِّنْ أَهْلِهَا إِن يُرِيدَا إِصْلاَحاً يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيماً خَبِيراً
“Eğer karı kocanın arasındaki geçimsizlikten endişe duyarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Eğer onlar ikisini barışmak isterlerse, Allah aralarını buldurur. Muhakkak ki Allah, her şeyi bilir ve her şeyden haberdardır.”[2]
Bu ayette haber verildiği gibi iki aileden birer hakem bir araya gelecek ve karı kocanın arasındaki geçimsizliği gidererek onları barıştırmaya çalışacaklardır. Şayet barışmaları mümkün olmazsa, iki hakem ayrılmaları konusunda bir kanaate varırlar ve iki şahidin huzurunda güzellikle ayrılmalarına karar verilir.[3]
Kur’ân’da haber verildiğine göre, adam karısını boşamak istediği zaman kadın ay halinde olmamalı, temiz bir halde olmalı ve adan onu bir talak ile boşamalıdır. Bu arada bir ay kadar beklemelidir. Belki bu arada pişman olur, karısı ile barışır, evliliklerine devam ederler. Bu durumda bir talakı gitmiş, iki talakı kalmış olur. Bir aylık zaman zarfında karısı ile barışmazsa, kadının üzerinden bir iddet geçtikten sonra, ikinci bir defa daha boşar ve yine bir ay daha bekler. Bu zaman zarfında karısı ile barışırsa, evliliklerine devam ederler. İki talakları gitmiş, bir tanesi kalmış olur. Bu durum Kur’ân’da özet halinde şöyle haber verilmektedir:
الطَّلاَقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ
“Talak, Boşama iki defadır. Ondan sonra ya onları iyilikle tutmak ya da güzellikle bırakmaktır.”[4] Bu ayette haber verildiği gibi, iki talaktan sonra ya iyilikle beraberliklerini sürdürürler veya üçüncü talakla onu boşar ve bir daha bir araya gelmeleri mümkün olmaz. Kadın üçünü kere boşandıktan sonra, gider başka bir erkekle normal bir evlilik yapar ve kocası ölürse veya kocası onu boşarsa, kadın, ancak o zaman ilk kocası ile karşılıklı anlaşırlarsa yeniden evlene bilirler. Aksi takdirde evlenmeleri mümkün değildir. Bu husus Kur’ân’da şöyle haber verilmektedir:
فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ تَحِلُّ لَهُ مِن بَعْدُ حَتَّىَ تَنكِحَ زَوْجاً غَيْرَهُ فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَن يَتَرَاجَعَا إِن ظَنَّا أَن يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
“Eğer erkek kadını üçüncü defa boşarsa, kadın kendisinden başka bir koca ile nikâhlanmadıkça, tekrar ona helal olmaz. Eğer sonradan vardığı koca kadını boşarsa, kadın ve ilk kocası, Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde ikisi için de bir günah yoktur. İşte bunlar, Allah’ın, bilen bir toplum için koyduğu ölçülerdir.”[5]
Başka ayetlerde de bu konu ile ilgili bilgi verilmektedir:
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاء فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِن بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْراً
“Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman, onların iddetlerini gözeterek boşayın ve iddet süresini dikkatlice hesaplayın. Allah korkusu ile hareket edin. Apaçık hayâsızdık yapmadıkça, onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar! İşte bunlar, Allah’ın sınırlardır. Kim Allah’ın sınırlarını aşacak olursa, kesinlikle o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilemezsin! Belki Allah, bundan sonra yeni bir durum ortaya çıkaracaktır.”[6]
وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنفُسِهِنَّ ثَلاَثَةَ قُرُوَءٍ وَلاَ يَحِلُّ لَهُنَّ أَن يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ إِن كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَلِكَ إِنْ أَرَادُواْ إِصْلاَحاً وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكُيمٌ
“Boşanmış kadınlar, kendi kendilerine üç ay hali süresi kadar beklerler. Eğer onlar Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içerisinde onlarla barışmak isterlerse, onları geri almada daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları da vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah, mutlak güç ve mutlak bilgi sahibidir.”[7]
Hz. Muhammed (s.a.v.) de çeşitli hadislerde konu ile ilgili bilgi vermiştir. Rivayet edildiğine göre Rukâne b.Abdiyezîd b. Hâşim el-Kureşî (ö. 42/662), karısını bir defada üç talakla boşadıktan sonra, yaptığına çok pişman olmuş ve gidip durumu Hz. Muhammed’den (s.a.v.) sormuş. Hz. Muhammed (s.a.v.) ondan karısını nasıl boşadığını sormuş. O da karısını üç talak ile boşadığını söylemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) ona, “Bir mecliste mi?” diye sormuş. O da “Evet” deyince, Hz. Muhammed (s.a.v.) ona, “Bu, sadece bir boşamadır. İstersen dön/hanımını al” diye cevap vermiştir.[8] Konu ile ilgili değişik yorumlar yapılmıştır. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) amcasının oğlu Abdullah b. Abbas (ö. 68/687), bu hadise dayanarak talakın ancak her temizlikte bir tane olabileceğini savunmuştur. Çeşitli kaynaklarda Abdullah b. Abbas’ın, Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Hz. Ebûbekir’in (ö. 13/634) dönemlerinde ve Hz. Ömer’in (ö. 23/644) döneminin ilk iki yılında, kocanın karısını bir anda üç talak ile boşamasının bir talak sayıldığını ileri sürmüştür. Onun haber verdiğine göre, bazı insanların talakın çabuk bitmesini istemeleri üzerine, Hz. Ömer’in bir anda üç talak ile boşamayı caiz kabul ettiğini söylemiştir.[9] Bazı mezhep âlimleri Hz. Ömer’in kararını ölçü alarak, erkeğin karsını bir anda üç talakla boşamasını, geçerli kabul etmişlerdir. Bazı âlimlere göre de koca, bir iddet içerisinde karısını kaç talakla boşarsa boşasın, tek talak sayılır. Onlara göre bir koca karısını biranda üç talakla boşasa bile, bir talakla boşamış sayılır. Ona göre koca karısını bir veya iki talakla boşadıktan sonra, iddeti bitmeden önce nikâhı tazelemeden geri alabilir. Fakat iddet bitmişse, iki tarafın rızası ile yeni bir nikah kıyarak evliliklerini sürdürebilirler.
Sonuç olarak Aile yuvası kutsaldır, mümkün mertebe korunmalıdır. Geçimsizlik çekilmez hale gelince, sonuç olarak talaka/boşanmaya başvurulur. Talak haram bir şey değildir. Ama Hz. Muhammed’in de dediği gibi, “Allah’ın yanında en sevilmeyen şey, talaktır.”[10] Bugün için talak/adamın karısını boşaması, toplumsal bir problemdir ve hakkında ileri geri çok şey söylenmekte ve yazılmaktadır. Ayet ve hadislerle izah etmeye çalıştığımız gibi, koca sinirlenerek öfke ile bir anda karısını üç talakla boşasa bile, bir süre sonra pişman olursa ve karı koca birbirlerinden ayrılmak istemezlerse, bir talakla boşanmış oluyorlar, beraberliklerini sürdürebilirler, iki talak kalmış oluyor. İki talakla boşanmışlarsa, barışabilirler. İki talakları gitmiş, bir talakları kalmış oluyor. Eğer üç talakla boşanmışlarsa, bir araya gelip barışamazlar. Toplumda zaman zaman “hülle” adı altında çok yanlış şeyler yapılmaktadır. Ayette de anlatıldığı gibi üç talakla boşanan kadın ikinci bir koca ile normal evlilik yaptıktan sonra, ancak kocası ölse veya o kocadan boşansa, ilk kocası ile evlenebilir.[11]
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
KAYNAKLAR
[1] en-Nisa 4/128.
[2] En-Nisâ 4/35.
[3] et-Talâk 65/2.
[4] el-Bakara 2/229.
[5] el-Bakara 2/230.
[6] 1t-Talak 65/1.
[7] el-Bakara 2/228.
[8] Ebû Dâvûd, Talak, 14, hadis no: 2206; Tirmizi, Talâk, 2, hadis no: 1175; İbn Hanbel, I, 265.
[9] İbn Hanbel, I, 265; Ebû Dâvûd, Talak, 10, hadis no: 2196; Müslim, Talâk, 2, hadis no: 15, 17; Ateş, Yeni İslâm İlmihali, İstanbul 1988, s. 489.
[10] Ebû Dâvûd, 3, hadis no: 2177, 2178.
[11] Konu ile ilgili geniş bilgi için bkz. Ateş, Yeni İslâm İlmihali, İstanbul 1988, s. 487 vd.; Hamdi Döndüren, Güncel Fıkhî Meseleler, Işık Yayınları, İzmir 2011, s. 210 vd; Din İşleri Yüksek Kurulu, Fetvalar, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2019, s. 434 vd.