Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Vebal, sadece sözlüklerde “günah” anlamında kullanılan sıradan bir kavram değildir. Sözcük olarak vebal, rahatsızlık veren şey, şiddet, ağırlık, şiddetli yağmur, kötü koku, zarar, sonucu kötü olan olay ve benzeri anlamlar için kullanılmaktadır. Özellikle cahiliye dönemi şairleri olmak üzere pek çok şair, vebal ve türevlerini bu tür anlamlarda kullanmışlardır. Istılah açısından ise vebal, kötülüğün sonucu olan korkunç ceza, günah ve benzeri anlamlar için kullanılmaktadır.
“Vebal” kelimesi Kur’ân’da dört yerde, onunla aynı kökten gelen “vâbil” kelimesi üç ve “vebil” kelimesi de bir yerde geçmektedir. (Muhammed Fuad Abdulbaki, “vebele”, el-Mu’cemu’l-Mufehres li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut tsz., s. 741). “Vebal” ve türevlerinden oluşan bu kelimelerin tümü, aynı anlamı ifade etmektedir. Hemen hemen bütün müfessirler, bu ayetlerde geçen vebal kelimesini, insanların dünya hayatında işledikler suçların/günahların dünyada verilen cezaları diye yorumlamışlardır. Bu günahların ahiretteki azabı ise, ayrıca verilecektir.
Maide suresinin 95. ayetinde bildirildiğine göre, hac veya umre için ihrama girenlerin, ihramda iken av hayvanlarını öldürmemeleri gerekir. Şayet bu halde iken herhangi bir av hayvanını öldürürlerse, vebal/ceza olarak bir kurbanı kesmeleri veya o değerde kefaret olarak fakirlere yardım dağıtmaları veyahut da buna bedel olarak oruç tutmaları icap eder. Dikkat edilirse bu cezalar, dünya hayatında yerine getirilmesi gereken cezalardır. Bunlar, vebal diye adlandırılmıştır. Ahirette ise, ayrıca azap verilecektir. Konu ile ilgili diğer bazı ayetlerin meali şöyledir:
“Onların durumu, kendilerinden yakın bir zaman önce geçmiş ve işlediklerinin vebalını/karşılığını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara can yakıcı azap vardır.” (Haşr 59/15).
“Daha önce inkâr edip de, inkârlarının vebalını/karşılığını tadan kimselerin haberi size gelmedi mi? Onlara, can yakıcı azap vardır.” (Tegabûn 64/5).
“Onlar, işlerinin vebalını/karşılığını tattılar; işlerinin sonu hüsran oldu.” (Talak 65/9).
Bu ayetlerin tümünde inkâra giden, zulmeden, insanlar arasında ayırım yapan, ahlak dışı davranışlarda bulunan toplumların dünya hayatında uğradıkları afat ve felaketlere işaret edilmektedir. İşte bu ve benzeri felaketler, aynı ayetlerde vebal diye haber verilmektedir. Bir ayette de Firavunun, Allah’ın göndermiş olduğu peygambere karşı gelmesinin neticesinde uğramış olduğu ceza, “vebil” diye adlandırılmıştır. Tefsirciler, bu kelimenin vebal ile aynı kökten geldiğini ve aynı anlamda olduğunu kaydetmişlerdir. Bu ayetin meali şöyledir: “Firavun peygambere karşı gelmişti. Biz de ardından onu bir vebil/çok ağır bir ceza ile cezalandırmıştık.” (Müzzemmil 73/16).
Hz. Muhammed (s.a.v.) de bir hadiste vebal hakkında şöyle buyurmuştur: “Biri, sendeki kusuru öğrenince, dedikodu yaparak seni kötülerse, sen onda bulunan herhangi bir kusurundan dolayı dedikodusunu yapma. Onda bulunan kusurundan dolayı onu kınama, kötüleme. Böylece bu işin vebâli onun üzerinde olur.” (Ebû Davud, Libâs, 24).
Görüldüğü gibi Kur’ân’da, vebal kelimesi dünya hayatında işlenen suç ve günahların bu hayatta verilen cezasıdır. İlk tefsircilerden olan Muhammed b. Cerir et-Taberî (ö. 310/922), bu konu ile ilgili ayetlerin tefsir ve açıklamalarını yaparken, vebal için istenmeyen, hoş olmayan ve genel anlamda kötü olan şey demiştir. Ayrıca o, vebalın dünya hayatında verilen ceza olduğunu sık sık hatırlatmıştır. (Muhammed b. Cerîr et-Taberî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, thk. Sıtkı Cemil Attar, Darü’l-Fikr, Beyrut 1995, VII, 77; XXVIII, 63). Hz. Ali (ö. 40/661) de, pek çok şiir ve açıklamalarında vebal hakkında aynı istikamette bilgiler vermiştir. (Vebal kavramı hakkında geniş bilgi için bkz. Nurettin Turgay, “Kur’ân’da Vebal Kavramı”, Dokuz Eylül Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, İzmir 2003, XVIII, 131 vd.).
Vebalin, dünya hayatında işlenen yanlış ve kötülüklerin yine dünyada görülen cezası olduğuna dair çok sayıda örnek vermek mümkündür. İnsan, bindiği dalı keserse, bir süre sonra kestiği dal ile beraber yere çakılacaktır. Bu, onun işlediği yanlışın acı sonudur. İnsanlar, çevre temizliğine gereken özeni göstermezse, suyu, havayı kirletirse, yeşili yok ederse, ekoloji bozulur ve yine en çok insanlar zarar görür. Toplum içerisinde zulüm, haksızlık, ahlaksızlık, insan ayırımı, adaletsizlik ve benzeri şeyler yaygınlaşırsa, insanlar arasında güvensizlik, kin ve nefret gibi arzu edilmeyen şeyler yaygınlaşır ve toplum çöküşe doğru gider. Bu ve benzeri şeyler, işlenen hata ve yanlışların sonucu olan birer vebaldir. Bazen bu veballerin sonucu fark edilir, bazen fark edilmez.
Bir senedir hemen hemen dünyanın her yerinde korona (corona) diye bir hastalık yayılmış bulunmaktadır. Bu hastalığın nasıl ve neden ortaya çıkıp yayıldığına dair çok şey yazılmaktadır. Ben, onun bu yönü üzerinde durmayacağım. Benim kanaatim, insanlığın ve özellikle İslâm âleminin işlemiş olduğu maddi ve manevi hata, kusur ve yanlışların bunda önemli etkileri vardır. İnsanlar, maddi yönden dünyanın dengesi ile, ekoloji ile olumsuz yönden oynamakta, tahribatta bulunmakta ve zararlı olmaktadırlar. Su dengesi ile uğraşırsanız, elbette kuraklık olacaktır. Ona göre hareket etmek ve tedbir almak icap eder. Nehir ve deniz sahillerini kirletirseniz, fabrikaların zehirli atık maddelerini akıtırsanız, elbette su kirlenir ve balık gibi deniz ürünleri katliama uğrar. Bu ve benzeri afetler, işlenen yanlışların sonucu olan birer vebaldir. İnsanlar arasında toplumsal uzlaşı ve barışın sağlanması için hak, hukuk ve adalete uygun hareket etmezseniz, toplumu oluşturan insanların psikolojisini bozmuş, şahsiyet fukaralığını yaşayan insanların yaygınlaşmasına sebep olmuş olursunuz. Neticede bu, toplumsal felaketlere yol açar ve Allah’ın gazabını da hak etmiş olursunuz. Allah, vebal olarak üzerinize korona, sel, deprem ve benzeri afetleri gönderir.
Baksanıza! Allah Müslümanların yüzüne Kâbe’nin kapısını kapattı. Zaman zaman camilere girmek yasak hale getirildi. Bunların birer vebal olduğunu kim inkâr edebilir!
Müslüman geçinen her kişinin ve özellikle İslâm âlemi yöneticilerinin bu konuda kendilerini sorgulamaları, özeleştiride bulunmaları gerekir. Çünkü Kur’ân’ın ortaya koyduğu sorumluluk yükü, çok ağırdır.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
2 yorum
Sayın hocam, toplum olarak çok önemli bir konu olan ‘vebal’ konusunu işlediğiniz için teşekkürler. Tek itirazım Korona olur. Covid 19 salgınının etkeni bir virüs olup, toplumun bozulmasıyla bir ilişkisi bulunmamaktadır. Vebal ile ilgili, iki örnek verebilirim: Birincisi: rahim ağzı kanseri. Human Papilloma virüsü, ( HPV) ile ilişkili. Erken evlenenlerde, erken yaşta ilişkiye başlayanlarda, çok sayıda kişiyle kendisi veya eşi ilişkide bulunuyorsa risk oranı artıyor. Yine AIDS, yani HIV infeksiyonu, rektal yoldan cinsel temasta bulunan erkek ve kadınlarda, homosküellerde daha sık görülüyor. Yazınızda bahsedilen, vebalde, bu iki hastalık toplumun bozulması ve yozlaşmasına, örnekl teşkil edebilir. Saygılarımla.
Efendim! Yorumunuz için teşekkür eder, selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Vebal için verdiğiniz örnekler, son derece yerinde tespitlerdir. Bunlara benzer çok çeşitli örnekleri vermek mümkündür. Tıbbi açıdan baktığınız için, güzel bir şekilde yakalamışsınız. Kur’ân’da, çeşitli toplumların helak olmalarından bahsedilmektedir. Toplumların helak sebepleri, çok yönlüdür. Günümüzde korona yaygın olduğu için, dikkat çeker diye örnek olarak dile getirdim. Elbette bu da Allah’tan bir musibettir. İnsanların ne kadar aciz kalığını göstermektedir. Özellikle en çok Müslümanların çalışması gerekirken, bu görevi yerine getirmemeleri, aşı konusunda bile başkalarına muhtaç olmaları düşündürücüdür. Tekrar ilginize teşekkür eder, selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.