Âdem, Dünya öğrencisi Ruh kısmının hafızasında Evren bilgileri olarak ilk yaratılan erkektir ve Kur’an’da “Âdem ve eşi” olarak daima çift kelime şeklinde yan yana yer almışlardır. Çünkü Dünya yaşamı, Düalite- ikilemlilik prensibine göre işler.
Biz Beşerler de ikili seçenekten birini seçme özgürlüğü ve akıl yeteneği ile yaratılmışız. İstersek inanmayı, istersek inkârı, iyiyi veya kötüyü, olumluyu veya olumsuzu, beyazı veya karayı kendi aklımızla ölçeriz ve karar veririz. Verdiğimiz kararın da sonucu ile karşılaşır ve sorumlusu biz oluruz. Yani “Ne ekersek onu biçeriz”.
İşte erkek ve dişiyi bir araya getirip farklı cinsten ikilinin eşleşmesini isteme Nur-32. ayet ile açıklanmış ve bu durumdaki gençlerin desteklenmesi de istenilmiştir.
Nur-32. Toplumunuzdaki bekârlarınızı ve varsa salih olan kadın ve erkek hizmetçilerinizi korumanıza alın, kollayın /nikâhlayın veya kayıtlayarak evlendirin ve evlenmelerine destek olun. Bunlar eğer yoksul iseler, Allah onları kendi lütfundan zengin edecektir, onlara bir kapı açacaktır. Çünkü Allah oldukça cömerttir ve her şeyi bilendir.
Kur’an aracılığı ile Hz. Muhammed (asr) cahiliye döneminde olan evlenme kararında, kadına söz hakkı tanınmaması geleneğini Nisa-128, Bakara-228 ve Mücadele-1. ayetler ileyıkmıştır.
Nisa-128. Örneğin; bir kadın kocasının geçimsizliğinden, hırçınlığından yahut kendisini ihmal etmesinden endişe ediyorsa ve boşanmayı düşünmeye başlamışsa ve eşi ile konuşup veya başkasının araya girmesi ile aralarını tekrar düzeltirlerse onlara artık bir günah olmaz………..
Bakara-228…..Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır ve bu hakları adalet ölçüsünde eşittir ve bulundukları yerin bilinen örfüne uygun biçimdedir. Yine de bilinsin ki erkeklerin, bir evi geçindiren kişiler olmaları sebebiyle tekrar evlenme ile ilgili son kararı vermede öncelikleri vardır. Şunu da iyice bilin ki, Allah, her şeyden üstün ve her şeye hâkim olandır.
Mücadele-1. Ya Muhammed! Allah, kocası hakkında Seninle tartışan ve şikâyette bulunan kadının sözlerini duydu. Allah, aranızda geçen tüm konuştuklarınızı işitmiştir. Şüpheniz olmasın ki, Allah her şeyi işiten ve görendir.
Görüldüğü gibi kadın ve erkeklerin birbirlerine olan hakları eşitlenmiş ve kadına da söz hakkı verilmiştir. Ancak çalışmayan ve başkasının bakımına muhtaç olan kadının tekrar kendisi ile evlenmeye ilişkin olumlu kararından sonra, evi geçindirmede sorumluluk fazlalığı nedeniyle sadece son karar erkeğe bırakılmıştır.
Fakat asırlarca bu ince nokta, “erkek kadından bir derece daha üstündür” şeklinde yanlış tercüme edilerek toplumda sürekli bir kaosa yol açılmıştır.
Esasında erkeğe verilmiş gibi görünen bu farklılıkta, kadının erkek ile aynı sorumlulukta olması ve bu amaçla da eğitilmesi ile bir meslek sahibi olması, yani erkek ile aynı sosyo-ekonomik düzeye gelmesinin amaçlanması gerektiği mesajı bulunmaktadır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi eşlerin gelir getirmekte olmaları durumunda, erkeğin bu farklılığı artık söz konusu olmayacak ve Allah’ın beklediği eşitlik sağlanmış olacaktır. Hz. Muhammed, Bakara-228. ayette olduğu gibi tekrar evlenme kararının her iki tarafın oluru ile olması gerektiğini şu sözü ile pekiştirmiş olmaktadır.
“Resulullah, bir adama: “Sana falan kadını nikahlasam razı mısın?” diye sordu. Adam, “Evet!” deyince, bu sefer o kadına sordu: “Seni falan erkekle nikahlasam razı olur musun?” Kadın, “Evet!” deyince bunları birbirlerine nikahladı”.-Kütubu sitte-3462
Anadolu’nun halen birçok yöresinde evlenmeden önce, kişilerin sözlendikleri veya nişanlandıklarında bile birbirlerini tanımaları için konuşmalarına, birlikte dolaşmalarına, yani flört etmelerine müsaade edilmemekte ve cahiliye dönemindeki geleneği devam ettirmektedirler. Halbuki Bakara-235. ayette çiftlerin birbirlerini tanımaları için flörte müsaade edilmektedir.
Bakara-235. Bekleme süreleri içindeki eşi ölmüş veya boşanmış dul kadınlara, açıktan evlenme teklifinde bulunmanız, ya da bu niyetinizi içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. Allah, onlar hakkındaki düşüncenizi bilir. Onlarla uygun ve tanıma gibi meşru bir konuşma amacının dışında, gizlice sözleşip meşru olmayan davranışlarda bulunmak üzere buluşmayın ve bekleme süreleri dolmadan onlarla nikâhlanmayın…………..
Yine Kur’an’a bakacak olursak, Ahzab-37. ayet ile birbirlerini sevenlerin evlenmelerine engel olunmaması ve evlendirilmeleri istenilmektedir.
Ahzab-37. Örnek vereceğimiz olaylardan birisi şudur: Hani Allah’ın nimet verdiği ve Senin de iyilikte bulunduğun kişiye diyordun ki; “Eşinden ayrılma, onu yanında sıkıca tut ve Allah‘a karşı takva sahibi ol. Allah‘ın da Senin beklentin paralelinde olan aşırı durumdaki (zeydune- ziyadesiyle olan) isteğini açıklamaya çekiniyor ve içinde gizliyorsun. Çünkü Sen, gerçekte korkman gereken Allah‘tan korkacağına, kamuoyu baskısından korkuyorsun”. İşte Biz bu gençleri, Allah’ın da bu güçlü arzularını /sevgilerini onaylaması sonucu evlendirdik ve böylece de birbirini severek evlenilme konusunda, evleneceklere danışılmama ve sevgilerini önemsememe şeklindeki geleneksel bir engelin kaldırılmasında Müminlere örnek olmalarını istedik. Sonuçta Allah‘ın buyruğu yerine getirilmiş de oldu.
Bu açıklama ile yine kadına da erkeğe tanınan karar verme hakkının olması gerektiğine yönelik toplumsal bir ikaz yapılmaktadır.
Yahudi ve Hıristiyan toplumlarda evlenme işleminin toplumun bilgilendirilmesi temelli olduğu halde ve her iki dinî görüşün başlangıcında devlet kurumu olmadığından, nikâh işlemi, önceleri din adamları tarafından kiliselerde gerçekleştirilmiştir. Daha sonra devlet sistemi ve kanunlar oluşturulduğu halde, artık bir kazanç kapısı hale gelmiş olan bu uygulama, din adamları tarafından bırakılmamış ve aynen devam ettirilmiştir.
Hz. Muhammed de nikâh işlemini, sosyal yardımlaşma, Kur’an eğitimi ve Namaz toplantılarının yapıldığı Mescitlerde dualar edilerek başlatmıştır. Çünkü nikâh işlemindeki amaç, hangi çiftlerin evli olduğunu toplumun bilmesidir. Hatta Hz. Muhammed, evlenmenin ilanının eğlence ile de pekiştirilmesini istemiştir.
Resulullah buyurdular ki: “Nikâhı ilan edin, ilanı da herkesin bir arada olduğu mescitlerde yapın. Üzerine de def vurun.” Kütubu sitte-5636. “Bir kadını, ensardan bir erkekle evlendirmiştik. Resulullah, “Ey Aişe! Eğlenceniz yok mu? Zira ensar eğlenceyi sever” buyurdular-Kütubu sitte-5637″.
Fakat devletleşme gerçekleştikten sonra da bu şekilde evlendirilme devam ettirilmiş ve buna da “İmam nikâhı- Dinî nikâh” denmiştir. Hz. Muhammed’e iman etmiş toplumlarda halen böylesi uygulama resmî özellikli olmadığından kanunen geçerli sayılmamakta ve miras sırasında sorun yaratmaktadır.
Evlenmenin özellikle istenmesindeki hedeflerden biri, eşleşmeyi, anlaşmayı ve bir olmayı sağlama sınavı olması, diğeri ise evlenme aracılığı ile ikiyi bir yapabilmeyi, tek eşli ile tekliğe ulaşabilmeyi başarabilenleri ilâhî görevlilerin seçmesi olmaktadır. Özellikle ikinci hedef, Allah’ın tekliği düşüncesine ulaşmayı ve şirk koşmamayı sağlayacaktır. Dolayısıyla da önerilen tek eşli bir evliliktir ve Nisa-2-3 ncü ayetler birlikte değerlendirildiğinde, önerinin bu olduğunu görmekteyiz
Nisa-2. Yetimlere mallarını tam verin. Kendi habis /kötü-pis /haksız elde etmiş olduğunuz mallarınızı onların temiz olanlarıyla değiştirmek ve mallarına el koyup, kendi malınızmış gibi yemek üzere sahiplenip evlenmeyin. Böyle yapmak, gerçekten büyük bir hak yeme suçudur. 3. Eğer böyle bir hak yeme durumu olacağından endişe eder ve adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, mallarına bu haksız şekilde el koymayın. Böylesine hak yeme amaçlı bir hata yapmaktansa, maddi gücünüze göre iki, üç, dördü gibi ne kadarına gücünüz yetiyorsa, malları ile birlikte onları sadece korumanıza /nikâhınıza alın, koruyup kollayın veya gücünüze göre evlenmelerine destek olun ve evlendirin. Çünkü evli olduğunuz bir eşiniz varken, onlardan siz alır ve evlenirseniz, adaletli davranamama korkusu yaşarsınız. Bu nedenle, korumanıza alma ile ilgili olmasına rağmen, bu tek bir kadınla evlenmeyi tercih etmenize yönelik önerimiz, haksızlığa ve adaletsizliğe sapmamanız için en uygunudur.
Ayette, nasıl yetimleri evlendirin ve evlenmelerine destek olun emri varsa, Nur-32’nci ayette aynı emir, koruma altına alınmış kadınlar için de söz konusu edilmiştir. Nur-32. Ayete bakınız.
Ancak evlenmenin iki ayrı insanın birleşerek tekliği /birliği sağlamak amaçlı olduğunu çözmemiş olan Kur’an’ı tercüme edenler, ayetteki anlamı çok eşli evlenme müsaadesi olarak tercüme edip yorumlamışlar ve ayet asırlardır kadınların aleyhine kullanılan önemli bir ayet olmuştur.
Allah’ın şirk koşulmaması nasıl teklik /birlik ise, eşlerin tekliği de ancak bunu sağlayabilecektir. Çünkü çok eşli evlilik demek, bir eşe şirk koşma gibi olacaktır. Nisa-129. ayette, birden fazla kadınla evlilikte adaletin sağlanamayacağı belirtilmiş ve bu yönü ile de zaten çok eşli evliğin yanlış olacağı vurgulanmıştır.
Nisa-129. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, daha önce evlenmiş olduğunuz kadınlar arasında adaleti tam sağlayamazsınız. Mümkün olduğu kadar, sadece birine daha fazla meyledip ötekileri ortalıkta bırakır gibi davranmayın. Elbette aralarında eşit davranmaya gayret eder ve haksızlık yapmaktan sakınırsanız, bilin ki Allah bağışlanmanız ve merhamet görmeniz yönünden sizi gözetecektir.
Kur’an’ın tek eşli evliliğe olan bu yaklaşımını bilen Hz. Muhammed (asr), bulunduğu toplumun eski çok eşli evlilik geleneğine uymamış ve ilk eşi dul Hz. Hatice ile 24 yıl (595-619 arası) süren bir evlilik yapmıştır. Hicretten 3 yıl ve 5-6 yıl dul kaldıktan sonra (624 veya 625’te) 20-21 yaşlarında ve ilk eşinden yeni boşanmış olan Hz. Ayşe ile evlenmiştir. Üçüncü evliliği ise kız olan Mısır’lı cariye Maria ile olmuştur. Arada hepsi dul olan 10 kadını cinselliksiz olmak üzere sadece korumasına almıştır. Cinsellik olmadığından da hiçbirinden zaten çocuğu olmamıştır.
Allah’ın birliğini benimsemek ve adaletli olmayı içselleştirmek olan iki amacı sağlamayacağı anlaşılan ve tersine anlaşmazlık karmaşasına ulaşan evliliğin boşanma ile sonlandırılması istenilmektedir.
Nisa-34. Erkek ve kadının birbirlerinden olan farklılıklarına baktığımızda örneğin erkekler, kadınlardan farklı olan kaba kuvvetleri ve aile gelirini sağlamaktan sorumlu olmaları nedeniyle, kadınları koruyan ve onlara sahiplenen konumdadırlar. Buna karşın erdemli kadınlar ise erkeklerden farklı olarak tek başlarına da olsalar, Allah’ın koruyuculuğuna önem verdikleri gibi, kendilerinin ve ailenin mahremiyetine dikkat ederler, aile mutluluğu ve sorumluluğu bilincini taşırlar ve aileyi küçük düşürücü davranışlardan koruma özellikleri vardır. Bu sorumluluklarına dikkat etmediğinden kuşkulandığınız ve huzursuzluk, geçimsizlik yaratan kadınlarınıza (eşlerinize), düzelmeleri için önce nasihat edin ve konuşun. Sonuç alamazsanız yataklarınızı ayırın, yine olmazsa bir süre birbirinizden ayrılığı deneyin, sonra yine de olmazsa evliliğinizi bitirin /son darbeyi vurun /boşanın. Bu arada eşlerinizin düzeleceklerine ikna olursanız ve bu konuda söz alırsanız artık onları üzmeye bahane aramayın. Çünkü gerçek üstün ve büyük olan Allah’tır.
Boşanma sonrası hak iddia edebilmek ve çocukların geleceği yönünden geçerli olan imam nikâhı değil de resmî nikâh olduğuna göre, resmî nikâh olmaksızın yapılacak bir dinî nikâhın birçok toplumsal sorunlara, geçersiz evlenmelere, çok eşliliklere, kadınların “boş ol” sözü ile ortada bırakılmalarına ve para karşılığı kısa süreli sözde nikâhlanma ve boşanmalara yol açacağı aşikârdır.
Birbirleri ile evlenmelerinin yasaklanmış olduğunun açıklanmış olduğu Nisa-22-23 ve Nur-31. ayetlere baktığımızda, sayılan akraba ve kişilerin genellikle genetik yakınlığı olanlar olmasıyla genetik hastalıkları engellemeye yönelik olduğunu görmekteyiz.
Nisa-22. Eskiden yaptığınız gibi, her hâlükârda babanızın eşi veya eşleri olan üvey annelerinizle artık evlenmeyin. Halen öyle bir evlilik yapmış olanlara herhangi bir günah olmayacaktır. Çünkü bu uygulama, çok iğrenç ve utanç verici geleneksel bir yoldu. 23. Ayrıca size şunlarla evlenme haram kılındı /yasaklandı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, eşlerinizin anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz eşlerinizden olup, evlerinizde bulunan üvey kızlarınız-eğer anneleriyle cinsel münasebette bulunmadan boşanmışsanız kızlarıyla evlenebilirsiniz–, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almanız. Gelenekler nedeniyle olan böylesi evlilikleri yapmış olanlara herhangi bir günah olmayacaktır. Çünkü Allah çok bağışlayan ve sevgisi ile merhameti bol olandır.
Nur-31. Ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları müstesna….
Evlenmeleri yasaklanan diğer eşler olarak yakın akrabalar dışında Nisa-24 ve Bakara-221. ayetlerde şu açıklamalar bulunmaktadır.
Nisa-24. Yine Allah’ın sakınca bulmadığı halde evlenme sözü vermeksizin /anlaşma yapmaksızın kadınlarla da evlenmeniz yasaktır. Ancak sahip olduğunuz ve fuhşa sapmayacakları sözü olan hizmetliler veya iman etmiş olması nedeniyle yurdundan göç edip yurdunuza sığınmış ve dini kurallara itaat edeceklerine dair kendilerinden söz alınmış kadınlar hariç. Bunlar, Allah’ın size açıkladığı belirlenmiş yasalarıdır. Bu kadınlarla, onlara dürüst davranmanız ve hakları olan mehirlerini tam ve gönül hoşluğu ile vermeniz koşuluyla evlenebilirsiniz. Mehri belirlerken beraberce tartışarak anlaşmanızda bir sakınca /günah yoktur. Şunu da bilin ki, Allah her şeyi en iyi bilen ve her şeye hâkim olandır.
Bakara-221. Tek Allah inancına dönmedikçe, Allah’a şirk koşan bir kadınla nikâhlanmayın. Hatta tek Allah’a iman etmiş bir kadınla nikâhlanmanız, hoşunuza giden, fakat Allah’a şirk koşup tek Allah’ı inkâr ederek küfre sapmış bir kadından daha hayırlıdır. Aynı şekilde, hoşlansanız bile şirk koşup tek Allah’ı inkâr etmekte olan bir erkekle de nikâhlanmayın. Tek Allah’a İman eden bir erkekle nikâhlanmanız, hoşunuza giden, fakat Allah’a şirk koşup tek Allah’ı inkâr ederek küfre sapmış bir erkekle nikâhlanmanızdan daha hayırlıdır. Çünkü Allah’a şirk koşan ve bildirdiklerini inkâr edenler, Cehennem ateşine yönlendirilirler. Allah ise bağışlanmaya ve Cennet’e çağırır. İşte Allah, belki öğüt alırlar diye de ayetlerini insanlara bu şekilde açıklamaktadır.
Kur’an’da çocuk gelinler yasaktır
Yapılan tahmini hesaplamalara göre Dünya’da şu anda 200 milyon kadar çocuk yaşta evlendirilen kızlar bulunmaktadır.
Türkiye’de de kadınların yüzde 26’sı 18 yaşından küçük yaşta iken evlendirilmiş durumda. Yine ülkemizde doğum yapanların %10’u 18 yaşından küçük kız çocuklarıdır.
Kadınların %32’si okula gönderilmediği için okur yazar değil ve bunların %26 sı çocuk gelinler olarak erken yaşta evlendirildiği için okula gönderilmemiş kızlardır.
Kadınların yüzde 32’sinin okula devam etmesinin engellendiği bir ülke düşünün. Genç kadınların yarısı, çalışma hayatına katılmadığı gibi, bir eğitim programına ya da mesleki bir kursa yazılamamış durumdadırlar.
Çocuk gelinler arasında henüz ergenliğe varamamış olduğundan dişilik organları zarar gören, psikolojik travmaya dayanamayıp intihar eden ve erken gebeliği kaldıramayıp sık düşük yapan veya doğum sırasında ölenler az sayıda değildir.
Arap toplumunda kız çocuklarının yaşını söylemede geleneksel bir yaklaşım var. Kız çocuğunun aybaşı kanaması gördüğü yıldan sonrası kızın yaşı olarak ifade edilirdi. Örneğin 10-11 yaşında ay hali gören 19-20 yaşındaki bir kız çocuğunun yaşı 8-9 rakamı ile söylenirdi (Musa Carullah. Hatun. Terc. Mehmet Görmez S. 81, 2022)
Hz. Ayşe’nin 9 yaşında olduğunun söylenmiş olmasının gerçekte 19-20 olduğu gibi.
İsra-34, En’am-152, Nisa-6. ayetlerde açıkça kadın ve erkek her yetimin malının ergenlik dönemine gelinceye kadar korunması vurgulanmıştır. Çünkü ancak ergenlik yaşından itibaren kişinin akıl melekeleri, muhakeme etme, iradeyi kullanabilme ve doğru ile yanlışı ayırabilme yeteneği olgunlaşmaya başlamakta, kendi yaşamı ile ilgili konularda özgürce karar verip eleştirel aklını da kullanabilme kapasitesine ulaşmaktadır.
İsra-34. Yetimlerin malını, ergenlik çağına ulaşıncaya kadar, kendi yararlarına olacak şekilde koruyun ve değerlendirin. Sözleşmelerinizi /vaat ettiklerinizi yerine getirin. Çünkü, sözleşmeler konusunda kişi sorumlu tutulacaktır.
En’am-152. Ayrıca ergenlik çağına /büluğa erişinceye kadar sizin sorumluluğunuzda olan yetim malını koruyun ve yemeyin.
Nisa-6. Yetimler /kimsesizler, evlenecek buluğ çağlarına gelinceye kadar onları sadece nikâhlayarak koruyup kollayın ve kendi kendilerini idare edebilecek bir bilinçliliğe eriştikleri kanaatine varırsanız, kendilerine mallarını tam olarak geri verin. Sakın onlar büyüyünce mallarını geri alacaklar diye, savurganlık yapıp mallarını tüketmeyin. Zengin olan, malı ve yetimi koruduğu için bir ücret talep etmesin. Fakir olan ise, örfe uygun bir miktar talep edebilir. Onlara mallarını şahitler önünde ve eksiksiz teslim edin. Ve şunu bilin ki Allah, en iyi hesap yapan ve bir şeyin eksik olup olmadığını da en iyi bilendir.
Ayetlere göre “yetimlerin mallarını bilinçli olacakları ve evlenecek olgunluğa varacakları ergenlik dönemine kadar kollayın” ve “sözünüzde durun” kuralı, muhkem /evrensel değişmez farz ana bir hüküm olmaktadır. Buna göre ergenlik çağı, her konuda bilinçli karar verebilme yaşı olduğundan, din ve evlenme sorumluluğunun da bu yaşta başlaması ve Din ile Kur’an bilgilerinin de bu yaştan itibaren öğretilmesine başlanması demektir.
İsra-34, En’am-152 ve Nisa-6. Ayetlere göre farz bir kural, KIZLARIN da erkeklerin de ancak ergenlik yaşına gelince evlendirilmesi ve BU YAŞTAN ÖNCE EVLENDİRİLMELERİNİN YASAKLANMIŞ olmasıdır.
Çünkü ergenlik yaşına kadar bir kızın vücudunun her olumsuzluktan korunma sorumluluğu anne-babanın, yetim ise vasisinin, ergenlik yaşından itibaren ise ancak kendisine aittir.
Ergenlik dönemi öncesi Allah tarafından uygun bulunuyor olsaydı, hem bu ayetlerde yapılmış olan, yetimlerin mallarının birine emanet edilmesi ve onlara bırakılmaması ikazının olmaması gerekirdi.
Özellikle de Nisa-6. ayette de ergenlik döneminden önce onlarla evlenilmemesi üzerinde durulmaktadır.
Bu kadar açık ikaz ve yasaklamaya rağmen, bugüne kadar bu bilginin hasır altı edilmesi, gizlenmesi ve görmezlikten gelinmesi, bence Hz. Muhammed’in Ayşe ile 9 yaşında evlendiği uydurmasına ve iftira rivayetine bağlı bir durumdur.
Bu gerçeklere rağmen maalesef ve vicdansızca Peygambere kadın düşkünü ve çocuk yaşta kız ile evlenme iftiraları atılmış ve asırlarca bu iftiralara insanlar inandırılıp ön yargılara sokulmuşlardır. Ve bu iftiralara dayanarak da erkekler istismar yoluna sapmış, çocuk yaşta kız çocukları ile evlenmede bu iftirayı kılıf ve dayanak olarak kullanmışlardır.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”
1 yorum
sayın beyefendi yazmışsınız, başlık da tmm eyw güzel ama ashabı kiram evliliklerine yazmadan önce bir başınızı çevirip bakaydınız. Aişe için tmm tartışılır yaşı vs ama ömer kişisinin önce Fatma’ya talip olup o olmayınca onun kızını alma olayı var. Kuran’da yazmıyorsa bu kişiler de o zaman kafalarına göre evlenmiş oluyorlar, yani yaşı belli bir bandın üzerindeki insanlar birbirlerinin küçük kızlarını çaprazlama alıp vermişler hanım olarak. bu kişiler de o zaman yaradanın emirlerine karşı gelmiş olmuyor mu? bunlara Hz. demek islama ters diye düşünebilir miyiz o zaman?