Kur’an’da en çok konu edilen toplum İsrailoğulları olmuştur. Bunun nedenine yine Kur’an ışığında bakınca, İsrailoğullarının Dünya toplumları içinde uzun bir süre Allah’ın tek dini olan İslâm’ın örnek ümmeti olma sorumluluğunda görevlendirilmiş olduklarını görmekteyiz.
Hz. Muhammed (asr) dışındaki bütün Peygamberler Hz. İbrahim’in oğlu olan İshak’ın, Hz. Muhammed’in ise diğer oğlu İsmail’in zürriyetindendirler. Bu iki konuya dayanarak da İsrailoğulları, hem kendi ırklarını ayrıcalıklı görmekte, hem de yine kendilerinden bir peygamber bekliyorlardı.
İsrailoğullarının durumunu ayetler ışığında belirtmeye çalışalım:
- Allah, Hz. İbrahim’den başlamak üzere İsrailoğulları ile anlaşma yapmış ve sadık olmaları istenmiştir
Bakara-47 ve 122. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve Allah ile yaptığınız anlaşmaya sadakatiniz ve bildirdiğim muhkem /değişmez farz ana kurallara uygun olumlu amelleriniz nedeniyle bir zamanlar sizin gibi olmayan diğer insan gruplarından daha fazla önem vermiş olduğumu hep hatırlayın ve unutmayın.
- Büyük günahlar olarak daha ilk aşamada On emir ismiyle günahlara dikkat etmeleri istenmiş olduğu tekrar hatırlatılmıştır (En’am-151-152 ve Bakara 83-84).
Bakara-83. Hâlbuki Musa zamanında, İsrailoğullarından “1) Allah’tan başkasına ibad ve ibadet /kulluk etmeyeceksiniz, 2) Anaya-babaya, 3) Akrabaya, 4) Yetimlere-dullara ve 5) Muhtaçlara iyilik edeceksiniz /verdiğimiz imkânlardan pay vereceksiniz, 6) İnsanlara olumlu yaklaşacak ve muhkem / değişmez farz ana kurallar olan buyruklarımızı doğru anlatacaksınız, 7) Birlik bilinci ve sosyal dayanışmalı Salâtı ikame edeceksiniz 8) Devlet aracılığı ile topluma fayda sağlayacak zekâtı /vergiyi veya herhangi bir toplumsal faydayı aksatmayacaksınız diye bildirmiştik. Fakat çok azınız bunlara uydu. Çoğunuz ise verdiğiniz sözden döndünüz ve bu uyarılarımızdan uzak durdunuz. 84. Ayrıca 9) birbirinizin kanını dökmeyeceğinize ve 10) birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair verdiğiniz sözünüzde de durmamıştınız. Her şeyin bilincinde olarak sonunda bu kuralları kabul etmiş ve bildirdiğimize yönelik şahitlik de yapacağınızı ifade etmiştiniz.
- İsrailoğulları, diğer toplumlardan farklı tutulmuşlar, fakat sözlerinde durmayışlarını defalarca tekrarlamaları üzerine, defalarca kendi ırklarından olan İshak’ın soyundan Hz. Musa gibi daha birçok Peygamber ile ikaz edilmişler, son olarak kitap olarak da Tevrat ile uyarılmışlardır
Casiye-16. Gerçek şu ki Biz, İsrailoğullarına Kitabı /Tevrat’ı, hikmetliliği /ilâhî gerçeklerle ilgili doğru ve yanlışları ayırt etme kabiliyetini ve peygamberliği vermiştik. Onları tertemiz /haksız kazançlı olmayan nimetlerle rızıklandırmış ve tüm insan gruplarına /âlemlerine üstün de kılmıştık.
Bütün peygamberler gibi Hz. Musa da bütün insan nesline Tevrat’taki tebliğleri sunmak üzere gönderilmiş olduğu halde, İsrailoğulları zaman içinde gerek Hz. Musa’yı, gerekse Tevrat’ı sadece kendi toplumlarına sınırlamışlar ve Yahudilik diye ayrı bir din oluşturmuşlardır. Maide-80 nci ayette bu davranışlarının azap ile cezalandırılacak yanlış bir davranış olduğu vurgulanmıştır.
Maide-80. Ey Peygamber! Dikkat edersen, İsrailoğullarından çoğunun, kitap ehli olmayıp küfre sapmış olanlarla da dost olduklarını görürsün. Kendi kendileri hakkındaki kibir ve farklı ırk düşüncelerinin onları yönlendirmiş olduğu yol ne kötü bir yoldur bir bilseler! İşte bu nedenle Allah’ın verdiği azapta uzun süreler kalacaklardır.
- Ancak Tevrat ile ilgili olarak da ihtilafa düşüp gruplaşmışlardır
Casiye-17. Biz İsrailoğullarına birer emir olan kurallarımızı apaçık ve anlaşılır bir şekilde verdik. Ancak bunları farklı yorumladılar, kendi aralarındaki çekişmeleri alet ederek ihtilaflara düştüler ve gruplara ayrıştılar. Şüpheniz olmasın ki Rabbin, farklı gruplar oluşturdukları konulara ilişkin gerçekleri, kıyamet günü onlara gösterecek ve değerlendirme yapıp hesabını soracaktır.
Böylesi din temelli gruplaşmanın yanlış olduğu, daha sonraki Casiye-18. ayet ile de vurgulanmış ve Hz. Muhammed aynı hataya düşmemesi için uyarılmıştır.
Casiye-18. Ya Muhammed! Şimdi de, onların yerine Sana bir yöntem /şeriat /yol /kurallar bildiriyoruz. Sen bizim Sana vahyettiklerimize uy ve bildirmekte olduğumuz, birer farz kural olan muhkem /Evrensel kural olan gerçekleri bilmeyen kişilerin arzularına uyup, daha öncekiler gibi farklılaşmalara /din temelli düşman gruplaşmalara da sebep olma.
Ancak Hz. Muhammed’e iman edenler, bu Kur’an uyarısına 200 yıl kadar uymuş, fakat 800’lü yıllardan başlamak üzere maalesef din temelli mezhepleşmelere ve düşman gruplara yönelmişlerdir.
- Bozgunculuklarını alışkanlık haline getirmişlerdir
İsrailoğulları, bu ikazlara rağmen, Allah’ın tek dini olan İslâm’ın örnek toplumu olmaya lâyık davranmamayı inatla sürdürmüşlerdir. Hatta bile bile yaptıkları yanlışların fazlalığı ile zaman zaman aşırılığa sapmaları ve bu aşırılıklarını, kendi toplumlarından oldukları halde, gönderilen peygamberleri öldürecek aşamaya kadar götürmüşlerdir.
Maide-12. Gerçek şu ki Allah, İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden kurtarıp, Kudüs’e doğru yönlendirirken, kendilerinden söz almış /anlaşma-misak yapmış ve on iki gruptan şahit olarak güvenilir birer temsilci belirlemişti. O zaman Allah, onlara; “Salâtı ikame eder /birlik bilinci oluşturma üzere sosyal dayanışma toplantıları yapar, Tevrat’ta bildirdiğim buyruklarımı anlayarak okur ve zekât verirseniz, peygamberlerime iman eder ve onlara destekçi olursanız, ki böylece de Allah’tan güzel bir şekilde alacaklı olursunuz, Ben de karşılık olarak sizin yanınızda destekçiniz olurum.
İşte Bakara-87-88 ve 89’ncu ayetlerde de bu durumları açıklanmış ve artık af edilemeyecek aşamaya ulaştıkları için dinî liderleri başta olmak üzere o zamanki toplumlarının Allah tarafından lanetlenmiş oldukları, yani Allah’ın nimetlerinden ve yolundan uzak tutulacakları vurgulanmıştır
Bakara-87. Gerçek şu ki Biz, Musa’ya kitabı verdik ve daha sonra kitapsız olmak üzere peş peşe başka elçiler de gönderdik. Kitaplı olarak Meryem oğlu İsa’yı da bildirdiklerimizi açıkça tebliğ etmek üzere gönderdik ve onu kutlu bir ruh özellikleri /İncil ile güçlü kılarak yarattık. Fakat ne yazık ki, hoşunuza gitmeyecek ve menfaatinize ters gelecek tebliğlerimizle ne zaman bir elçimiz gelse hemen karşı çıktınız ve bazısını öldürdünüz (İsa-Zekeriya-Yahya gibi),
Bakara-88. Ve “Sizin anlattıklarınızı biz zaten biliyoruz, bu nedenle de anlatacaklarınıza kalbimiz /zihnimiz kapalıdır” diyerek onları reddedip durdunuz. Bu inkârlarından /küfre sapmış olmalarından dolayı Allah, İsrailoğullarının ileri gelenlerinin çoğunu lanetlemişti! Ancak pek azı iman etmişti.
Bakara-89. Yahudilerin ileri gelenlerinden iman etmiş olanların bazıları, imanlarını desteklemek üzere beklemekte oldukları ve asıl Tevrat’taki gerçekleri onaylayan Kur’an geldiğinde hem Kur’an’da hem de Tevrat’ta bulunan gerçekleri inkâra kalkıştılar. Şüpheniz olmasın ki, Allah’ın laneti gerçekleri inkâr edenlerin /kâfirlerin üzerine olacaktır.
Bakara-61. Ey İsrailoğulları! Fakat sizler yine rahat durmamış ve “Ya Musa! Bize gönderilmekte olan tek bir çeşit yiyeceğe artık tahammülümüz kalmadı. Rabbine söyle de bize yerin ürünlerinden bakliyat, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan gibi yiyecekler versin” diyerek istekte bulundular ve memnuniyetsizliklerini belirttiler. Musa da onlara: “Size hayırlı bulunup gönderilenleri değiştirmek mi istiyorsunuz? O zaman isterseniz Mısır’a esarete geri dönün, orada istediklerinizi bulabilirsiniz!” demişti. Bu isyanınız üzerine sıkıntı ve yurdunuzdan uzakta yaşamaya mahkûm edilmiş ve Allah’ın gazabına uğramıştınız. Çünkü Allah’ın ayetlerini sürekli engelliyor, nebileri /peygamberleri haksız yere öldürüyor ve Allah’a karşı da taşkınlıkta bulunuyordunuz. 62. Şunu da iyi bilin ki, sizler ayrıcalıklı bir toplum değilsiniz. İnsanlardan ister Yahudiler ister Hıristiyan veya Sabii’lerden her kim, Allah’a ve Ahiret günü hesaba çekileceğine iman eder ve salih ameller gerçekleştirirse, onların ödülleri Rab’leri tarafından verilecek ve onlar için korku ve üzüntü kesinlikle söz konusu olmayacaktır.
Bu son ayette, Allah’ın ödülüne layık olma, belirli bir ırkta veya dinî görüşte olmaya sınırlanmamaktadır. Allah’ın tek ilah oluşu ve vahiy kitaplarında bildirdiklerine uyma yanında, Ahirette hesap vermek üzere toplanılacağına da iman etmeye bağlanmıştır.
Tabi Kur’an’ın, bütün vahiy kitaplarının ve Hz. Muhammed dahil bütün peygamberlerin kabul edilmesini de eklememiz gerekir. Yine dikkat edilirse burada İsrailoğullarının Hz. Musa’nın Tevrat öğretilerini Yahudilik dini ismi altında sadece kendi ırklarına sınırlamış olmalarının da yanlış olduğu vurgulanmaktadır. Hâlbuki Hz. Musa’nın da tebliğ ettikleri, tüm insanlara yöneliktir ve Allah’ın tek dini olan İslâm dininin, Hz. Muhammed ile tamamlanan ilâhî kurallarıdır.
Bakara-63. Ey İsrailoğulları!Tur-i Sina Dağının eteğinde iken,Musa ile ilettiğimiz kurallarımıza sıkı sıkıya sarılacağınıza dair sizden söz almış /misak yapmıştık. İşte bunları daima düşünün ki imanınız kuvvetli olsun. 64. Fakat verdiğiniz sözü tutmadınız ve kendi bildiğiniz gibi hareket edip durdunuz. Eğer, Allah’ın size tanıdığı ayrıcalığı ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle kaybedenlerden olacaktınız.
Buradaki ifadeye göre önce İsrailoğulları ile ve aslında bütün insanlarla Tevrat’a uyacaklarına dair anlaşma yapılmış, daha sonra Hz. İsa ile İncil’deki din denilen kurallara yönelik yeni bir anlaşma yapılmış, son olarak da Hz. Muhammet’ten sonra Rahman-2’nci ayete göre bütün insanların hafızalarına Kur’an’daki muhkem /değişmez farz ana kurallar, tamamlanmış son din kuralları olarak yüklenmeye başlanmıştır. Ve halen de dünya’ya doğan her bir öğrenci Ruh’un bunlara uyacağına dair anlaşma yapılıp söz alınmakta ve Rum-30 ncu ayette belirtildiği gibi, bu nedenle de bütün insanlar İslâm’a yatkın olarak doğmaktadırlar. Daha sonra ise anne-babalarının dinî inançlarına devam etmekte veya kendileri farklı bir inanca yönelmektedirler.
- Farklı ırk kibrine kapılmışlar ve küfre sapmışlarla dost olma yolunu seçmişlerdir
Maide-80. Ey Peygamber! Dikkat edersen, İsrailoğullarından çoğunun, kitap ehli olmayıp küfre sapmış olanlarla da dost olduklarını görürsün. Kendi kendileri hakkındaki kibir ve farklı ırk düşüncelerinin onları yönlendirmiş olduğu yol ne kötü bir yoldur bir bilseler! İşte bu nedenle Allah’ın verdiği azapta uzun süreler kalacaklardır.
- Peygamber olduğu halde, İsmail’in soyundan değil de İshak’ın zürriyetinden, yani kendi ırklarından olmadığı için Hz. Muhammed’i kabul etmemişlerdir
Bakara-90. Bu insanlar, Allah’ın, kullarından uygun gördüğünü /Muhammed’i peygamber olarak atayınca, kendi ırklarından olmadığı ve onu kıskandıkları için Kur’an’ı inkâr ettiler ve O’na karşı tavır aldılar. Bu yüzden felaket üstüne felakete uğradılar ve böyleleri için ayrıca Ahirette perişan edici bir azap da söz konusudur.
Çünkü İsrailoğulları, daha öncesi gibi yine İshak’ın zürriyetinden bir Peygamber bekliyorlardı. Ancak bu bekleyişleri boşa çıkar. Çünkü bu defa peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’in soyundandı, dolayısıyla İsrailoğullarından değildi.
- Kur’an’a inanmaları istenmiştir
Bakara-41. Ayrıca elinizde bulunan kitapta /Tevrat’ta bildirdiğim kesin birer kural olan mesajları doğrulayıcı /Musaddık olarak gönderdiğim Kur’an’a inanın ve O’na karşı çıkanların öncüleri olmayın. Ayetlerimi dünyevi menfaatleriniz için inkâr edip küfre sapmayın ve bu konuda da sadece Benden çekinin /Takva sahibi olun.
Bakara-43. Kitaplarınızda belirttiğimiz gibi siz de salâtı yerine getirin, muhtaçların ihtiyacını gidermek üzere zekâtı verin ve rükû edenlerle /boyunlarını bükerek sadece Allah’a dua edenlerle birlikte olun.
İsmail’in zürriyetinden olan Hz. Muhammed’in Peygamber olarak gelişine paralel olmak üzere önce Bakara-41 ve 43 ncü ayetlerde İsrailoğulları Kur’an’a ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanmaları yanında, bunu pekiştirmek üzere salâtı /birlik bilincini oluşturmak ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetleri ile zekâtı /yardımlaşmanın maddî yönünü uygulamaları konusunda da uyarılmışlardır.
- Eski zamanda Lanetlenmiş halde olduklarına göre İsrailoğulları demek ki, artık ayrıcalıklı olmaktan ve Allah’ın tek dini olan İslâm’ı temsil etme görevinden de çıkarılmışlar demektir.
Bakara-143, Al-i İmran-110 ve Hac-78’nci ayetlerde, İslâm’ın örnek toplum görevinin sonlandırıldığı ve onların yerine Hz. Muhammed’e inanan toplumuna bu görevin verilmiş olduğu açıklanmıştır.
Bakara-143. Ey içtenlikle iman etmiş olanlar! Sizleri açık fikirli, dürüst ve doğru yol olan orta yolu izleyen örnek bir toplum, elçiyi de aranızda bunları canlı bir uygulayıcı olarak, insanlar için örnek bir insan kıldık. Elçinin tebliğ ettiğine samimi olarak uyanlarla, inanmadıkları halde, inanmış gibi gözüküp iki yüzlü /münafık olanları ayırt etmek amacıyla, kıble olarak eskiden üzerinde olduğunuz Kâbe’ye yönelttik. Bu değişim, Allah’ın hidayete /doğru yola yönelmiş kimseden başkasına elbette çok ağır gelir ve imanı da zayıf ise çabucak caymasına sebep olur. Şuna emin olun ki Allah, bu olayda göstermiş olduğunuz iman sağlamlığını mutlaka göz önünde bulunduracaktır. Çünkü Allah, hak eden insanlara çok şefkatli /Rauf ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır /Rahim’dir.
Al-i İmran-110. Ey Peygamber! SizlerAllah’ın bildirdiklerine /Kur’an’a içtenlikle bağlanmanız, insanlara iyiliği /hayırlı olanı öğütlemeniz, kötülükten korumanız ve Allah’a şirk koşmadan iman edip bildirdiklerimize uymaya devam etmeniz nedeniyle insanlara örnek oldunuz. Keşke tüm kitap sahipleri de sizler gibi şirk koşmadan iman etseler, kendileri için çok daha hayırlı olur. Gerçi içlerinde sizin gibi mümin olanlar var, ama ne yazık ki, çoğunluğu fasık /yanlış yola sapmış durumdalar.
Hac-78. Ey iman edenler! Ayrıca tek Allah’a iman etme ve kesin kurallar olan buyruklarına uyma uğrunda, diğer insanlara da uyarıda bulunmak üzere gereken çaba ve mücadele etmeyi /cihad göstermeyi de mutlaka ihmal etmeyin. Çünkü Allah, sizi bunu yapmanız için seçmişbulunmaktadır. Sizin bu görevin altından kalkacağınıza güveniyor ve dini olan İslâm’a sahiplenmenizi bekliyor. Zaten size dinî kurallarla ilgili hiçbir zorluk oluşturulmamıştır. Babanız İbrahim’in ümmeti /soyu da sizin gibi seçilmiş bir milletti. Allah gerek size ve gerekse önceki tek ilah olarak Allah’a ve bildirdiklerine inanmış ümmetlere Müslüman ismini vermiştir. Bu nedenle de en son indirdiğimiz vahiy kitabı olan Kur’an ile de Peygamber sizi uyaracak ve kıyamet günü O’na uyup Müslüman olduğunuza şahitlik edecek, sizler de bütün insanları uyarıp Müslüman oluşlarına şahitlik edeceksiniz. İşte bu nedenle ve onlara örnek olmak üzere, salâtı /birlik bilinci toplantılarınızı ikame edin ve zekâtı ve infakı hakkıyla uygulamayı da ihmal etmeyin. Her amelinizde de sadece ve daima Allah’ın rızasını /sevgisini kazanmayı gözetin. Çünkü O, sizin Mevla’nızdır /en yakın dostunuzdur. O’nun dostunuz ve yardımcınız /destekleyeniniz oluşu, ne büyük bir nimettir bir bilseniz!
İsrailoğulları, Hz. Muhammed’i ve İslâm’a örnek olma görevinin ellerinden alındığını bildiren Kur’an’ı etkisizleştirmek amacıyla önceleri Hz. Muhammed’i öldürmek üzere savaşlar ve saldırılar organize ettiler. Din adamlarından etki etme yetenekleri olanları sözde Müslüman oldular kandırmaları ile toplumun düşman gruplara ayrıştırmayı başardılar. Bu düşman gruplaşmaların oluşması, Yahudi hahamları olan Abdullan Bin Selam (Öl. 663), Abdullah Bin Sebe (Öl. 665 ?), Ka’bul Ahbar (Öl. 652), ve Vehb Bin Münebbih (Öl. 728)’in ve Papaz Abdulaziz b Cüreyc’in o zamanın insanlarını kandırmaları sonucu gerçekleşmiştir. En beceriklisi olan Ka’ab, yaptıklarını öğrencisi olan Ebu Hüreyre ile devam ettirmiş ve hem kendi uydurduğu hem de uydurttuğu hadis denilen Hz. Muhammed’e atfedilen sözlerle pekiştirmiştir.
Bu hahamlar, ayrıca Nisa-3, 34, 43, Bakara-185, 219, 228, 282 ve Maide-6, 38-39 ve 90’ncı ayetlerde anlam kaydırmaları yapmışlar ve bu yaptıklarını hem Kur’an’ın ilk tercümelerine hem de ilk 15 tefsire ve yorumlarına koymayı başarmışlardır.
Maalesef bu kaydırmalar asırlarca dokunulmaz kabul edilip günümüze kadar devam da ettirilmiş bulunmaktadır. Bu sözde ve görünüşte Müslüman olanların telkinleri ile Kur’an’da olmayan bazı rivayetler ve gelenekselleşmiş uygulamalar, Hz. Muhammed’e iman edenler arasında yayılmış ve çoğu ilk tefsirlere de girmiştir Halkın anlatılan kıssalara tepki göstermemesi, her söylenenin doğru kabul edilmesi ve hatta teşvik görmesi, bu uğraşları pekiştirmiştir. Ayrıca Kur’an’da hiçbir kapalı nokta olmadığı halde, her konuda yalan-yanlış da olsa mutlaka bir şeyler söylemek hırs ve hevesinin, İsrailiyyat dediğimiz sözlerin tefsirlere aktarılmasında büyük ölçüde rolü olmuştur.
Tefsiri en çok tutulan Taberi’den itibaren yetişen bazı müfessirler, kendilerinden önceki tefsirlerde ne buldularsa aynen benimsemişlerdir. Kur’an’ın genel ruhuna uygun olup-olmaması üzerinde durmamışlar ve Yüzde yüz uymayanlar bile bazı tefsirlerde yer almıştır. Böylece de sonraki zamanlarda devamlılıkları gerçekleşmiş ve halen devam etmektedir.
Sözde dini anlatıyorum diye konuşanların bir kısmı, cemaat ve talebelerine, tefsirlerde buldukları kıssaları gözyaşları içinde ve büyük bir coşku ile anlatmaya başlamışlardır. Dinleyiciler bunlarla coşturulmuş ve ağlatılmıştır. Efsanevi şeyler dinlemeye alıştırılan cemaatler, asırlardır ciddî şeyleri dinlemez olmuşlardır. İslâm’a aykırı olması yanında, akıl ve mantığa aykırı hurafeler anlatanlar baş tacı edilmiş, meclis ve mabetlerin en kalabalık dinleyici kitlesine malik olan bunlar olmuştur (Aydemir Abdullah. Tefsirde İsrailiyyat. Beyan Yay. 2019, s 15-17).
Bu duruma göre, zamanla insanlar Kur’an’da bildirilen gerçeklerden ve Kur’an’dan uzaklaşmaya ve kendi ana anadillerine tercüme edilmeyen Kur’an’ı anlamadıkları Arapça dilde okumaya itilmişlerdir. Hatta Kur’an’ın okunmasını birkaç makama bağlayıp, hüzün ve matem kitabına çevirmeyi gerçekleştirmişlerdir.
Görüldüğü gibi, İsrailoğulları 1400 yıldır Kur’an ile bildirilen İslâm dininin örnek ümmeti olma sorumluluğunun ellerinden alınması gerçeğini kabul etmemişler ve halen de kabul etmiyorlar. Kur’an ve Hz. Muhammed’e iman edenlere verilmiş olan bu önemli görevi yapmamaları için, kaos oluşturucu ve birlik olmalarını engelleyici girişimlerine devam da etmektedirler.
Kur’an ile, Tevrat’a ve Hz. Musa’ya veya İncil’e ve Hz. İsa’ya veya herhangi bir inanışa iman edenlerin bu inanışlarını terk etse de etmese de devam ettirmeleri yanında, Kur’an’ı ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini de kabul etmeleri ve reddetmemeleri istenmektedir. Çünkü Kur’an ile Allah, herkesin uygun bulduğu farklı bir yolda olmasını, çünkü herkesin kendi imanından sorumlu
Kafirun-6. “O halde, sizin inandığınız dini görüşleriniz /inançlarınız size, Allah’ın Bana din olarak bildirdiği de Bana olsun ve böyle kabul edip düşmanlık yapmayalım.”
İsra-84. Ya Muhammed! Bu şekilde “Herkesin değil de kişinin kendi karakterine / huyuna ve iman durumuna uygun davranacağını ve sonunda kimin doğru yolda /hidayet üzerinde olduğunu ise Rabbi’nin daha iyi bileceğini ve değerlendireceğini söyle.”
Hac-67. Ey peygamber! Biz, belirli bir inançta olan her topluma /ümmete kendilerine özgü uygulayacakları bir yaşam tarzı ve ilahî muhkem amaçlar ve ibad ve ibadet etme şekilleri belirledik ve her ümmet bu kurallara uyarak yaşar. Bu nedenle de farklı milletler, Senin bildirdiğin ve onlara bizim bildirmiş olduğumuz kurallar /ibad ve ibadet etmeler konusunda Seninle tartışmasınlar. Sen sadece şirk koşmasınlar ve tek ilah olarak tanısınlar diye Rabbine davetini yap. Hiç kuşkusuz, Sen sadece dosdoğru bir yola yönelmeleri için uyaransın.
Casiye-28. O gün her toplumu diz çökmüş halde görürsün. Ve her toplum önce tabi tutuldukları kendi vahiy kitabı ile çağrılacak ve hesaba çekilecek.
Başka bir konuda görüşmek ümidiyle. İnşallah!….
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE 7 KONUDA ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” ve “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”