Beynin yapısal ve işlevsel çalışma prensiplerinden biri Dualite prensibidir. Bu prensibin aynı şekilde Kur’an’da da olduğunun ilk ipucu, iniş sırasında 59. sırada olan Zumer suresinin 23. ayetinde verilmiştir.
Zumer-23. Rablerini sayanların derileri, en güvenilir /güzel hadisin (Ahsenel Hadis) /söz olan kitabın /Kur’an’ın sözlerini işitince ürperir. Kur’an, tutarlı, çelişkisiz iki tip mesajlı bir kitaptır.
Ancak bu ayette, Kur’an’da sadece 2 türlü mesaj olduğuna değinilmiş, başka açıklama yapılmamış ve iki mesajın isimlerine değinilmemiştir. Mesajların biraz daha ayrıntıları ve isimleri, iniş sıralamasında 89. sırada indirilen Al-i İmran suresinin7. ayetinde açıklanmıştır.
Al-i İmran-7. Ey Peygamber! Allah’ın indirmiş olduğu bu kitabın bazı ayetleri muhkem /değişmez amaç özellikli, herkes tarafından açık seçik kolaylıkla anlaşılan ve kitabın anaları (Ümmül kitap) /temeli /ana iskeleti ve hedef mesajlardır. Geri kalanlar ise müteşabih /çok anlamlı /değişken mesajlardır. Kalpleri ve düşünceleri kötü niyetli olanlar, insanların arasına fitne sokmak ve kafaları karıştırmak için, çok anlamlı olan müteşabih /değişken mesajlara bile bile daha fazla önem verirler. Hâlbuki onların sembolik ve bilimsel özellikte olanlarının gerçek anlamlarını ise bir Allah, bir de “Ey Rabbimiz! Bildirdiğin ayetlerin hepsine inandık, hepsi Rabbimizdendir.” görüşünü içine sindirip benimseyen bilim adamları bilir. Ayetlerin bu ayırımını, aklını kullanan, bilim ve düşünce sahiplerinden /ülül elbab’dan başkası anlayıp, düşünüp yapamaz.
Yaklaşık 60 yıldır süren Kur’an Araştırmacılığım süresince 440 sayıda Muhkem /değişmez ana farz kurallar belirledim. Yani İslam’ın şartı beş değil, bu 440 muhkem kural olmaktadır sonucuna vardım.
Muhkem /değişmez farz 440 ana mesajların 226’sı yasaklar /HARAMLAR, 214’ü ise yapılması istenenler /HELALLERdir.
Ki bu Muhkem kurallar DİNİN ANAYASA MADDELERİDİRLER.
Zaman içinde Muhkem kuralların şu 4 temel özellikleri olduğunu belirledim:
1) Anlamları açık ve kolay anlaşıldığı için tartışılmadan kabul edilip benimsenecek özelliklidirler, yani mutlak, kesin farz birer ana kuraldırlar. METNİ VE ANLAMI – HEDEFİ DEĞİŞMEZ /stabil özelliklidirler
2) Her topluma uygun özelliklidirler
3) Her zaman geçerli /ezeli ve ebedi özelliklidirler
4)“KUR’AN’DAKİ STABİL ŞERİAT” demek de bu DEĞİŞMEZ MUHKEM KURALLAR BÜTÜNÜ, kısaca İSLAM demektir.
Kur’an’da “İman edenler ve Salih Ameller gerçekleştirenler” ikili ifadesi birçok ayette birliktedir.
Birçok ayette tekrarlandığı gibi, “Elleleziyne Amenu ve ‘amelu salihati” ikili ifade birliği, İman etmenin de mutlaka Salih Amellerle /Kur’an’da 440 sayıda belirlemiş olduğum Muhkem /değişmez ana kurallara uygun olumlu ve faydalı işlerle birlikte olması gerektiğini düşünürken Sebe-37. ayet bu görüşümü destekledi.
Sebe-37. Ey insanlar! Şunu iyice biliniz ki, sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de çocuklarınızdır. Ancak iman edip, salih ameller /değişmez Muhkem ana kurallara uygun olumlu ameller gerçekleştirmiş olmanız sizi bize yaklaştıracaktır. İşte bu durumda olanlara, yaptıklarının kat kat karşılığı verilecek, Cennetteki ve Dünyadaki yaşamlarında da güvenlik içinde olacaklardır.
Bu nedenle de Salih Amelleri gerçekleştirebilmek için Muhkem kuralları çok iyi bilmek, anlamak, kişiliğe benimsetmek ve bunlara uygun yaşamak gerekmektedir.
İman eden bir kişi, Muhkem kurallardan ne kadar çok sayıda bilir ve yaşantısına uyarlarsa, o kadar DİNDAR demektir.
İbad ve ibadet etme yöntemleri olan Muhkem kuralların temel amacı, olumlu nefslerimizi “sıratan müstakim” denilen orta düzeyde kullanmak, olumsuz nefsleri ise öldürmektir.
Muhkem kurallara uygun davranışlarda olamayacak endişesi içinde olup bu yönde içten çaba içinde olmak demek, TAKVA SAHİBİ OLMAK demektir.
MUHKEM VE MÜTEŞABİH MESAJLARI BULMA YÖNTEMİM
Muhkem /değişmez ana mesajların hemen hemen hepsi, fiili olan ve bir faaliyet belirten cümle halindeki ayetlerde bazen tek başlarına, bazen de fiilin vurguladığı hedefin aracı /yöntemi olan Müteşabih /değişken mesaj ile birlikte bulunmaktadır. Müteşabih bir yöntem de bir ayette tek başına bulunabilir.
İşte fiilli bir ayette Muhkem ve Müteşabih mesajları, yıllar içinde kendim bulduğum şu yöntemle belirledim:
* Bir ayetin önce düşünce, öneri veya faaliyete ilişkin olan fiilini buldum.
* Sonra ayette olup, fiili tamamlayan kelime varsa, onu bulma amacıyla, fiile, “Kimi, kime, neyi, neye, nereyi, nereye” sorularını sordum. Böylece bulunan 1 veya 2 kelime, Muhkem /değişmez bir mesaj olarak bir hedef oluyor.
* Bulunan bu Muhkem kurala bu defa “Ne ile, nasıl” soruları sorulursa Müteşabih mesaj, yani Muhkeme, amaca-hedefe götürücü, gerçekleşmesini sağlayıcı araç, yöntem veya kullanılacak vasıta ortaya çıkmış oluyor.
* Örneğin Hac-27. ayette “Ya İbrahim! Tüm insanlara duyur ki, gerek yaya olarak ve gerekse deve gibi çeşitli taşıyıcılarla uzaklardan da olsa Hac’ca gelsinler” ayetinde Fiil, “Gelsinler” oluyor. Bu kelimeyi tamamlayan kelimeyi bulmak için “Gelsinler” ifadesine “Nereye” sorusunu sorunca “Hacca gelsinler” ifadesi olduğunu görüyoruz. Böylece Muhkem /değişmez ana kural olan “Hacca gelsinler” kuralı, yapılması tartışmasız ve farz olan hedef bir kural olmuş oluyor. Bu hedefe “Ne ile, nasıl” sorusunu sorduğumuzda “yaya veya deve ile” şeklinde, o zamanın hedefe vardırıcı aracını /yöntemini buluyoruz. Bu ifade “Müteşabih /değişken mesaj” demek oluyor. İşte bu mesaj zaman ve topluma göre değişken /Müteşabih olandır. Yani insanlar Hac için Mekke’ye zaman ve zemine uygun olmak üzere farklı araçlarla (uçak, otobüs, tren, taksi gibi) gidebilirler demektir. Tek bir yöntemi, aracı mutlak ve vazgeçilmez bir kural yapmak Kur’an’ın Dinamik Ruhuna terstir.
Örneğin
Mirası uygulamak Muhkem, nasıl uygulanacağı, yani yöntem Müteşabihtir,
Vasiyet ve ticari senet yapılması Muhkem, şahitler ve sayıları Müteşabihtir.
Kadın ay halinde iken sadece cinsi münasebetten yasaklanması Muhkem, fakat aynı ayette Müteşabih yoktur.
Bazen de bir ayette fiil olmaksızın bir bilgi veya hedef doğrudan belirtilmekte ve bu da Muhkem bir kural olmaktadır.
Buna göre Kur’an’ın Muhkem /değişmez ana kuralları, Kur’an’ın ilâhî görevliler tarafından korunan, dokunulmayan ve değiştirilemeyen kısımları, Müteşabih mesajları ise zaman ve toplumlara göre uyarlanacak değiştirilebilir yöntemler, yönetmelikler olmaktadır.
Kur’an’ın yıllarca sürmekte olan araştırmacılığım süresince Müteşabih mesajların 3 ana başlık altında toplanabileceğini fark ettim:
a) “Allah, Ahret, Melek, Cennet, Cehennem, Öğrenci Ruh, Cin, Şeytan, Vahiy, vs” gibi semboller şeklindedirler veya
b) Kur’an’ın indirildiği ilk toplumun da anlayamayacağı düzeyde Evren bilgileri şeklindedirler veya
c) Ana hedef, amaç olan Muhkem /değişmez bir ana kurala götürücü, onu gerçekleştirici ARAÇLARDIR /YÖNTEMLERDİR.
Yöntem, araç olan Müteşabih mesaj, dinamik-esnek-değişken özellikte ve zaman ve topluma göre farklı olabilecek bir yöntemdir. Bu yöntemler sayesinde, atalarımızın ifadesi ile “Ezmanın tağayyuru ile ahkâmın tağayyuru, inkâr olunamaz /Zamanın değişmesiyle, hükümlerin değişmesi görmezden gelinemez” kuralı gerçekleşmiş olmaktadır.Diğer bir ifade ile Müteşabih mesajlar zamana ve toplumlara göre uyarlanabilme özelliğinde olan mesajlardır.
Muhkem kuralları Metinleri ve Anlamları Değişmez /Sabit Anayasa maddeleri, Müteşabihleri ise Metinleri Sabit, Anlamları ise Dinamik /Değişken olabilen Yönetmelikler diye tanımlayabiliriz. Bu yönetmelikler zamana göre ve her toplumun uygun göreceği üzere farklı şekilde uygulanabilecek uygulamalardır.
Tabi isteyen ve uygun bulan İlk Arap toplumuna uygun olarak indirilen ve Hz. Muhammed tarafından tebliğ edilmiş ve Kur’an’da bulunan Müteşabih bir kuralı değiştirmeden aynısını uygulayabilir. Veya değişen zamana ve toplumun bilincine göre olan farklı bir şeklini kabul edebilir. Ancak bu arada Müteşabihlerin Kur’an’daki yazılı metinleri aynı kalacaktır.
Rahmetli Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün ifadesi ile “Araç kurallar, amaç kuralları tahrip etmemek şartıyla devirlere, gelişmelere, ihtiyaçlara, coğrafyalara göre değişme kabiliyetine sahiptir.”
Muhtemelen bu Muhkem ve Müteşabih kurallara ilişkin yeterli bilgileri olmayanların ŞERİAT diye istedikleri, MÜTEŞABİH /DEĞİŞKEN /DİNAMİK MESAJLAR İLE GELENEKLERİN de Muhkemler gibi Metinleri ve Anlamları değişmez kurallar olarak kabul edilmeleridir.
Müteşabih /değişken mesajları ve Gelenekleri de mutlak ve değişmez kurallar olarak kabul etmek Muhafazakârlık diye de tanımlanmaktadır.
Bu da Kur’an’ı tamamen değişmez, tek topluma sınırlı, bütün insanlara ve zamanlara hitap etmeyen, bir kaba hapsedilmiş donuk bir su misali cansız-stabil bir kitap olarak kabul etmek olacaktır. Diğer bir ifade ile bu kişi, bir nevi geçmişte kalan, yani “Düncü” de demektir. Ve bu insanlar da Müteşabihlerin ve Geleneklerin, geçmişte olduğu gibi günümüzde de “Müteşabih şeriatı – hukuku” ismi altında devam ettirilmesini isteyenler olmaktadırlar. Dolayısıyla Müteşabih mesajlar ile Geleneksel uygulamalar, kişilerin farklı kannatlerine göre dayattıkları uygulama önerileri olduğundan “İNSAN ŞERİATI diye istismar edilen” mesajlar olmaktadırlar.
Müteşabih /değişken mesajlar, hukuk kurallarının uygulama şeklidirler. Hukuk kuralları dışındaki Müteşabih mesajlar ayrıca o zamanın toplumsal yapısına uygun sosyal ve ekonomik Muhkem /değişmez ana kurallara götürücü araç, yöntem kurallardır.
Kur’an’daki Müteşabihler ilk Arap toplumuna özgüdürler ve eski geleneksel uygulamaları kaldırmak üzere DEVRİM oluşturmuşlardır. Dolayısıyla da tarihin en büyük DEVRİM KİTABI KUR’AN, DEVRİMCİSİ ise son Peygamber olan HZ. MUHAMMED olmuştur. Buna göre de Hz. Muhammed, yenilikçidir, gelenekselleşmiş tabuları yıkan, diğer bir ifade ile muhafazakâr hiç değildir.
Müteşabih /değişken mesajlar sayesinde KUR’AN dinamik-esnek ve değişken özelliği ile ebedî kalıcılığı olan MUCİZE ve CANLI BİR KİTAPTIR.
Atatürk, küçüklüğünden itibaren başlayan ciddi bir Kur’an araştırmacısıydı ve ileri derecede Kur’an bilgisine sahipti. Kur’an’ın bu canlılığı ve ebedi özellikte esnekliği için şunu söylemiştir:
“Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, dinin asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.”
“Hukukî hükümler zaman ve mekân içinde içtimaî heyetlerin uğradıkları değişiklere göre değişe geldiğinden, on dört asır evvelki zaman ve mekânın ihtiyacına göre lüzumlu ve kafi görülmüş olan esaslar yerine, bugün birçok mütenevvi kanunlar ve usuller konulmak zarureti görülmüştür. Bunlar dahi ebedî olmayıp zamanla değişmeye mahkûmdurlar.”
Başka bir konuda olmak ümidiyle. İnşallah….
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’AN-İNCİL-TEVRAT ORTAK OLAN VE OLMAYANA MUHKEM KURALLAR”
2 yorum
Sayın Prof. Dr. Gazi Özdemir
“Atatürk, küçüklüğünden itibaren başlayan ciddi bir Kur’an araştırmacısıydı ve ileri derecede Kur’an bilgisine sahipti. ” demişsiniz. Kaynak göstermemişsiniz. Benim okuduğum kaynaklar da farklı bilgiler var.
Anılan kitaptan alıntı;
“Mustafa Kemal’in yanıtladığı ilk soru çocukluk anılarına ilişkindir:
“Çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey, mektebe girmek meselesine
aittir. Bundan dolayı anamla babam arasında şiddetli bir çatışma
vardı. Annem, ilahilerle mektebe başlamamı ve mahalle mektebine
gitmemi istiyordu. Memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi
Efendi’nin mektebine devam etmeme ve yeni usule göre okumama
taraftardı. Nihayet babam işi ustaca halletti. İlk önce, eski tarzda
merasimle mahalle mektebine başladım, bu suretle annemin gönlü oldu.
Birkaç gün sonra da mahalle mektebinden çıktım, Şemsi Efendi’nin
mektebine yazıldım. Az zaman sonra babam öldü.”
Bu alıntının, Mustafa Kemal’in Osmanlı İmparatorluğu’nun
son döneminde, Selanik’teki geleneksel (İslami) ile yeni ya da
modem (seküler) güçlerin arasındaki çatışmayı betimlediği düşünülmüştür.
Dönme lideri Şemsi Efendi , ikinci gruba
dahil edilmiştir. İfade edilmese de, Şemsi Efendi Mektebi’nin
dini bir okul olmadığı varsayılırdı. Oysaki öyleydi. Ama söz konusu
olan, İslam ve sekülerizm arasındaki bir çatışma değil de,
görünürde Müslüman olarak nasıl yaşanacağı hakkında iki fark-
lı yorum ise, Mustafa Kemal’in anlattığı hikaye ne anlama gelir?
Şemsi Efendi ve ilk Dönme okulları XIX. yüzyılın sonunda Selanik’te kurulan tüm Dönme okullarının özellikleri, -ahlak ve etik, yabancı diller, ilerici değerler Feyziye Mektebi’nin kurucusu Mustafa Tevfik tarafından yapılan
1904 mezuniyet konuşmasında kısa ve öz olarak belirtilmiştir:
“Önümüzdeki sene öğrencilerin ahlaki gelişimi üzerine daha fazla
odaklanacağız. İbtidai ve rüştiye müfredatına, ahlaki ve etik
değerler üzerine dersler eklenecek ve süreleri artırılacak. Dahası,
Paris’teki İlk ve Ortaokul Öğretmenleri Kongresi’nde alman
karara uygun olarak, disiplin ve ahlaki gelişim için büyük önem
taşıyacağı göz önünde tutularak, her sınıfa bir sınıf öğretmeni
atanacaktır.” Alışılmış “gezici” öğretmenlerden farklı olarak, sürekli
öğrencilerin yakınında olan sınıf öğretmeninin görevi “ahlaki
ve etik konuları açıklamak ve öğrencileri yakından izlemekti.”
Yani; Mustafa Kemal İslam dini eğitimü veren bir okulda okumamış, Aksine Selanikli bir dönme olan Şemsi Efendi- Şimon Zvi diye de bilinir.-‘-nin okuluna gitmiş ve eğitim görmüştür. Bu okulda hangi tür eğitimi aldığınnı bilmiyorum. Öğrenirsem yazarım.
Sonuç olarak yazdığınıza kaynak vermediniz. Yazdığınız da doğru değil. Ayın konusu da yalan.
Yalan yazıyorsunuz demeye dilim varmıyor.
““Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, dinin asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.”
“Hukukî hükümler zaman ve mekân içinde içtimaî heyetlerin uğradıkları değişiklere göre değişe geldiğinden, on dört asır evvelki zaman ve mekânın ihtiyacına göre lüzumlu ve kafi görülmüş olan esaslar yerine, bugün birçok mütenevvi kanunlar ve usuller konulmak zarureti görülmüştür. Bunlar dahi ebedî olmayıp zamanla değişmeye mahkûmdurlar.” Bu yazdığınız da vikisözlükte var. Kaynak yazılmamış ikazı var. Eskiden uydur uydur yaz. kolaydı. arayanı soranı yoktu. Şimdi google var. Her şey sorgulanıyor. Azıcık ÖZEN,
Saygılarımla
kaynak;
Selanikli Dönmeler Yahudilikten Dönenler,
Müslüman Devrimciler ve Seküler Türkler
Marc David Baer
Doğan Kitap sayfa 69
ı. baskı / Haziran 2011 I ISBN 978-605-09-0185-6
Sertifika no: 11940
Makalenin dini kısmına girmek içim ilim sahibi olmak gerekir. Grubumuzda ilahiyat camiasından çok sayıda
ilim adamı olduğu için eleştirmek ya da eleştirmemek onların takdirindedir.
Yazarın da cevap vermemesi kendi takdiridir. Sükutu; iddiaların doğru olduğunu kabul ettiği şeklinde anlaşılır.
Ben kendimi eleştiriyorum. Şemsi efendi ŞİMON ZVİ diye bilinir diye yazmış kaynak vermemişim.
Şimdi bu hatamı düzelteyim.
” Şemsi Efendi. Alınış olduğu Batılı eğitimin de etkisiyle bir süre sonra okulu Selanik’te önemli
başarılar kazanmıştır. Atatürk de sadece cemaat üyesi kişilerin kabul edildiği bu okulda bir süre okumuş ve orada
verilmeye çalışılan Batılı anlayıştan etkilenmiştir, bunu daha sonraki fikirlerinde de görmekteyiz. ” -1-
” Atatürk’ün Selanik’teki öğretmenlerinden Şemsi Efendi adıyla bilinen «Şimon Zwi» isimli Sabetaycının
altıncı kuşaktan torunu olan Ilgaz Zorlu, Dönmelerin aslında Yahudi olduklarını, Osmanlı devrindeki .
maslahat gereği Müslüman görünme ihtiyacı hissettiklerini, aslında bu
grubun «İsrail kültürünün bir parçası» olduklarını açık yüreklilikle kaleme almış. ”
” Başta Şemsi Efendi takma adlı Şimon Zwi olmak üzere Halide
Edib Adıvar, Ahmet Emin Yalman, Şefik Hüsnü Değmer, Sabiha Sertel, Abdi ipekçi, Coşkun Kırca,
sabık Maliye Nazırı Cavid Bey, kartel medyasının bir kanadının sahipleri gibi tanınmış isimleriyle
TC’nin şekillenmesinde rol sahibi bulunan Dönmelerin, aslında birer Yahudi oldukları halde
Müslüman gözükmeleri; gerçekten bizim de tasvip etmediğimiz bir sosyal trajedidir.” -1-
-1- Yazarı Ilgaz Zorlu
“EVET, BEN SELANIKLİYİM Türkiye Sabetaycılığı ” adlı Belge Yayınları tarafından yayınlanan Birinci Baskısı
Temmuz 1998 Yedinci Baskısı Ekim 1999 yapılan kitabın pdf formatında kopyasına;
“Şemsi Efendi” yazar aratırsanız 32 madde çıkıyor.
Maddelerden bir kısmını tırnak içine alıp adı geçen kitaptan aynen alıntıladım.
Saygılarımla.