Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
İslâm ahlakının çeşitli güzel özellikleri vardır. Takva sahibi olmak, yani dürüst bir hayat sürdürmek, bu özellikler arasında önemli bir yere sahiptir.
Takva kavramı için çeşitli tanımlar yapılmaktadır. Takva kelime olarak korunmak, korumak, korkmak, çekinmek, sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek ve benzeri anlamlar için kullanılmaktadır. Diğer bir ifade ile takva; nefsi her türlü tehlikeden korumak, Allah’a itaat ederek O’nun azabından sakınmaktır. Allah bilincine en derin bir biçimde varmak sureti ile kişisel huzura, ailevi mutluluğa ve toplumsal barışa kavuşmaktır. Kısacası takva, dürüstlüktür.
Takva kelimesi, Kur’ân’da 17 yerde, aynı kökten gelen türevleri ile beraber 285 yerde geçmektedir. Konu ile ilgili bir ayetin meali şöyledir:
“Ey insanlar! Muhakkak ki Biz sizleri bir erkekle bir kadından yarattık. Sizi milletler ve kabileler halinde kıydık ki birbirinizi tanıyasınız. Muhakkak ki Allah katında en değerliniz, en çok takva sahibi olanınız / dürüst olanınızdır. Muhakkak ki Allah, her şeyi bilir ve her şeyden haberdardır.” (Hucurât 49/13).
Bu ayette yalnız inananlara değil, tüm insanlara seslenilmekte ve bu konuda çeşitli mesajlar verilmektedir. Her şeyden önce tüm insanların bir anne ile bir babadan yaratıldığı, kimsenin kimseden üstün olmadığı, önce insan olmanın gerektiği ve tüm insanlara insan olarak bakmanın icap ettiği vurgulanmaktadır. Allah insanları ayrı kabileler, halklar ve milletler halinde yaratmıştır. Bu farklılıklar, Allah’tandır. Halklar arasında farklı düşünceler, inançlar, yaşayış biçimleri, örf ve adetler, kısacası farklı kültürler bulunmaktadır. Kur’ân’ın emrinin gereği olarak bu farklılıkları olduğu gibi kabul etmek gerekir. Bu ayette geçen “teârüf” kelimesi, bunun gereğine işaret etmektedir. Sözcük olarak “teârüf” tanımak, öğrenmek, haberdar olmak, karşılıklı tanışmak, birbirini kabullenmek ve benzeri anlamları ifade etmektedir. İnsanların, bu anlam kapsamı içerisinde önce kendilerini ve ardından da başkalarını tanıması gerekir. İnsanı tanımak, onun maddi manevi her türlü hakkını tanıyıp kabul etmekle olur. Yüce Allah bu açıklamaları yaptıktan sonra, üstünlüğün ancak takva ile yani Allah bilincine varmak ve O’nun gösterdiği bu yolda dürüst hareket etmek ile ilgili olduğunu vurgulamaktadır. Ayetin sonunda, bu ölçülere uygun hareket etmeyen insanlar uyarılmakta, Allah’ın her şeyi bildiği ve her şeyden haberdar olduğu da hatırlatılmaktadır.
Sıratı müstakim / dosdoğru yol, hak, adalet, doğruluk ve benzeri kavramlar, takva ile eşanlamlı sayılan kavramlardır. Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde bu kavramlar ile ilgili bilgi verilmektedir. Örneğin namazda okuduğumuz Fatiha suresinde, “Bize Sırat-ı Müstakîm’i / dosdoğru yolu ver” (Fatiha 1/6) ifadesi geçmektedir. Kıldığımız namazın her rekâtında bunu okumaktayız. Bu, bize ciddi mesajlar vermektedir. Kur’ân’ın birçok yerinde bu mesajlar tekrarlanmaktadır. Zulüm, haksızlık, adaletsizlik, fitne ve tefrika gibi takvanın zıt anlamları ise Kur’ân’ın pek çok ayetlerinde yasaklanmaktadır.
Kur’ân’da takva ile ilgili başka mesajlar da verilmektedir. “Bu, kendisinde şüphe olmayan bir kitaptır. O, muttakiler için yol göstericidir” (Bakara 2/2) anlamındaki ayette haber verildiği gibi takva sahipleri, her konuda Kur’ân’ı ölçü almalı ve ona göre hareket etmelidirler. Çünkü Allah, “İnsanlardan korkmayın, Benden korkun” (Mâide 5/44) diyerek yalnız O’ndan korkmanın, O’na karşı takva duygusuna sahip olmanın gerektiğini haber vermektedir. Kur’ân’ın değişik ayetlerinde bu anlamda mesajlar verilmektedir. Ayrıca Allah, takva ölçüleri ile hareket eden insanlarla beraberdir, onları sever ve onları korur. Bunu dile getiren bazı ayetlerin meali şöyledir:
“Bilin ki Muhakkak ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.” (Bakara 2/194; Tevbe 9/36, 123).
“Allah, takva sahiplerinin dostudur.” (Câsiye 45/19).
“Kim takva bilincine varır ve yaşantısını ona göre düzeltirse, ona korku ve üzüntü olmayacaktır.” (A’râf 7/35).
Sonuç olarak takva, Yüce Kur’ân’ın ortaya koymuş olduğu güzel ahlakın önemli bir kural ve kaidesidir. Takva, insanın sosyal hayatın her alanında Allah bilinci ile dürüst bir şekilde yaşamasıdır. Ona göre takva sahibi olan bir kişi, her zaman ve her yerde Allah korkusu / bilinci ile hareket eder; insanlardan değil sadece Allah’tan korkar. Ona göre kendisine, aile fertlerine, çevresindeki insanlara ve tüm beşeriyete karşı dürüst bir ahlak içerisinde olur. Takva bilincine sahip olan bir insan, sosyal hayatta kendi maddi ve manevi değerlerine ne gibi haklar tanıyorsa, tüm insanların maddi ve manevi değerlerine de aynı hakları tanıması gerekir. Takva sahibi olan kişi, hayatın her alanında İslam’ın güzel ahlakının kural ve kaidelerine göre hareket eder ve bu kurallara aykırı davranışlarda bulunmaz.
Herkese takva bilinci ve dürüst yaşama temennisi ile selam saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.