Furkan-30. ayette Hz. Muhammed’in Mahşer sırasında tek üzüntü ve şikâyetinin, Ümmetinin Kur’an’dan uzaklaşmış oluşundan olacağı vurgulanmaktadır.
Furkan-30. Elçimiz Muhammed de, şahit olarak bulundurulacağı mahşerde, Kur’an’a muhatap olup iman etmiş diye bilinen Müslüman toplumunun bu olumsuz durumunu görünce, “Ey Rabbim, halkım Kur’an’ı terk etti/anlayamadığı için uzaklaştı/kendinden uzak tuttu/ondan uzak durdu/anlamayıp makamı-nağmesi ile oyalandı ve sonuçta bu duruma düştü” diyerek şikâyetini belirtecek.
Kur’an’dan uzaklaşmak, sadece mesafe uzaklaşması ve süslü bohçaya sarıp rafa kaldırmak demek değil, anlamayıp, öğrenemeyip, yaşantısına yansıtmamak demektir.
Bu duruma göre hepimize düşen temel görev, Kur’an’ı anladığımız dil ile okuyup anlamak ve Peygamberin korktuğu duruma düşmekten kaçınmak olmalıdır. Bu amaçla da Kur’an’ın içinde bulunan ve insanın Dünya okulundan geçer not ile mezun olmasını sağlayacak olan muhkem/değişmez ana kuralları öğrenmemizi engelleyecek her girişimi fark edip bertaraf etmeli ve uzak durmalıyız. Örneğin yapacağımız ilk iş, Kur’an’ı “Yanlış anlar ve yanlış değerlendirip uygularsak günaha gireriz” şeklinde bir ön yargı ile görmemek, korkmamak ve okunmasını seremonileştirmemek ve kurallaştırılmış ritüellere şartlandırmamaktır. Kur’an’ı korkulacak bir kitap olarak görüp uzak durmayı, Müddessir-49-50 ve 51. ayetler aslandan korkan eşek benzetmesi ile vurgulamaktadırlar.
Müddessir-49. Çünkü bu kişiler, ayrıca Dünya yaşamlarında kendilerine öğüt veren vahiy kitabından/zikir kitabından/O’nu zikretmekten/anlamaktan, düşünüp öğrenmekten ve benimseyip bildirdiklerine göre yaşamaktan uzaklaşmışlardı.
50. Öyle ki, bir şeyden ürküp sağa sola kaçışan eşekler gibi kaçmışlardı.
51. Sanki bir aslan onları kovalıyormuş gibi.
Hz. Muhammed de gerek Kur’an’ı anlamada ve gerekse herhangi bir konudaki doğruyu aramada özellikle gösterilen çabanın değerlendirilmekte olduğunu, Kur’an’a uygun olan şu sözü ile belirtmiştir:
“Doğruyu bulmak amacıyla çaba gösterin, gayret içinde olun. Eğer doğruyu bulursanız 2-10 arası sevap, bulamazsanız da bu çabanıza karşılık bir sevap alırsınız”.
Bu saptamalar yanında Kur’an, anlamadan okuyan için şu açıklamalarda da bulunmuştur:
- Kur’an’ı anlamadan okuyan içinde ne olduğunu bilmediği kitabı taşıyan eşek durumuna düşer.
- Cumua-5’inci ayet ile Tevrat ehline hataları yüzlerine vurulmuş ve bu örnekleme ile biz Müslümanlara da Kur’an’ı anlamadan okuyarak aynı hataya yani eşek durumuna düşmememiz ikazı yapılmıştır.
Cumu’a-5. Kendilerine Tevrat verilip de, onu anlayarak okumadığı için Allah’ın buyruklarını da yerine getirmeyen topluluğun örneği, yük olarak içinde ne olduğunu bilmediği kitaplar taşıyan eşeğin durumuna benzer…
* Kur’an’ı anlamadan okuyan, Kur’an’ın çelişkisiz olduğunu da anlamaz ve doğruyu söylemeyenlerin etkisi altında kalır.
Nisa-82. Kuran’ı iyice anlayıp, bildirdikleri üzerinde düşünerek okusalar ya? O zaman, Kur’an’ın Allah’tan değil de Seni suçlamakta oldukları gibi, bir kişinin yazdığı bir kitap olduğu iddialarına yönelik kesinlikle birçok çelişkilerini bulurlar ve doğru söylemediklerini anlarlardı.
* Kim ki Kur’an’ı anlamaktan ve bildirdiklerinden uzaklaşırsa, ona şeytan musallat edilir.
Zuhruf-36. Kim Rahman’ın Zikri’nden/Kur’an’dan ve bildirdiklerinden uzaklaşırsa, Biz de ona sürekli beraber olacağı bir şeytanı musallat ederiz.
37. Ve o şeytan, bu durumunu iyi gösterici ve destekleyici fısıltılarla onu sürekli kandırmaya çalışır. Ama o kendisinin doğru yolda olduğunu sanır.
Mücadile-19. Ve gerçekte şeytan, olumsuzlukları nedeniyle onları tamamen etkisi altına almış ve Kur’an’ı anlayarak çalışmayı ve bildirdiklerini unutturmuştur. Onlar artık şeytanın taraftarları/hizbuşşeytan olmuşlardır. Şunu da iyice bilin ki, olumsuzlukları ile şeytanın taraftarları/Hizbuşşeytan olanlar, kesinlikle zararda olacaklardır.
Nisa-119. “Böylece de kullarını saptıracağım, onları kuruntularla/hurafelerle Senden uzaklaştırmağa çalışacağım, onlardan bilmeleri gerekenleri anlamalarını engelleyeceğim, hayvanların kulaklarını yarmalarını/onları Allah’tan başkası adına/putlara kurban etmelerini ve Allah’ın yarattıklarının daha Dünyaya gelmeden önce Sana vermiş oldukları “tek ilah Allah’tır” sözünü değiştirmelerini sağlayacağım” demişti. İşte bu şekilde her kim şirk koşarak Allah’ın yerine şeytanı dost/veli edinirse, artık apaçık büyük bir kayba uğramış demektir.
* Kur’an’ı anlamadan okuyan, İsrailoğulları gibi başkalarının uydurma sözlerine, rivayet ve hurafelere inanır.
Bakara-78. Ayrıca İsrailoğulları’nın bir kısmı da vahiy kitabı olan Tevrat’ı zaten anlayarak okumamış/ümmi oldukları için de kitap’ta/Tevrat’ta ne var ne yok bilmemekte idiler. Bunların bütün bildikleri başkalarının uydurduğu kulaktan dolma söylentiler, hurafe ve rivayetlerden ibaretti ve bu bilgileri doğru zannedip duruyorlardı.
Bakara-113. Kitap bilgisinden yoksun halk da ileri gelenlerin/din adamlarının söylediklerine inanıp onların dediklerini tekrar etmektedirler.
* Kur’an’ı anlamadan okuyan kör ve sağır gibidir.
Furkan-73. İman edip tövbe edenler, Rablerinin vahiy kitapları ile bildirdiği ayetlerine kör ve sağırlar gibi anlamadan ve hızlı bir şekilde değil, anlayıp düşünerek yaklaşırlar.
Ra’d-19. Ya Muhammed! Rabbinden Sana indirilen Kur’an’ın gerçek olduğunu bilip iman eden ve bildirdiği muhkem/değişmez ana hükümlerine göre ameller edenle, kör olan, yani ona iman etmeyen ve ona göre amel etmeyen hiç bir olur mu? Bu örneğimizi ancak aklını işletip düşünenler anlayıp değerlendirir.
* Kur’an’daki gerçekleri anlamadan işiten ve dinleyen, böylece de aklını kullanmayan yaratılmışların en makbul olmayanıdır ve sağır ve dilsiz gibidir.
Enfal-22. Şunu da iyi bilin ki Al1ah’a göre, yaratılmışların en makbul olmayanı, akıllarını kullanmayan ve işittikleri gerçekleri anlamadan işiten bir nevi sağırlar ve doğruyu bildikleri halde söylemeyen dilsizlerdir.
* Kur’an’ı anlamadan okuyan, yaşam fırsatını boşa harcayandır.
Taha-127. Ey insanlar! İşte Biz, Rabbinin ayetlerine inanmayarak veya anlamak için çaba sarf etmeyerek verdiğimiz yaşama fırsatını israf edenleri/boşa harcayanları böyle cezalandıracağız.
* Kur’an’ı anlamadan okuyan Doğrudan Allah’a dua etmeme gafletine kolayca düşer ve yapacağı böylesi bir dua karşılıksız kalır.
Ra’d-14. ayette, Allah’ın dışında başka bir güce veya Allah ile arasına başka bir kişi veya eşya koyarak dua edenin duası için şu açıklama yapılmaktadır;
Ra’d-14. Ve doğrudan O’ndan ilahi bir yardım istemek üzere yapılacak dua, boşuna olmayacak bir duadır. Allah’ın dışındakilerden ilahi bir yardım beklemek niyetiyle yapılacak dua ise, hiçbir şekilde bir karşılık görmez. Allah’tan başkasına dua edenlerin örneği, tıpkı suya iki avuçlarını uzatmış, fakat su ne avuçlarına ne de ağzına ulaşmadığı için içemeyen kimse gibidir. Dolayısıyla küfre sapmışların şirk koştukları canlı veya cansıza olan duaları da sadece avuçlarını açma şeklinde ve boşunadır.
Allah’ın dışında başka bir kişi veya eşyadan ilahi bir yardım istemek üzere dua etmek, suyu avuçlarına bile alamamak oluyorsa, Kur’an’ı anlamadan, düşünüp öğrenmeden ve hayatını bunlara göre uyarlamamak da, susadığı halde suyu avuçlarına doldurmak, fakat ağzına götürememek ve içememek ve yine susuz kalmak demektir diye düşünüyorum.
* Kur’an’ı anlamadan okuyan veya dinleyen, içindeki yol gösterici mesajlarından yararlanmaz ve yol gösterici, ahlâkını düzeltici, diğer bir ifade ile olumlu nefslerini itidal-orta düzeyde/sıratan müstakim üzere uygulaması gerçekleşmez ve olumsuzları öldürme sınavlarından iyi notlar almak üzere tüm benliği ile sindiremez. Bu konuyu Taha-2-4 ve İsra-82. ayetler vurgulamaktadır;
Taha-2. Ya Muhammed! Biz Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin, huzursuz olasın, ya da sıkıntı veresin diye de göndermedik.
3. Kur ‘an, Allah’a yönelmiş olanların yararlanacağı bir yol gösterici olsun diye.
4. Yeryüzünü ve muazzam olan gökleri yaratan Allah tarafından indirilmiştir.
İsra-82. Biz Kur’an ile indirdiğimiz gerçekleri, Allah’ın bir rahmeti olmak üzere müminlere bir yol gösterici olarak ve bir ilaç gibi dindeki yanlışları düzeltici ve ahlaki iyileştirici/şifa verici olsunlar diye indirdik. Şirk-ortak koşma hastalığına tutulanların ve Onu reddedenlerin ise aksine, inatlaşmaları ve dolayısıyla da sapkınlıkları daha da artar”.
* Kur’an’ anlamadan okuyana Allah’ın rahmeti olmaz ve günahkâr olarak kalırlar.
A’raf-204 ve Nahl-64. ayetlerde Kur’an’ı ancak anlayarak okuyup dinleyene Allah’ın rahmetinin ulaşacağı belirtildiğine göre, demek ki anlamadan okuyan veya dinleyene, bu rahmetin olmayacağı açıktır. Yine Taha-100. ayette, bu kişinin böylece günahkâr kalacağı da vurgulanmıştır.
A’raf-204. Bu nedenle, Kur’an okunduğu ve anlatıldığı zaman, ciddiyetle dinleyin, anlayıp öğrenmeye çalışın ki, Allah’ın rahmeti size ulaşsın ve yaşamınızı bildirilen muhkem/değişmez ana kurallara göre ve merhameti olacak şekilde düzenleyebilesiniz.
Nahl-64. Biz Sana bu Kur’an’ı indirdik ki şirk-ortak koşan ve riyakârlar başta olmak üzere insanların hem kabul etmedikleri hem de anlaşmazlığa düştükleri dini konuları Kur’an’a göre kendilerine bildiresin ve bu bildirdiklerin, iman etmeye niyetli olanlara da doğru yola yönlendirici bir kılavuz ve bir rahmet olsun.
Taha-100. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, her kim Kur’an’dan uzaklaşırsa, hesap gününe kadar bu ağır günah yükü ile yaşayacaktır…
*Kur’an’ı anlamadan okuyan, Kur’an’ın yol gösterici bildirilerinde faydalanmaz ve doğru yola iletilmez.
Kur’an, anlayıp düşünenin ancak doğru yola iletileceğine değindiğine göre, demek ki, anlamadan okuyan veya dinleyen doğru yola iletilmeyen olmaktadır:
Zumer-18. Çünkü bunlar aklını kullanan ve Kur’an’ın bildirdiği mesajları anlayıp düşünen kimselerdir. Bu nedenle de Allah’ın dosdoğru yola ilettiği /hidayete erdirdiği kimseler işte bunlardır.
* Kur’an, anlaşıldığı takdirde, kavgaları önleyeceğini belirttiğine göre, demek ki Kur’an’ı anlamadan okuyan veya dinleyenler, din temelli düşman gruplaşmalara daha kolay ayrışmaktadırlar:
Zumer-29. Allah, dilleri farklı olup birbirlerini anlamadıkları için anlaşamayan ve çekişip duran kişiler ile aynı dili konuştuklarında birbirlerini anladıkları için kavga etmeyip anlaşan kişileri örnek olarak göstermektedir. Bu ikisinin durumu hiç eşit olur mu? Dolayısıyla hamd etmeniz, Kur’an’ı ana dilinizle ve anlayasınız diye size indiren sadece Allah’a olsun. Ancak insanların çoğu bunun önemini bilmezler.
* Kur’an’ı anlamadan okuyan kişi ölü gibidir.
Kur’an diriler için ve anlasınlar diye indirildiğine göre, demek ki anlamadan okuyan ve dinleyene, Kur’an ölüler demektedir;
Yasin-70. Ki Kur’an’ı, diri olanları/anlayacak akıl ve bilinçte olanları/yani hayy olanları uyarsın ve Allah’ı tek ilah kabul etmeyip şirk-ortak koşan ve bildirilen gerçekleri inkâr ederek küfre sapmış olanlar için söylediğimiz azap tehdidini de açık olarak anlatsın diye indirdik.
Rum-52. Ya Muhammed! Sana vahiy ettiğimiz gerçekleri ne ölülere işittirebilirsin ne de gerçeklere kulaklarını tıkadığında kabul etmeyip arkalarını dönüp gidenlere kabul ettirebilirsin.
*Kur’an’ı anlamadan okuyan, ifrata kolay sapar ve hidayete ulaştırılmaz.
Mümin-28. Bu sırada konuşmaları duyan ve Firavun’un yakını olup da ondan tek Allah’a olan inancını gizleyen bir adam dedi ki: “Ey Firavun! Siz ‘Benim Rabbim Allah’tır diyen bir adamı mı öldürmeyi düşünüyorsunuz? Hâlbuki o size Rabbinizden apaçık delillerle gelmiş bulunuyor. Eğer Musa yalancı ise, kendi aleyhine bir durumdur. Yok eğer doğru söylüyorsa, sizi uyardığı azabın bir kısmı başınıza gelebilir. Kuşkusuz Allah sınırı aşan yalancıları doğruya/hidayete iletmez”.
*Kur’an’ı anlamadan okuyan, iten imana ulaşamaz.
Kur’an’ı anlamadan okumakta ısrarcı olanların, imanlarında içten istekli olmayanlar olduklarına değinilmiştir.
Zumer-23. Rablerini sayanların derileri, en güzel/en güvenilir hadis/söz olan kitabın/Ahsenel Hadis’in/Kur’an’ın sözlerini işitince ürperir. Kur’an, tutarlı, çelişkisiz ve evrensel olan muhkem/değişmez ana hükümler ve her toplumun kendisine uygulayabileceği, çok anlamlı/zaman ve zemine göre farklı olabilen müteşabih mesajlar olmak üzere iki tip mesajlı bir kitaptır. Allah’ı anarak ürperen derileri ve kalpleri, O’nu okuyup anladıkça yumuşar. Böylece de bildirilen gerçekleri öğrenen insanlar, O’nun rehberliğinde doğru yola yönelmiş olurlar. Ancak Allah, sadece içten isteyenin Kur’an’ı anlamasını sağlayarak doğru yola ulaştırır. Yanlış yolda/dalalette oluşa direnen ve arzu etmeyen bir kimseye ise hiçbir şeyin faydası olmaz ve Kur’an’ı anlayıp öğrenemez.
Bakara-118. Cahil olan insanlar, “Allah’ın bizimle konuşması veya bize bir mucize/farklı bir delil göndermesi gerekmez miydi?” diye sorup itiraz ediyorlar. Daha önceki kitap ehlinden olanların çoğu da aynı isteklerde bulunmuşlardı. Kalpleri/düşünce yapıları birbirine nasıl da benziyor. Hâlbuki Biz ayetleri/delilleri içtenlikle iman etmeye niyetli toplumlar anlasınlar diye anlaşılır bir şekilde açıklamışızdır.
Kur’an’ın, kendisini anlamadan okuyan veya dinleyenler için bu söyledikleri, asırlardır insanlara anlatılmamış ve “Zinhar, Kur’an, sadece ve ancak Arapça okunmalı, yoksa sevabı olmaz” aldatmacası ile uyutulmuş ve olumsuz durumlara sürüklenmişlerdir. Halbuki Hz. Muhammed, ayetleri pekiştirmek üzere şu sözleri de söylemiştir:
“Bir zaman gelecek, Kur’an’ı okuyacaklar, fakat Kur’an gırtlaklarından inmeyecek. Kur’an’ı anlamadan okudukları için de onlar, okun avı delip avdan çıktığı gibi dinden çıkacaklar” (Buhari, Enbiya-6, Müslim, Zekât- 142-144).
“İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kimse, yıkılmaya yüz tutmuş ev gibidir” (Tirmizi, Fezailül Kur’an-18, Darimi, Fezailül Kur’an-1).
“Allah, bu Kur’an’la amel edip hayatlarını O’na göre tanzim eden toplumları yükseltir. Anlamayıp sırt çevirenleri ise alçaltır” (Müslim, Musafirin-269.)
“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı anlayarak öğrenen ve öğretendir” (Buhari, Fadailu’l Kur’an-21).
Şu andaki Müslüman toplumların pürmelâli, Hz. Muhammed’in sözlerini ne güzel doğrulamaktadır.
Halbuki daha önce İslam dini örnekliği İsrailoğullarına verilmişken (Casiye-16) bu sorumluluğu onlardan artık alındığı ve Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e inanan bizlere verilmiş olduğu Casiye-18 de açıkça vurgulanmıştır.
Casiye-16. Gerçek şu ki Biz, İsrailoğullarına Kitabı/Tevrat’ı, hikmetliliği/ilâhî gerçeklerle ilgili doğru ve yanlışları ayırt etme kabiliyetini ve peygamberliği vermiştik. Onları tertemiz/haksız kazançlı olmayan nimetlerle rızıklandırmış ve tüm insan gruplarına/âlemlerine üstün de kılmıştık.
18. Ya Muhammed! Şimdi de onların yerine Sana bir yöntem/şeriat/yol/kurallar bildiriyoruz. Sen bizim Sana vahiy ettiklerimize uy ve bildirmekte olduğumuz muhkem hüküm olan gerçekleri bilmeyen kişilerin arzularına uyup, daha öncekiler gibi farklılaşmalara/din temelli düşman gruplaşmalara da sebep olma.
İnşallah bir zaman sonra İslam dininin örnek toplumu olma görevimizi sevgi, hizmet, hoşgörü, barış, adalet ve ilim adamı olma, bilgi üretme ile çalışma gayretli temel yaklaşımları içinde gerçekleştirmeyi başarırız.
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR” ve “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”