Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Yüce Allah, insanları akıllı bir varlık olarak yaratmak sureti ile onu diğer varlıklar arasında üstün bir derecede yaratmıştır. İnsanlar, akıllarını kullanmak sureti ile diğer varlıklardan yararlanmakta ve dünyayı idare etmektedirler. Onlar, akıllarını kullanarak her gün bir az daha mutlu, huzurlu, sağlıklı ve rahat yaşamanın yollarını aramaktadırlar. Her şeye rağmen insan aklı birçok konuda yetersiz kalmakta, zaman zaman insanlar hidayet, huzur, saadet ve mutluluğun yolunu bulmakta aciz duruma düşmektedirler. Bu nedenle Yüce Allah, her kavme peygamber göndermiş ve bu peygamberlerden bazılarına kitap indirmiştir. Tüm peygamberler, tüm kutsal metinler, insanlara doğruyu, hakkı, kısacası hidayet yolunu göstermişlerdir. Bu gaye ile gönderilen son kitap, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gönderilen Kur’ân-ı Kerimdir. Kur’ân’ın bu konudaki üstün özellikleri, çeşitli ayetlerde haber verilmektedir:
“Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.” İbrahim 14/52). “Hayır! Muhakkak ki Kur’ân, bir öğüttür. Dileyen onu düşünür.” (Müddessir 74/54, 55).
Dikkat edilirse bu ve benzeri ayetlerde, hidayet, akıl erdirme, olaylar üzerinde düşünme gibi hususlara dikkat çekilmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de Kur’ân’ın fazileti hakkında şu ifadeyi kullanmıştır: “Sözlerin en güzeli, Allah’ın kitabı ve yolların en güze Muhammed’in (s.a.v.) yoludur.” (Buharî, Edeb, 70; Müslim, Cuma, 43; Nesâî, İdeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7; İbn Hanbel, III, 319). Muhammed’in (s.a.v.) yolunun en güzel yol olması, Kur’ân’ı takip eden bir yol olmasından kaynaklanmaktadır.
Rivayet edildiğine göre Hz. Ali (ö. 40 / 661) şöyle söylemiştir: “Hz. Muhammed (s.a.v.), ‘Yakında bir fitne olacak’ dedi. Ben, ‘Ondan kurtulmanın yolu nedir?’ diye sordum. O da ‘Allah’ın Kitabıdır ki, onda sizden evvelkilerin ve sonrakilerin haberi ve aranızı bulacak hüküm vardır. O arabulucudur, boş söz değildir. O, öyle şanı yüce bir kitaptır ki, onu terk edeni cebbar olan Allah paramparça eder. Ondan başkasına yapışıp medet umanı da zelil eder. O, Allah’ın habl-i metinidir (sağlam ipidir). O, öyle bir kitaptır ki, ona sarılan nefisler sapmaz. Onunla söyleyen diller yanlış söylemez. Âlimler de onu okumaya doymaz. Ne kadar tefsir edilirse edilsin, manası tükenmez. O, öyle şanı yüce bir kitaptır ki, onun hakkında cinlerin son sözü, ‘Biz böyle acayip bir Kur’an dinledik ki, o doğru yola götürür’ (Cin, 72 / 1) olmuştur. Kim onunla söylerse doğruyu söyler. Kim onunla hükmederse, adaleti yerine getirir. Kim onunla amel ederse, ecir ve sevap kazanır ve kim de onunla çağırırsa, çağırdığını hidayete çağırır’ dedi.” (Tirmizi, Fedailul-Kur’an, 14; Darimi, Fedailul-Kur’an, 1; Ebubekir el-Bakıllani, İ’cazu’l- Kur’an, Beyrut 1988, s. 176).
Kur’ân, bir fizik, kimya, tarih, coğrafya vesaire konularla ilgili bir fen veya sosyal bilgiler kitabı değildir. Ancak Kur’ân’da pek çok yerde aklı kullanma, çeşitli konularda açıklamalarda bulunma emredilmektedir. Bu ayetlerden bazılarının mealleri şöyledir:
“Kur’ân’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Kur’ân, Allahtan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı, mutlaka onda çok çelişki bulacaklardı. (Nisâ 4/82.).
“Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışız.” (En’âm 6/38).
“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Ondan başkası, onları bilemez. O, karada ve denizde, düşen bir yaprak, yerin karanlıklarına gömülmüş bir tane, yaş, kuru, ne varsa hepsini bilir. Çünkü onların hepsi, apaçık bir kitapta bulunmaktadır.” (En’âm 6/59).
“Sana bu kitabı, her şeyi açıklayan ve Müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak indirdik.” (Nahl 16/89).
Görüldüğü gibi Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde okuma, araştırmalarda bulunma, aklı kullanma emredilmektedir.Çünkü Kur’ân’da, kâinatın yaradılışı, dünyanın oluşumu, çekim kanunu, yedi kat sema, kâinatın genişlemesi, ay ve güneş ışığı, ay ve güneşin yörüngeleri, dünyanın yuvarlaklığı ve dönüşü gibi Astronomi ilmi ile alakalı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Kur’ân’da yeryüzündeki denge ve kömürün teşekkülü gibi Jeoloji ile alakalı; hava basıncı, eşyanın çift oluşu, demir ve atomun zikredilişi gibi Fizikle alakalı bilgiler, hava basıncı, botanik ve genetik gibi Biyoloji ile alakalı bilgiler de vardır. Bununla beraber Kur’ân’da ruh ve beden sağlığını koruma, zararlı yiyecek ve içeceklerden sakınma ve jinekoloji gibi Tıpla alakalı; insanın yaradılışı gibi Antropoloji ile alakalı; din duygusu, din şuuru, fizyolojik olan ve olmayan motiveler, insan tipleri, karakter ve şahsiyet gibi Psikoloji ile alakalı birçok bilgi bulunmaktadır. En önemlisi Kur’ân’da toplumsal uzlaşı ve barış için gerekli olan sosyal adalet, hak ve hukuk konusunda en güzel bilgiler yer almaktadır. Önemli olan şey, Müslümanların okumaları, çalışıp araştırmalarda bulunmaları ve bazı gerçekleri ortaya koymalarıdır.
Dikkat ettiyseniz, burada yer verdiğimiz ayetlerde düşünme ve aklı kullanma noktasında bizleri hep uyarmaktadır. Batılı felsefeciler, Müslümanlardan daha fazla düşünmeyi ön plana almışlar ve bundan ciddi anlamda yararlanmışlardır. Milattan önce 5.yüzyılın sonlarında Atina’da yaşamış olan Sokrates, düşüncenin önemi üzerinde durmuştur. Onun söylemek istediği en önemli şey, bir insanın dünyada yapabileceği en önemli şeyin, nasıl iyi bir hayat yaşayacağını anlamasıdır. O, normal olarak her şeyi sorgulamıştır. (John Morris Roberts, Kısa Dünya Tarihi, trc. Mehmed Tanju Akad, İnkilap Kitabevi, İstanbul 2014, s. 129). Sokrates, incelenmemiş, sorguya çekilmemiş bir hayatın yaşanmaya değer olmadığını söylemiştir. (Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul 1999, s. 334). Aslında bu, Allah tarafından Kur’ân vasıtası ile Müslümanlara verilmiş olan bir görevdir. Müslümanlar, bu konuda Allah’ı dinlemedikleri ve gerektiği gibi Kur’ân üzerinde düşünmedikleri için, bugün dünya milletleri arasında geri kalmışlardır. Kur’ân gibi çok yönlü bir hazineden yararlanarak dünya milletlerine ders vereceklerine, birbirlerini boğmakla meşgul olmaktadırlar.
Kur’ân’da verilen mesajları okumamız, üzerinde derinlemesine düşünmemiz, ondan yararlanarak daha güzel barışa dayalı bir hayatı yakalamaya çalışmamız gerekir.
Herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.