Genellikle tesmiye-i bilmastar (mastar-isim formu) şeklinde kullanılan şifa, lügatlerde deva bulma, hastalıktan kurtulma, iyileşme ve karışıklığın itidale dönmesi anlamını ifade etmektedir. [1] Ancak az da olsa şifa, hastalık ve sıkıntıda kullanılacak ilaç anlamında da kullanılır. [2]
Realitede Kur’ân’ın pratik bir tedavi içermediği malumdur. Ancak Kur’ân kelamının insan üzerinde etkisi olabilir mi? Bu aslında Müslüman tabiplerin üzerinde araştırma yapması lazım gelen bir konudur.
Sözün insan üzerinde tesirinin olduğu muhakkaktır. Tarihte de sözün etkisi üzerine birçok şey söylenmiştir. Günümüzde psikoterapinin telkini bir tedavi unsuru olarak kullanması bunun delilidir. Allah Resulünün (sav) “Şüphesiz ki, beyanda sihir vardır” hadisi sözün insan üzerindeki tesirini göstermektedir. [3]
Ancak etki açısından Kur’ân’ın diğer sözlerden ayrıldığını bilmek lazımdır. Kur’ân’ın yüce bir makamdan gelen bir kelam olması onun ruhlar üzerindeki tesirinin büyüklüğünü ortaya koyar. Nitekim Kur’ân’ın yüce bir makamdan gelmesinin onun i’câz unsurlarından birisi olduğunu da unutmamak lazımdır.
İbn Mâce’nin naklettiği bir hadiste Allah Resulü (sav) “İlaçların en hayırlısı Kur’an’dır” diyerek [4] Kur’ân’ın tedavi edici etkisine dikkat çekmiştir. Kur’ân’da,
“Biz Kur’an’dan müminlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz. Ancak bu, zalimlerin ziyanını artırmaktan başka bir katkıda bulunmaz.” denilmesi bu hususu pekiştirmektedir. [5]
Seyyid Kutub, Kur’ân’ın iman ve yakın ile kendisine yönelen açık kalpli kişilere hitap ettiğini, nuru ve kokusunu bunların kalplerine akıttığını söyler. Kur’ân hidayet, bilgi, eyleme geçirme ve yol göstericiliğe dair büyük hazineler içermektedir. [6] Ancak iman bu hazinelere ulaşmanın anahtarıdır. Kur’ân’ın bu durumuna diğer İslam uleması da dikkat çekmiş ve Kur’ân’dan istifade etmenin temel şartının iman olduğunu vurgulamışlardır. [7] Müfessirlere göre Kur’ân’da her bir ayetin gerek müstakil gerek kısmi olarak müminlerin şifasına katkısı vardır. Bunlardan Beydavî, Kur’ân’da indirilen her bir ayetin müminlerin dinlerini işlevsel bir hale getirme ve nefislerini güzelleştirmede hastalıklara şifa veren ilaç mesabesinde olduğunu söylemektedir. [8]
Ancak müfessirlerin çoğuna göre Kur’ân bozuk inanç ve kötü ahlak gibi manevi hastalıkların şifasıdır. Razî’ye göre insan ruhu batıl inançlar ve bozuk ahlak yüzünden hastadır. Çünkü bunlar bir hastalık gibi ruhun cevherini etkiler. Kur’an bunları tafsilatlı açıklayan bilgileri içermekte, onlardaki bozuklukları tanıtmakta, kâmil, üstün ahlaka övülen amellere kılavuzluk etmektedir. Kur’an bu türden hastalıklar için şifa kaynağı olunca, onun bütün ruhsal hastalıklar için bir şifa kaynağı olduğu ortaya çıkmış olur. [9]
Bize göre de Razî’nin bu yorumu isabetlidir. Hakikatte küfür, nifak, şüphe, şirk, kalp katılığı, riya, kibr, sû-i zan, kin, haset, dünya sevgisi, hırs gibi manevi hastalıklar pratik tıbbın tedavide aciz kaldığı hastalıklar olup Kur’ân dışında tedavi edilmezler. O halde Kur’ân’da asıl hastalık insanı maneviyatta körleştiren, onu kemal yolundan alıkoyan, ebedi saadetinden mahrum eden şeydir. İnsandaki her bir ahlaki zaaf Kur’ân nazarında bir hastalıktır. Beşerin ruhsal hastalıkları altında yatan da bunun gibi manevi hastalıklar olduğunu bilmek lazımdır. Hiç kimse insanda sevgiyi, acıma duygusunu kurutan katı bir cimriliğin, insanı tertiplere sevk eden bir bencilliğin, akraba veya komşusunun bir nimete kavuşması esnasında günlerce uyku yatamayan, kininden dolayı beden fonksiyonları ve sosyal iletişimi sekteye uğramış birisinin normal bir ruh haline sahip olduğunu söyleyemez.
Abdul Hayy Alawi “The Qur’ânic Concept of Mental Healty” adlı çalışmasında İslam’ın ruh sağlığını sırf patolojik bir vaka olarak mütalaa etmediğini ancak ruhsal sağlığı sürdürebilecek ve geliştirebilecek şekilde onun pozitif fenomenleri üzerine vurgu yaptığını ifade etmektedir. O şöyle der: İslam, rıza ve tevekkül gibi değerlere teşvik etmektedir. Şüphesiz hiddet gibi bazı duygular belirli bazı ruhsal hastalıkların nedenidir. Kur’ân’da Müslümanlar;
“Onlar bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcar, öfkelerini yutar, insanları affederler. Allah güzel davrananları sever” gibi ayetlerde kendi duygularını kontrol altına almaya yönlendirilir. [10]
Yine din bağlamında diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmak her insanın görevidir. Özellikle kan bağı ve komşuluk gibi bağlarla kişiye yakın olanlarla. Ruh sağlığının da sırlarından birisi bazı haklara ve sorumluluklara dikkat etmenin altında yatmaktadır. Sağlıklı bir fert, kabiliyeti nispetinde sosyal ödevlerini en iyi şekilde yerine getirdiği gibi şahsına karşı da görevlerini ifa eden kişidir. Şu harikulâde ayet onun davranış kuralıdır:
“Şüphesiz ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder, hayasızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah öğüt almanız için size böyle öğüt veriyor.” [11]
Özellikle modern psikolojinin içsel huzurun sağlanmasının kurallarını tespit etmede başarılı olmadığı, ateşli kargaşaların asrı olan zamanımızda İslam’ın görüşü tanrının bir hediyesi olabilir. [12]
Tamamen katıldığımız bu yorumlar, inanıldığı takdirde Kur’ân’ın fert ve toplumun hıfzıssıhhasında vazgeçilmez bir fonksiyon icra edebileceğinin yavaş yavaş anlaşıldığını ortaya koymaktadır. Elbette olumsuzluklarda sabretmeyi büyük bir erdem gören, gayesine ulaşmada azmi amaçlayan, kendi duygularını Kur’ân ışığında kontrol altına alan, zaaflarının etkisini asgariye indiren, toplum ile barışık, onunla kuvvetli tesanüt ilişkileri içinde olan bir kimsenin ruhsal sağlık bakımından en ideal seviyeyi yakalayacağından şüphe yoktur. Bundan dolayı ferdi ve toplumu ıslah ettiği için Kur’ân’ın bir şifa kaynağı olduğunu söylemek yerine bir ifadedir.
Razî’ye göre Kur’ân ruhsal hastalıkları tedavi eden bir ilaç deposu, peygamber de bir tabiptir. Kur’ân insan derûnundaki hastalıklara neden olan olumsuzlukları tedavi eden ilaçları sunar. Peygamber ise bir doktor gibi insanlara yasak olan şeyleri hatırlatır, peşinden de onlara içsel temizliği emreder. Bu yapıldığı takdirde hastalıklar gider, şifa elde edilir. [13]
Kur’ân Maddi Hastalıklara Şifa Olabilir mi?
Kur’ân’ın bedensel hastalıklara da şifa olduğu müfessirler tarafından ifade edilmektedir. Birçok bedensel hastalığın Kur’an’la iyileştiği anlatılmıştır. [14] Ancak Hasan-i Basrî,“Allah’ın Kur’an’ı göğüslerdekine şifa olarak indirdiğini yoksa hastalıklarınız için değil“ diyerek [15] Kur’an’ın sadece ruhsal ve ahlaksal hastalıklara şifa olduğunu ifade etmiştir. Nitekim Allah Resulü (sav) de birçok hadiste hastalara tedavi olmayı emretmiştir: “Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz. Allah subhanehu çaresi olmayan hiç bir hastalık vermemiştir. Ancak “yaşlılık müstesna” [16] veya “Allah, şifası olmayan hiç bir hastalık vermemiştir.” [17] “Her bir hastalığın bir şifası vardır. Hastalığın şifası isabet edince Allah’ın izniyle hastalık iyileşir.” [18]
Âlûsî, Supkî’nin vücudundaki birçok yaradan, Kuşeyrî’nin de iyileşme ümidi olmayan bir hastalıktan Kur’ân’ın şifa ayetlerini tespit ederek okumaları veya bir kaba yazdıktan sonra suyla yıkayıp yaralarına sürmeleri ve içmeleri sayesinde kurtulduklarını nakletmektedir [19] Hz. Aişe’nin (ra) de içinde su bulunan bir kaba Muavizeteyn’i okuyarak onu hastanın üzerine serpmeyi emrettiği nakledilmektedir. [20]
Ebû Dâvûd, Cabir kanalıyla naklettiği bir hadiste ise Allah Resulü’ne (sav) nüşre (muska)den sorulunca “Nüşre yapmak Şeytan işlerindendir” şeklinde cevap verdiği nakledilmektedir. [21] Ancak bu nehiy Allah’ın kitabı ve Resulünün (sav) sünneti dışındakiler için olabileceği söylenmiştir. [22] Said b. Müseyyeb bu (tarz muskayı) caiz görmüş ve bu hadiste Allah Resulünün (sav) nehiy ettiği nüşrenin cahiliyede yapılan muska olduğunu ifade etmiştir. Ancak Âlûsî, sünnette Allah Resulünün (sav) muska yaptığına veya yazdığına ya da hastalara suyundan içirdiğine dair herhangi bir şeyin tespit edilemediğini ifade etmektedir. [23]
Bütün bunlardan Allah Resulünün (sav) muska yapmaya dair herhangi bir sünnetinin olmadığı, Hz. Aişe (ra) validemizin sözü ve İslam ulemasından bazılarının girişimlerinin kendilerinin şahsi içtihat ve görüşleri olduğu anlaşılmaktadır.
O halde Kur’an’da şifa ile ilgili ayetlerin bu tatbikatlar gibi bir kaba yazıldıktan sonra suyla yıkanarak suyunun içirilmesi veya kâğıda yazılarak muska şeklinde taşınmasının bir etkisi olur mu? Kanaatimize göre bu biraz da inançla ilgili olan bir husustur. Kur’an’ın kendisine şifa vereceğine inanan ve böylece ümidi yükselen, ümitsizlik ateşi sönen birisinde vücudun doğal enerjisi, ğarizi, hormonal güçleri ortaya çıkar. Bu da hayvansal ve doğal ruhun güçlenmesini ve hastalığın vücut dışına atılmasını doğurabilir. Bu gün imanın, yani moral yüksekliğinin kanser gibi nice korkulu hastalıkları ortadan kaldırdığı, inancın vücudun kimyasına etki ederek bazı hormonal mekanizmaları harekete geçirdiği uzmanların malumudur. Ancak Kur’ân’ın şifasını sadece bu gibi durumlara bağlamak doğru değildir. Kur’ân şifasını olağandışı durum şeklinde anlamak, onda farklı bir şeyin, değişik bir boyutun olduğunu bilmek lazımdır. Nitekim Şah Veliyullah Dehlevî’nin el-Kavâidü’l-Cemîl’i Kur’ân ayetlerinin hayret edici bazı pratik etkilerini anlattığı ve bu bağlamda bazı kuralları tavsiye ettiği kitabı İslam âliminde hayli şöhret bulmuştur. Kur’ân’ın da bazı ümitsiz durumlarda istisnai hallerin zuhur ettiğini dua ile ilgili ayetlerden de anlamak mümkündür. [24]
Ancak bize göre Kur’ân şifası ile ilgili burada bir ihtimal daha bulunmaktadır. O da Kur’ân’ın pis ve murdar olan şeyleri haram kılması, alkol kullanımı ve israftan men etmesi, helal ve temiz olan şeylerden yemeyi emretmesi, temizliğe teşvik etmesi, beden temizliğinde önemli bir yeri olan abdesti emretmesi onun beden için de bir sıhhat unsuru olduğu söylenebilir. Bugün bedensel hastalıkların birçoğunun oburluktan, pis ve sağlığa uygun şartlara riayet etmemekten kaynaklandığını bilmemiz Kur’an’ın bu kurallarıyla ne kadar isabetli bir şekilde müntesiplerinin hıfzıssıhhasına dikkat ettiğini anlamış oluruz. Örneğin alkol kullanan kimselerin bu durumu siroza sebep olduğu gibi, alkolün bağımlılık yapması kişinin yaşam fonksiyonunun bozulmasına, hastalıklara karşı bedenin güçsüz düşmesine neden olmaktadır. Oburluğun, kolesterol, kalp yetmezliğine, karaciğer yağlanmasına neden olup vücut fonksiyonlarının tam yapılmamasına neden olduğu gibi vücut yükünü fazlalaştırıp eklemlere yük bindirerek eklem hastalıklarına da neden olmaktadır. Kur’an’ın temizliğe teşvik etmesi ve bu bağlamda bazı amir hükümler içermesi ise tıbbı hastalıkların mikroba bağlı olanlarına karşı kişiyi koruması her şeyden daha önemlidir.
KAYNAKLAR
- İbn Manzûr, Lisân,7: 157
- Âlûsî, Ruhü’l-Meânî, 6: 139
- Buhârî, Tıbb, 51, Nikâh, 47
- İbn Mâce, Tıbb, 3501
- İsrâ, 17/82
- Kutub, fî Zılâl, 5: 2626
- Kurtubî, el-Câmi’, 14: 40
- Beydavî, Envârüt-Tenzîl, 3: 238
- Razî, Mefâtih, 6: 390
- Âl-i İmrân, 3/134
- Nahl, 16/90
- Alawi, Mental Healty, 94-97
- Razî, Mefâtih, 6: 268
- Nisâburî, Reğâib, 4: 379, Âlûsî, Ruhü’l-Meânî, 8: 144
- bk. Âlûsî, Ruhü’l-Meânî, 6: 143
- İbn Mâce, Tıbb, 3436
- İbn Mâce, Tıbb, 3439
- Müslim, Selâm, 69
- Âlûsî, Ruhü’l-Meânî, 8:144
- Ebû Hayyân, el-Bahrü’l-Muhit, 6: 74
- Ebû Hayyân, el-Bahrü’l-Muhit, 6: 74
- Ebû Hayyân, el-Bahrü’l-Muhit, 6: 74
- Âlûsî, Ruhü’l-Meâni, 8: 144
- Meryem, 19/1-9; Sad, 38/41-42, Zâriyat, 51/24-30
1 yorum
Sonuna kadar okudum. Çokta faydalandım. Emeğinize sağlık. Cenab-ı Allah her daim razı olsun. İlminizi artırsın. Hak ve Hakikat yolundan ayırmasın. İki cihanda aziz eylesin.