Bu konuyu analiz edip sonuç çıkarmak ve bir hükme varmak istiyorsak İslâm kavramını öncelikle netleştirmemiz gerekir.
İslâm kelimesi Kur’an’da isim ve fiil olarak 10’dan fazla ayette geçer. Allah’a teslim olmak felsefesini içerir.
Kelimenin kökü olarak SİLM; barış ve güvenlik anlamını taşır, SELAM kelimesi ise mutluluk, esenlik anlamı içermektedir.
Bu köklerden türetilen İSLÂM kavramı barışı, güvenliği, mutluluğu ve esenliği içeren bir fonksiyon olarak “Allah’ın Dini” mesajıyla Kur’an tarafından okuyuculara sunulmaktadır.
Allah dinini sunarken, yaratılışı, yaratılış sisteminin yasalarını, yasaların değişmez “düzeni”ni, düzenin (fıtratın) yaratıcıya teslim oluşunu, düzeni bozmak isteyenleri elçilerle uyarışını, düzenin yasalarını keşfetmenin aklını işletenlerin görevi olduğunu, bilim ve ibadetle yaşam biçimlerinin düzenlenmesini ve Evrensel Siyaset olarak; insanların toplumsal barışını, evrensel insan haklarının güvenliğini, bireyin mutluluğu ve sağlığını gerçekleştiren siyaset felsefesini, Evrensel Hukuk (Doğal Hukuk) ilkeleriyle (Sünnetullah) toplumların yönetilmesini tüm çağların yöneticilerine hatırlatıyor.
Kur’an, İslâm dini ve İslâm kültürü bağlamında sorunlu olan alan İslâm kültürü alanıdır. Sorun kültürün Allah’ın dinine karıştırılmasıdır. Kültür insanların yapıp ettikleri ve ürettikleri şeylerdir. Aşkın olan Allah’ın yarattıklarına egemen olacak şekilde yansıtılırsa, bu da insanların dini (kültürü) olur. Allah’ın dini olmaz.
Felsefi açıdan yorumlarsak;
-Sebep? Dinin sahibi, yaratılışın sahibi olması.
-Amaç? Yaratılış sisteminin sahibinin yönetme yetkisine sahip olması nedeniyle hesap sorucu olması.
-Nasıl? Yaratılış sisteminin evrensel yasalarına göre evrenin yönetilmesi.
İşte, insanoğlu, “nasıl?” sorusuna cevap veren, bilim üretme sürecine girerek evrensel ahlâk ilkelerini içselleştiren, evrensel insan haklarını koruyan ve evrensel hukuk (Doğal Hukuk) ilkeleriyle yöneten bir siyasetin felsefesiyle yüklü olmayı Doğal Dünya Düzeni’nin gereği olarak görmelidir.
Anlaşılan o ki, Kur’an’daki siyaset anlayışıyla, İslâm kültüründeki siyaset anlayışı örtüşmüyor.
İnsanımız, ahlâk ilkelerine dayanan bir sürece evrilerek yeniden yapılandırılmalıdır.
“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” temel ilkesi değişmiyor.
Hz. Muhammed’in 23 senelik yöneticilik sürecinde ve sürecin her aşamasında “vahyi haber”i pratiğe dönüştürerek topluma farklı bir boyut kazandırması, “tevhidin vahdetle (tekliğin birlikle)”, Vahdet’in adaletle (toplumun evrensel hukukla) iç içe işlemesi, “din siyasettir” felsefesini yansıtıyor.
Yolumuz aydınlık olsun.