Kurban kelimesi, “k-r-b” kökünden türemiş bir kelimedir ve fiil olarak “manen yaklaşmak, yakın olmak”; isim olarak ise “kulu Allah’a yakınlaştıran araç, vasıta, vesile” edilen herhangi bir şey demektir.
Kurban kesme konusuna Kur’an ile açıklık getirilmiştir. Konuya Hac-27. ayet ile Hz. İbrahim’e, muhkem /değişmez ana bir kural olarak, “bütün insanlar Hac’ca gelsinler” diyerek Hac için çağırmasının istenmesi açıklaması ile başlayalım.
Hac-27. Ya İbrahim! “Tüm insanları Hac ziyaretine çağır ki, gerek yaya olarak ve gerekse deve gibi çeşitli taşıyıcılarla uzaklardan da olsa gelip çağrına uyup Hac’ca gelsinler”.
Dikkat edilirse ayette “İnsanlar Hac’ca gelsinler” ifadesi muhkem /değişmez ve farz olan ana kural, “yaya olarak veya deve ile” ifadesi ise müteşabih /değişken yöntemlerdir. Yani zamana ve toplumlara /şartlara göre değişken olmak üzere ve muhkemi gerçekleştirici araçlardır.
Hac-28. ayette de, Hac için gelmiş olanların kurban kesme işlemini de yine muhkem /değişmez bir kural olarak yerine getirmeleri gerektiği belirtilmiştir.
Hac-28. “Gelsinler ve Hac’da iken hem kendileri için birtakım yararlara (duygusal, sosyal, kültürel ve ekonomik) muhatap olsunlar, hem de Allah’ın kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlardan belirlenmiş günlerde, Allah’ın adını anarak ve Allah’ın rızası için kessinler ve onlardan kendileri de yesin ve sıkıntı içindeki muhtaçlara /yoksullara da yedirsinler”.
Görüldüğü gibi, kurban kesmede Allah’ın rızası ve muhtaçlara bir yıl boyunca elde edemedikleri et yardımı yapmak amaçlanmakta ve bu yaklaşım, bireysel ihtiyaç giderme demek olan infak ibadetidir. Hz. Muhammed’e atfedilen şu söz bu ayete uygun olmaktadır:
Hz.Aişe`ye: “Resulullah kurbanların etlerinden üç günden fazla yenilmesini yasakladı mı?” diye sordum. “Evet, fakat bunu insanların (kıtlık çekip) acıktığı yılda yaptı. Böylece zenginlerin fakirleri doyurmasını arzu etmişti.” Abis İbnu Rebia-Kütubu Sitte-1507.
Cahiliye döneminde Hac için gelenler, kestikleri kurbanlarının kanını Kâbe’nin duvarlarına, putlara ve etraftaki dikili taşlara sürer, etlerini de taşlara serip teşhir ederlerdi. Hac-37. ayet ile cahiliye dönemi insanlarının, putlara ibad edip /kulluk edip Allah’a yaklaşmakta olduklarını düşünmeye yönelik olan bu gelenekleri iptal edilmiştir. Yine ete, kana ve bunların miktarı gibi şekilsel ibad etmelerden ziyade, takva içinde olmak, imanlı ve Salih ameller /olumlu işler gerçekleştirmenin de ön planda olması gerektiği, dolayısıyla da yapılan yardımın, amacına uygun fayda sağlayıp sağlamadığının önemsendiği vurgulanmaktadır.
Hac-37. Ve şunu iyice bilesiniz ki, size Allah’ın rızasını kazandıracak olan kurbanlarınızın eti ve kanlarının azlık ve çokluğu değil, sizin içtenlikle Allah’a olan bağlılığınız ve takva içinde /muhkem değişmez ana kurallara uyamama korkusu içinde oluşunuzdur.
Hac sırasında kurban kesme kuralı, Hac-28, 34, 36 ve Bakara-196’ncı ayetlere göre, Hz. İbrahim zamanında Allah’a teslim olmayı pekiştirmek yanında, Mekke ile çevre insanları muhtaç oldukları için de gerekli kılınmıştır.
Hac-34. Bu kurallardan olan kurban kesmeyi, Kâbe’ye gelen bütün toplumlara, onlara rızk olarak verdiğimiz hayvanlardan keserken de Allah’ın ismini anmayı yerine getirmeleri için gerekli gördük. Böylece de, tek ilahınız olan Allah’a tam teslim oluşunuzu pekiştirmek istedik. Ya Muhammed! İşte bu şekilde içtenlikle teslim olanlara olumluluklarla karşılaşacaklarının müjdesini ver.
Hac-36. Tekrar etmek gerekirse Biz, bu küçük veya büyükbaş hayvanların kurban edilmesini Allah’a mutlak teslim oluşun bir sembolü olarak belirledik. Onlar henüz ayakta iken Allah’ın ismini anmaya başlayın ve yanları üzerine düştükleri zaman da anmaya devam edin. Onlardan bir miktar siz yiyin ve isteyen veya gönül tokluğu ve gururu nedeniyle isteyemeyen muhtaçlara da verin. Ve Biz gerçekte, şükretmeyi iyice öğrenip pekiştiresiniz diye onları sizin yararınıza uygun yarattık ve kullanımınıza verdik.
Bakara-196’ncı ayette, kurban kesme olayının sadece Hac için Mekke’de olanlar ile sınırlı olduğu ve herhangi bir nedenle gerçekleştirilemeyince, bunu diğer nüsuklardan olan Oruç ile telafi ettirilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Yani Kur’an’da, Hacı olana bile, Mekke dışında ve memleketinde kurban kesmesine müsaade edilmemektedir.
Bakara-196…..Herhangi bir nedenle kurban kesemeyenler, Hac günlerinde üç gün, memleketine dönünce de yedi gün olmak üzere, toplam on gün oruç tutsun. Bu uygulama, ailesi Mescid-i Haram’ın /Kâbe’nin bulunduğu şehirde yaşamayanlar için geçerlidir.
Kurbanın sadece Hac sırasında kesilmesini Hz. Muhammed’e atfedilen şu sözü pekiştirmektedir;
“Resulullah’a: “Hangi hac daha efdaldir?” diye sorulmuştu. “Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesilerek yapılan hac!” diye cevap verdi- Ebubekir-i Sıddık- Kütubu sitte-1171.
Bakara-196’ncı ayet ile açıkça Kurbanın sadece Hac için Mekke’de olanlara sınırlı farz bir uygulama olduğu belirtilmekte fakat Hac dışındakiler için böyle bir uygulamanın farz hükmü söz konusu edilmemektedir. Dolayısıyla HAC DIŞINDA OLAN KURBAN KESME uygulaması dinsel değil, tamamen GELENEKSEL BİR UYGULAMA olmaktadır. Bu görüşü ayrıca şu ayetler desteklemektedir:
Feth-25. Bildirilen muhkem /değişmez ana kuralları inkâr eden o küfre sapmış olanlar, sizin Mescid-i Haram’ı /Kâbe’yi ziyaret etmenizi ve Hac sırasında hazırladığınız kurbanları kesip gerekeni yapmanızı engellemektedirler.
Maide-2. Ey iman edenler! Hac sırasında Allah’ın helal kıldığı şeylere, savaşmanın haram /yasak edildiği Hac ayına, Hac sırasında Allah’a kurban edeceklerinize, kurbanların kimlere ait olduklarını belirleyen süslerine ve Rablerinin iyilik ve rızasını umarak Kâbe’ye gelenlere saldırarak ve engellemeye kalkarak saygısızlık etmeyin.
Hac-29. “Kurbanı kestikten sonra da, temizlenmesi gereken yerlerini temizlesinler, daha yapmaları gerekenleri /diğer Hac kurallarını yerine getirsinler ve o eski güvenli evi /Kâbe’yi tavaf etsinler” diyerek insanlara bildirmesini istemiştik.
Hac-29’ncu ayet ile Allah, Hz. İbrahim’i ikaz ediyor ve “İnsanlar, önce Kurbanlarını sadece Benim rızamı gözeterek kessinler ve doğrudan Bana dua edip, ilâhî yardımı sadece Benden istesinler, sakın aramıza Kâbe’yi önce koyup, ona dua edip Benden öyle yardım isteme hatasına girmesinler” demektedir. Yani Kâbe’nin bile bir putmuş gibi şirk-ortak koşma aracı olmaması için, Hz. İbrahim örnek verilerek bütün insanlar ikaz edilmiş olmaktadır.
Hacı adaylarının Mekke’de kestikleri kurban, Hedy Kurbanı olarak isimlendirilmektedir. Zamanla da bu kurban, kendi içinde Şükür Kurbanı, Ceza /Keffaret Kurbanı, Adak Kurbanı, İhsar Kurbanı ve Nâfile (Tatavvu’) Kurbanı olmak üzere 5 çeşit olmuştur. Beşer /insan olarak güvensiz ve korkak yapımız, her şeyi ve özellikle inançla ilgili olanı hemen abartmaya ve aşırılaştırmaya /ifratlaştırarak uygulamaya yatkınız. İşte bu özelliğimiz nedeniyle de, Hac dışında da farzmış gibi atalarımızdan birileri de kurban kesmeyi Hac dışına da taşımışlar ve bu uygulama da daha birçok Kur’an dışı uygulama gibi gelenekselleştirilmiştir. Halbuki Bakara-196’ncı ayette gördüğümüz gibi, Hacı olana bile Mekke dışında kurban kesmesine müsaade edilmemektedir.
Mekke dışında olan ve Allah’ın önermediği bu uygulama, insanlık tarihindeki uygulamaların bir nevi devam ettirilmesine dayanmaktadır diye düşünüyorum. Ve bunun temelinde yine insanın güvensizliği, güçsüzlüğü ve korku duygusu yatmaktadır. Çünkü Hac dışındaki kurbanda, daima insanın şu düşünceleri etkili olmuş ve halen olmaktadır.
- Hac farzı: Mekke’deki Hacı adayları için.
- Hayranlık: İnsanlar çeşitli sebeplerle bazı şeylere (gök, ay, güneş, hayvan vs.) hayranlık duymuşlar, bu hislerini de o hayran oldukları varlıklara kurban sunarak dile getirmişlerdir.
- Şükran: Yeryüzünde çok çeşitli nimetlere sahip olma şansına erişen insan, bunları kendisine ihsan ettiğini düşündüğü Tanrı ya da Tanrılara kurban sunmak suretiyle, şükrünü ifade etmiştir. Yani kurbanı bir teşekkür vasıtası olarak düşünmüştür.
- Gönül Alma: İlkel dinlerde insanlar, Tanrı /Tanrıların gazabını dindirmek, ya da işlemiş oldukları suçların cezasından kurtulmak için kurban eyleminde bulunmuşlar ve Kurbanı bir tür gönül alma vasıtası olarak kullanmışlardır. “Yarım elma, gönül alma” için yeterli bulunduğu gibi.
- Pazarlık (Adak): İnsanlar bazı isteklerinin Tanrı /Tanrılar tarafından kabul edilmesini istemişler /dilemişlerdir. Dilekleri yerine gelince de Tanrı’ya bu lütfunun karşılığı olarak kurban sunmuşlardır.
- Kefaret: İnsanlar yaptıkları fenalıklar ve işlemiş oldukları cürümlerin karşılığı olarak kurban eylemini gerçekleştirmişlerdir.
Konuya, gelecek yazımda devam edeceğim. Sağlıklı günler dilerim.
Kurban sadece Hac’da farz-2
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olursunuz ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”