Önceki yazıdan kaldığım yerden devam ediyorum.
Kurban kesme uygulamasını kabul edenlerin ileri sürdükleri dayanaklar
Hac dışında kurban kesme âdeti için 3 dayanak ileri sürülmektedir:
- Rivayete göre, ilk doğan 2 kızdan güzeline kavuşmak amacıyla, Adem’in 2 erkek çocuğundan hayvancılıkla geçinen Hâbil bir koç, çiftçilik yapan Kâbil ise bir deste ekin adamıştı. Hâbil ile Kâbil’in Allah’a adak hadisesi, insanlık tarihindeki ilk “adak kurbanı” olmaktadır. Maide-27 nci ayette Allah’ın her adak veya kurbanın değil, kişinin takva durumuna göre bazılarının kabul, bazılarının da ret edileceği vurgulanmaktadır.
Maide-27. “Ya Muhammed! Onlara Adem’in iki oğlunun (Habil ve Kâbil’in) gerçek olan olayını anlat. Şöyle ki; “Ademin iki oğlu, Allah’a birer kurban adamışlardı da, birisininki (Habil’in) kabul edilmiş, diğerininki (Kâbil’in) kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğer kardeşine; ‘Seni öldüreceğim’ demişti. Kurbanı kabul edilen de, ‘Allah ancak takva içinde olanların kurbanını kabul eder” diyerek cevap vermişti..
- Eski çağlarda, ailenin ilk çocuğu Tanrı’ya ait kabul edilir ve ona kurban edilmesi inancı vardı. İşte Hz. İbrahim zamanında, hem gelenek haldeki bu inancın kaldırılması, hem de Hz. İbrahim’in Tek Allah inancını sınamak amacıyla, ilahi sistem tarafından, ilk oğlu olan İsmail’i kurban ettiği rüyada gösterilmiş ve bu rüyaya uyunca da takdir edilerek, bu defa sürüsündeki en sevdiği koçu kurban etmesi, yani feda etmesi yine rüya ile gösterilmiştir.
Saffat-102. Çocuk, buluğ çağına gelince İbrahim: “Oğlum! Rüyamda seni boğazlamaya kalkıştığımı gördüm. Sen bu duruma ne dersin, ne düşünürsün?” deyince çocuk; “Babacığım, Sen emrolunan şeyi yap. İnşallah beni dünya güçlüklerine karşı sabredenlerden bulacaksın” diye cevap verdi. 103. Böylece her ikisi de Allah’a tam teslim olmuş olduklarını da ifade etmiş oldular. Herkes kendi çadırına çekilince de, 104. Biz, “Ya İbrahim! Sen rüyanın gereğini yapacağını ve Allah’a olan güvenini de içtenlikle benimsemiş olduğunu ispatladın. Biz Senin içtenlikle iman etmen gibi, iman edip olumlu ameller gerçekleştirenleri /muhsin olanları mutlaka ödüllendiririz” diye seslendik.
Saffat-106. Bu olay gerçekte İbrahim ve oğlu için ciddî bir sınavdı. 107. Ve Biz İbrahim’e oğlunu Mekke’de terk etmeyi /kurban eder gibi kaybetmeyi göze almasına karşılık bir ödül olarak ve kurban etmesi için sürüsüne bir koç verdik.
Ayette geçen “boğazlamak” ifadesi, “bir kimseyi öldürmek üzere kesmek” anlamında olduğu gibi, ayrıca “çok sevip bağlanmış olunan bir şeyden ayrılma fedakârlığını göstermek, beraberliğin mutluluğundan vazgeçmek, bağlılığını kurban etmek, canlı ise onu yapayalnız bırakmak ve bile bile çok sıkıntıya girmesine yol açmak, zora sokmak” anlamında da kullanılmaktadır. Bence de bu ayette geçen gerçek anlam, bu ikincisidir diye düşünüyorum.
Hz. İbrahim, hizmetlisi Hacer’i ve ondan olan oğlu İsmail’i Mekke’ye götürüp, inşa ettiği Kâbe’nin bakımını devam ettirmek üzere orada bırakıyor ve dönüyor. İşte, oğlundan ayrılma fedakârlığına karşılık olarak memleketine döner dönmez İbrahim, sürüsüne yeni eklenen ve çok sevdiği bir koçunu kurban olarak kesmiştir.
Bu olay, Hz. İbrahim’i “Allah için, sevdiklerinden vazgeçme” konusunda imtihan etme amacı yanında, eski toplumlarda uygulanan ve ergenliğe varan bir erkek çocuğu, bir tapınağın önünde kurban etme geleneğini kaldırmak amacı ile gerçekleştirilmiştir. Yoksa bir insanın kurban edilmesinin istenmesi, Maide-32’nci ayette belirtilmiş olduğu gibi, Allah’ın “bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir” sözüne terstir.
Bu toplumda, yukarıda ifade ettiğim gibi ilk çocuk çoğunlukla bir Tanrı’nın çocuğu olarak görülürdü ve bu ilk çocuğun kurban edilmesi Tanrı’ya ait olanın geri verilmesi demekti.
Saffat-108 ve 109. ayetlerde, Hz. İbrahim’e böylesi bir farklı uygulama yaptırılmasının onun insanlara örnek olması için düzenlenmiş olduğuna değinilmiştir.
Saffat-108. Allah’a verdiği sözde durmasını ve çok sevdiği oğlundan ayrılmayı gerçekleştirmesiyle Biz, gelecek kuşaklar için İbrahim’i bir örnek kıldık. 109. Böylece de istedik ki, çağlar boyunca İbrahim’e selâm edilsin /olumlu dualar gönderilsin.
Hz. İbrahim’i örnek almak demek, Allah’a olan içten bağlılığını, bu uğurda her fedakârlığı göze almasını, atalarına karşı çıkışı ile onlar gibi putlara tapmayışını örnek almak, bıraktığı olumluluklar için de ona dua etmek demektir.
Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i kurban ettiğini gördüğü rüyayı, Allah tarafından “farz” bir emir olarak algılamış ve bunu yerine getirmeye teşebbüs etmiştir. Daha sonra, oğlunun yerine sevdiği bir koçu, yeni inşa ettikleri ve din eğitimi başlattığı Kâbe’de ve mezuniyet sonu kutlama sırasında kurban etmeyi ve bir bayram sevinci ve kutlama, Allah’a teşekkür etme törenleri şeklinde yerine getirmiş ve bu uygulaması ile de, ilk çocuğu kurban etme yerine hayvan kurban etme gelenekselleşmiştir. Daha sonra bu uygulama Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani dinlerinde, yılın belli aylarında dini törenlerle hayvan şeklinde kurban sunma, İNSAN KURBAN ETMEKTEN KURTULMA NEDENİYLE BAYRAM KUTLAMALARI YAPMA GELENEĞİ şeklinde devam ettirilmiştir. Böylece Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil’le başlayan adak şeklindeki kurban ibadeti, dini bir ibadet olarak, peygamberlik silsilesi içerisinde yüzyıllar boyunca ilerleye ilerleye Hz. İbrahim ve İsmail’e ulaşmış, onlarla Hac eğitiminin bir parçası şekline dönüşmüş ve yine aynı peygamberler silsilesi yoluyla yüzyılları takip ede ede ve zaman içinde eğitimsiz, sadece bayram şekline gelip Hz. Muhammed’e kadar devam etmiştir. Hz. Muhammed de Kâbe’deki bu geleneği, Hacı olma diye tanımlanan Kur’an eğitimini tamamlamış olmanın mezuniyet töreni kutlaması ve bu sırada kurban kesme şeklinde devam ettirmiştir. Hz. Muhammed, 23 yıl gibi uzun bir Kur’an eğitimi yapmış olduğu için, tek bir defa ve sadece mezuniyet töreni uygulamalarını “VEDA HACCI” ismi altında gerçekleştirmiştir. Ancak peygamberin vefatından sonra Mekke’de Kur’an eğitimi uygulaması tekrar kaldırılmış ve sadece mezuniyet kutlamasının törensel şekilleri olan Kâbe’nin tavaf edilmesi, Safa ve Merve arasında Say yapılması, Arafat’ta Vakfe, Müzdelife’ye gitme, Mina’ya geçilip Şeytan taşlama şeklinden sonra kurban kesme ve traş olma veya saçtan bir miktar kesme ile sonlandırılmıştır. En sonunda da tekrar ziyaret ve veda tavafları ile kutlama ve şükürler tamamlanmıştır.
Böylece, eski Sami toplumunda insan kurban etme sadece bir gelenek ayini iken, İbrahim’in hayvan kurban etme uygulaması ile Allah’a tam bir teslimiyetin ifadesi ve oğlunu kurtarmış olmanın kutlaması olarak bayram olmuştur. Çünkü O’na göre, Allah böyle istemiştir. İşte bu eylemle Hz. İbrahim, içten imanın bir göstergesi olarak hayvan kurban etme olarak DİNSEL OLMAYAN GELENEKSEL yeni bir uygulamayı başlatmıştır.
Hz. İbrahim, bu bayram kutlama ve törenleri ile kurban kesme uygulamasını, Kâbe eğitim okulunda yaptığı 3-4 aylık “DİN EĞİTİMİ” ni bitirip HACI UNVANLI BELGEYİ alanların, diğer bir ifade ile “din eğitimi verebilir” aşamaya ulaşanların mezuniyetlerini kutlama törenleri ile birleştirmiştir. Böylece bu durum; din eğitimi, Hacı olma, kurban kesme ve mezuniyet töreni birlikteliği şeklinde devam ettirilmiştir. Bu süre zarfında da Hacı eğitimindeki öğrencilerin ihtiyaçları için kurban sunmayı da uygulatmıştır. Ve önce “MEZUNİYET BAYRAMI” iken, zamanla dinde ayrışmalar oldukça din eğitimi yapılmaz olmuş, dolayısıyla da uygulama sadece törenlere kalmış ve “KURBAN BAYRAMI” ismi ile devam ettirilmiştir. Dolayısıyla asırlardır olduğu gibi, halen de yapılan, Kur’an eğitimsiz, dolayısıyla da din eğitimi verebilecek Hacı yetiştirmesiz, sadece mezuniyet töreni ritüelleri ve kurban kesme olmaktadır.
Kuzey ve Orta Asya toplumlarının Tengri (Tek Allah) inancında, kötü ruhların etkisiyle bozulan huzurun yeniden sağlanabilmesi, insanların başarılı, sağlıklı ve varlıklı bir yaşam sürmeleri, ailede hastalık olmaması, hayvanların ölmemesi, yiyeceğin eksilmemesi, yağmurun yağması, savaşlarda zafere ulaşılması veya barışın ve anlaşmaların onaylanması gibi dilekler kurban nedenleridir. Allah’a ve iyelere (yetkin idarecilere) kurbanlar sunulur. Kurbanlar kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılır. Kansız kurbanlar araga /rakı, şarap, kımız, süt, yağ, buğday, darı, tütün gibi içecek ve yiyeceklerden oluşan “saçı”, doğaya salınan hayvanlardan oluşan “iduk” ve ağaçlara veya Şaman davullarına bağlanan bezlerden oluşan “yalma” şeklindedirler (Erman Arif. Şamanizm. “Adıyla Örtülen Tengricilik”. Gece kitaplığı. Ankara, 2015, s.56-57).
- Kurban için ileri sürülen 3. dayanak Kevser suresinde bulunan “nhar” kelimesidir. Hanefi Mezhebi Fıkıhçıları, Kevser suresini örnek göstererek, şartları taşıyan herkesin kurban kesmesini vacip kabul etmişlerdir. Şafii, Maliki ve diğer fıkıh mezhepleri ise kurban kesmeyi vacip değil sünnet olarak kabul etmişlerdir.
Kevser-1. Ya Muhammed! Biz Sana Kevser ile bolca nimet ve mutluluk dolu bir hayatı verdik, şanını yücelttik. 2. Şimdi Sen, tüm bu verdiklerimize karşılık salâtına devam et ve kendini kurban edercesine /paralarcasına Rabbine ada /her şeyinle O’na yönelip Sen de O’nun şanını yücelt (1. İnna a’taynakel Kevser. 2. Fe salli lirabbike venhar).
Ayetlere göre kurban, bir Hac uygulamasıdır. Hac dışında olan için ise “kurban kesme” değil, ancak “kurban etme, kişinin değer verdiği bir şeyi, başkasının ihtiyacını gidermek üzere feda etmesi” söz konusu olur. Bu amaçla da Kurban Bayramı sırasında verilmek üzere yöntemlerden biri olarak, her mahallede bulunan ve önceden belirlenecek muhtaç kişilerin zaruri ihtiyaçları tespit edilsin ve “veren de, alan da bilinmeden” dağıtılsın görüşündeyim. Böylece Kurban Bayramı, kavurma yapma ve ihtiyacı olandan çok, yakındakilere et dağıtım ayından çıkarılmalı ve başkasının “acaba kesti mi, niye kesmedi, ne kesti acaba” sözlerinden kurtulma girişiminden kurtarılmalı ve GERÇEK MUHTAÇLARIN, BELİRLENEN İHTİYAÇLARININ GİDERİLMESİ VE ONLAR İÇİN BAYRAM’a çevrilmelidir. Yani bir YARDIM BAYRAMI olmasıdır. Hatta günümüzde, Mekke’de yaşayanların artık bu muhtaçlık halleri kalmadığına göre, Hac’ca giden insanlarımız, Mekke’de kestirdikleri bu kurbanlarını özel tırlarla kendi ülkelerindeki muhtaçlara da göndermelidirler. Kurban kesmenin Hac yeri olan Mekke’nin dışına taşırıldığı şimdiki uygulama, ayrıca önemli bir şeyi feda etme değil, sadece para ile kolayca satın alınan bir hayvanı kesmek demek olmaktadır. Bu da Müslümanların, “kolayca canlı kesen” imajı ile anılmasına yol açmaktadır.
Kurban Bayramının, muhtaçların gerçek ihtiyaçlarının Allah Rızası için karşılandığı ve onlara bayram sevincinin yaşatıldığı bir bayram olması dileklerimle.
İnşallah!!!!!
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”