اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ . الملك لله وحده
Kardeşlik projesi, güven projesi, insanlık projesine bugün daha da ihtiyaç vardır. Bunun için yeni projelere de ihtiyacımız bulunmaktadır. Desene Medine’de kurulan örnek devlet ve ilahi projeler, rüyalarımız olmalıdır. Zira mazi, topraktır, köktür, temeldir, tecrübedir, esastır. Aynı zamanda mazi beşerin çocukluk dönemidir.
İnsanlık tarihinde umutsuz toplumların önü, bu tevhidi kardeşlik projesinin pratiğe sokulmasıyla aşılmıştır. Bu projenin tekraren hayata sokulmasına hararetle ihtiyacımız bulunmaktadır. Mazlumların ve kimsesizlerin gür sesinin duyurulması ancak bu projenin icraata sokulmasıyla mümkün olabilecektir. Zira hiçbir toplum ve devlet, yozlaşmış kültürü en modern silahlar ve ordularla müdafaa da edemezler bilesiniz. Ancak tevhidi kardeşlik projesiyle bu tıkanıklığı açmışlardır. Kan kardeşliği yerine din kardeşliği projesini devreye sokarak ulvi gayelerini gerçekleştirmişlerdir. Haksızlık ve hukuksuzluklara dur demişlerdir.
Öyle ki tarihteki bu proje, müminleri insanlık tarihinin öznesi yapmıştır. Böylece İslam medeniyetinin güneşi doğmuştur. Bu medeniyette, komşusu aç gezerken, tok yatılmamıştır. Bu medeniyette, devlet başkanı, sorumluluğunun bilincinde olarak yoksullara sırtında nevâle taşımıştır. Bu medeniyette, efendi ile köle, işçi ve işveren aynı sofrada oturmuştur. Bu medeniyette, emek ile sermaye dengesi kurulmuştur. Bu medeniyette, tevhidin terazi dengesi kurulmuştur. Terazimiz bozulduysa, kurtuluş reçetemiz olarak, bu projenin tekrar devreye sokulması gerekmektedir.
Hz. Peygamberin (sav) en önemli sosyal siyasetlerinden biri de, bu kardeşlik projesinin inşası olmuştur. Bu üst kimlik ve üst çatı projesidir. Bu proje, Müslümanlar kardeştir projesi değil MÜMİNLER KARDEŞTİR projesidir. Bu kimliği, Allah (cc) vermiştir. Bu projenin icrası ilk önce Ensar ile Muhacir arasında gerçekleştirilmiştir. Sosyal adaleti sağlamak için bu projenin inşası zorunlu olmuştur. Böylece tevhidin temelleri atılmıştır. Tek beden gibi tevhidi bir toplum haline gelmişlerdir. Bu tevhit ruhu, Medine toplumunun öz-güvenini de artırmıştır.
Öyle ki birey ve toplumların öz-güvenleri canlı tutulursa, birey ve toplumlar sıçrama yapabilirler. Bugün müminler olarak bizler de aynı noktada gibiyiz. Bugün ikinci yüzyılımızda milletçe bir toplumsal dönüşüm ve sıçrama eşiğindeyiz. Şayet toplumsal tevhit sağlanıp liyakat ve adalet esas alınırsa, bu değişimi daha sağlıklı gerçekleştirmiş olabiliriz. Yoksa baharı özlerken, kışta üşüyeceğiz bilesiniz.
Kardeşlik projesi, dünya nimetlerini ûlvî gayeler uğruna bir fedakârlık projesidir. Bu proje cenneti kazanma projesidir. Sizden öncekilerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz ayetinin icraata sokulma projesidir. Bu bir paylaşım ve bölüşüm projesidir. Bu bir cehalet ve hukuk devleti kurma projesidir. Bu proje, özün de dünyada adil bir dünya kurma projesidir. Bu proje, insanlığın onurlu yaşama projesidir. Bu proje, insanca yaşama projesidir. Bu proje, aşkın gayeler uğruna, dünya nimetlerinden birlikte istifade etme projesidir. Bu projenin icrası ile tarihe en manidar bir ses, en ulvi bir çağrı yapılmıştır. Bu kardeşlik projesiyle, hak etrafında güç elde eden müminler, adeta çağa ve insanlığa örnek bir proje inşa etmişlerdir. Ebedi nimetler uğruna, geçici nimetleri terk etmişlerdir.
Bu projeyle, adeta malı olan malını, canı olan canını üst üste koymuşlardır. Günümüz Müslümanlarının kurtuluş reçetesi de bu temel esas / ilkeyi anlamada yatmaktadır. Bugünün Müslümanları, (içinde bulundukları durumu da dikkate alarak) belki de beş ya da on yıllık din kardeşliği projesini pratiğe sokmalıdırlar. İslam kültür tarihinde yürürlüğe sokulan bu ilkeye, günümüz dünyasında daha çok ihtiyaç bulunmaktadır. Bu projenin pratiğe sokulmasıyla, İslam’ın önerdiği ADİL BİR DÜZEN kurma hedefinin gerçekleştirilmesi, toplumsal bütünleşmenin sağlanması için ciddi bir taban oluşturabilir.
وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ
Tarihte bu kardeşlik projesi üç yıl devam ettirilmiştir. Bu paylaşım projesi yukarıdaki ayetin işareti ile içtihaden sonlandırılmış olsa da tekrar zamanının geldiği kanaatindeyim. Bu projenin icrası tekraren müminlerin kurtuluş reçetesi olacaktır bilesiniz.
Bu tevhit ruhuyla tarihte Müslümanlar, (mal ve mülk gibi ) fitne ve fesatları ortadan kaldırmışlar, “sıratı müstakim” olan ana yola / otobana çıkmışlar ve yürüyüşlerini öyle sürdürmüşlerdir. Bugün de güçlü bir çağrıya, güçlü bir sese daha çok ihtiyacımız bulunmaktadır. Yoksa hani var ya, siz bu dünya hayatına mı razı oldunuz. Oysa bu dünya hayatı çok azdır bilesiniz ayeti mucibince dünya hayatını tercih etmiş olacağız bilesiniz.
Bu sosyal hukuk düzeni, İslam kültürünün öteden beri öngördüğü bir toplumsal hayat ideali olmuştur. İnsanlık tarihinde benzeri görülmemiş böylesine önemli bir olay, ilk İslam toplumunda gerçekleşmiş olması itibariyle, İslam tarihinde “sosyal adaletin tesisi” ve “toplumsal dayanışmanın sağlanmasında” atılmış oldukça önemli bir adım olsa gerektir. Öyle ki bu projenin rüknü, tehlikede iştirak, nimette taksimat olsa gerektir.
Tarihte kurulan birçok sosyal müessesenin teşekkülü, bu kardeşlik ilkesi temelinde oluşmuştur. Tasavvuf lügatindeki ihvan kardeşliği, sosyal hayattaki Ahilik gibi pek çok müesseselerin kurulduğunu bilmekteyiz. Bugün Müslüman bireyin değer yargısı, sadece kendini kurtarmak değil, top yekûn insanlığın kurtuluşu için mücadele etmek olmalıdır. Bu uğurda saçların ağrıdıysa istikamet üzeresin. Ne mutlu müminim diyene! Ne mutlu kurtuluş reçetesinin ilaçlarını zamanında alanlara…! Buyurun cennet yoluna ve cennetin beklediği müminler olmaya…! Ne dersiniz? Topyekûn, birlikte, sulh ve selamet girelim, dargın bir toplum yapısı üretmeyelim. Huzur da, kurtuluş da, İslam’ı doğru anlamaktan geçmektedir bilesiniz.
Banane dedikçe bozuldu çarkın.
İşgale uğradı evinle barkın.
Yeter yattığınız ayağa kalkın.
Dermanınız mı yok ÖLÜ MÜSÜNÜZ? Saygılarımla.