Değerli dostlar, bugün yeni bir terim olan “kurumsal zekâ” üzerinde yapılan çalışmalardan alıntılar yapmak istiyorum. Kurumsal zekâ terimi aslında çok da alışık olduğumuz bir terim değil. Zira belki de İngilizce hali “Business intelligence” olmasından dolayı çoklukla iş zekâsı olarak bahsediyoruz bu konudan. İş zekâsı günümüzde iyice kurumların üzerine yatırımlarını arttırdıkları, bu konuya özel bölümler oluşturdukları veya mevcut bölümlerini geliştirdikleri sıcak denilebilecek bir konu. Aslında sıcaklığı belki de bizim kurumların bu işe geç başlamış olmasından kaynaklanıyor demeliyiz. Doğadaki tüm canlılar kendi ölçeğinde zekidir. İnsanlar da doğadaki diğer canlılara göre (muhtemelen) daha zekidir. İnsanların diğer canlılardan farkı, bireysel zekâlarını geliştirebilme yetenekleridir. Her canlının zekâsını tek tek değil, ortaklaşa kullanması ile ortak zekâ oluşur. Diğer canlılar da ortak zekâyı kullanırlar ama insanlar da ortak zekâlarını geliştirerek medeniyetleri yaratırlar. Bugün insanlar, artık medeniyetlerin mikro bir simülasyonu olan kurumları yaratmakta ve uzun süreli yaşatma imkânını aramaktadırlar. Internette “kurumsal zekâ” kavramını araştırdığınızda karşınıza çok fazla sayıda bilgisayar yazılımı çıkacaktır. Çünkü artık günümüzde, kurumsal hamlelerde teknoloji büyük rol üstlenmekte, insanlar ise kullanıcı rolünü üstlenmekte ve gittikçe zekâlarını daha çok kullanmaktadırlar. Bu da kurumların en önemli faktörü olan insanların her gün birbirini tekrar eden şablonlarla zekâlarının donuklaşmasına neden olmaktadır. Yapılacak çözüm hayatımızdan teknolojiyi ve bilgisayarları çıkartmak değil, onlarla birlikte, kurumda yaşayanların zekâlarını ve dolayısıyla kurumsal zekâyı arttırıcı hamleler yapmaktır.
İş zekâsı teriminin oluşturduğu iki kelime iş ve zekâ. Doğrusu ilk duyulduğunda bile heyecan verici bir konu olduğu anlaşılıyor. Bu iki kelime biraraya geldiğinde anlamamız gereken bir kurumun, organizasyonun işine değer katacak uygulama, kural, yazılım, donanımların tümü olmalı. İşin zekâ boyutu aslında bilinenin ötesine geçebilmeyi sağlamasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla iş zekâsıyla beraber ilk anmamız gereken, veri ve bilgi kavramları olmalı. Çünkü bunlar bir iş zekâsı sisteminin temelini oluşturur. Konuyu daha somutlaştırırsak, iş zekâsı dediğimizde bir kurumda aklımıza gelen uygulamaların başında elbette veri ambarları (datawarehouse) gelir. Veri ambarları kurumsal veri depolarıdır. Bir kurumun her türlü verisi geçmişsel olarak ve kalıcı olarak veri ambarlarında tutulur ki, bu verilere bakılıp bilgi, değer üretilebilsin. İkincisi ve bir kurumun ‘Biz iş zekâsı sistemlerini kullanıyoruz’ diyebilmesi için gereken olmazsa olmaz sistem, raporlama sistemleridir. Raporlama sistemleriyle veri ambarlarında yığınlar halinde duran veri, iş birimi kullanıcılarına tablolar, grafikler, göstergeler halinde sunulur. Raporlama sistemleri aslında bu işin ilk basamağıdır, ancak birçok kurum raporlama ve iş zekâsını eş değer kavramlar olarak değerlendirir. İş zekâsı olgunluğu boyutunda ilerlersek üçüncü önemli sistem olarak “Online analytical processing (OLAP)” sistemlerini sayabiliriz. Unutulmaması gereken; bu donanımları kullanan insanların her birinin teknolojiye teslim olmalarının değil, teknolojiye dans ettirecek çapta zekâlarını geliştirmelerinin sağlanmasıdır. Yani, kurumun asıl önemli faktörü donanım değil, insanın kendisidir. Bu nedenle; kurumlardaki insanları gereksiz rekabete sokmadan, günün kısa zamanlarında “sevgi ve mizahla” dinlendirici, rutinden uzaklaştırıcı zekâ parlatıcı egzersizler ile birlikte olmaya yönlendirmek iyi olacaktır. Yine hatırlamalıyız ki; “Zeka, sevgi ile bütünleştiğinde insani ve doğurucu olur.” ve “Zekâ, mizah ile bütünleştiğinde insani ve yaratıcı olur.”
Esen kalınız.