Ülkemizde bilimsel biçimde yerleştirilemeyen anlayışlardan biri de kurumsallaşmadır. Kurumsallaşma; olabilirliği bilimsel olarak kanıtlamış bilgilerin somutlaşarak yaşama geçmesi ve yapılanma niteliği kazanmasıdır. Bunun gerekli ve geçerli olan öğeleri; insan ( düşünen insan), üretim (üreten insan), süreklilik (istikrarlı insan), somutlaştırma (yaptığını söyleyen insan), yenilenme (bilimsel düşünen insan), yeniden üretme (evrenselleşen insan)’dir. Bu gerçeğin, tartışmasız, yaşamın herhangi bir aşamasında, insanoğlu tarafından anlaşılamaması doğal değildir.
Bir başka deyişle, her aklının kullanan insanın zaman farkıyla her şeyi anlaması doğaldır. Ancak toplumumuzda halkın açık ve net olarak kavradığı fakat formüle edemediği bu felsefeyi, bazı yöneticiler “Anlamasızlıktan gelerek” sürekli engellemektedirler.
Oysa bir toplum, ürettiği uygarlığının çağdaşlığını, toplumsal yetenekleriyle “Bilimsel kurumsallaşma” sürecine girip, tüm insanlığa yansıtarak ve paylaşarak ispatlamış olur.
Bilindiği gibi, ülkemizde tüm bilimsel üretim disiplinlerinin “Orkestra şefliğini” yapması gereken Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)’dur.
Tarih boyunca bilimsel sürecin işleyişinde “Ayrıntıyı yakalama adına” mücadele eden bilim insanlarının, ayrıntıyı kurumsallaştırma amaçlarını “YÖK”ün anlamamasını düşünmek insafsızlık olur.
Bununla birlikte üniversitelerarası kurulun 01 Mart 2001 tarihli toplantısında “Doçentlik Alanları…” kapsamınsa “Sağlık Birimleri Temel Alanı” başlıklı bilimsel disiplinlerin isimlendirilmesindeki geri dönüşü hoş görmek de insafsızlık olur.
Sistem bilimden organ bilme, organ bilimden moleküller biyolojiye sıçrayıp, kurumsallaşan Biyolojik Bilimlerin bu şekilde sınıflandırılarak önerilmesini “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma hedefi adına” üzüntüyle karşılıyorum.
Bırakın üniversiteler “Özerk” olsun.
Bırakın üniversiteleri rektörler ve kurullar yönetsin.
Bırakın üniversite yöneticilerini “Üniversitenin insanları” seçsin.
Bırakın her üniversite kendi özgün üretimini yapsın.
Bırakın üniversiteler kendi kurumlarını kendileri kursun.
Bırakın üniversite özgür olsun.
Bırakın üniversiteli bilimsel, bağımsız ve evrensel düşünsün ve üretsin.
Gerçek katılımcı demokrasi “Aşağıdan yukarıya” gelişen ve serpilen yapılanmadır.
Bırakın hiç olmazsa bunu üniversitede yapılandıralım.