“DNA molekülünün kutsalı da olur mu?” diye sorulabilir, fakat işin içerisine Meryem ve İsa girince elbette olur. “Discovery Channel” tarafından hazırlanan ve tüm dünyaya duyurulan yapıma göre Hz. İsa, oğlu Judah ve eşi Maria Magdalena aynı mezarda bulunmaktadır (Newscientist, 03.03.2007, s7).
Bu olayın bir teolojik bir de bilimsel yönü var. Teolojik yönü Vatikan’ı rahatsız etmektedir, çünkü Hıristiyan inanışına göre Hz. İsa’nın mezarının olmaması gerekir. Fakat bilimsel yönden bu üç kişinin akrabalığını belirlemek mümkündür.
Bundan 27 yıl kadar önce Kudüs yakınlarında 10 adet 2000 yıllık lahit bulundu. Bunlardan birisinin üzerinde “Yusuf oğlu İsa”, birinin üzerinde “İsa oğlu Yahuda” , birinin üzerinde de “Maria” yazan tabutlar bulunduğu iddia edildi. “Jesus of Nazareth” ya da Nasıra kasabasındaki (onun için Nasıralı İsa da denmektedir) tabutların sansasyonu o kadar fazla oldu ki işin bilimsel yönü unutuldu gitti ya da fazla gündeme gelmedi. Şimdi de bilimsel bulgulardan söz etme zamanı geldi.
Tabutlardan üzerinde isim yazan iki tanesinden mitokondrial DNA elde edilmiş, fakat bunların içerisinde kemik bulunamamıştır. Elde edilen bilgilere göre; tabutlardan üzerinde “Jesus” yazan ile “Mariamne” (Maria Magdalena için söylenir) yazanlar anne tarafından akraba değildir. Bu durumda bu iki kişinin karı ve koca olması gerekir. Mitokondri, maternal olarak kalıtıldığı için “İsa”nın oğlu olduğu varsayılan “Judah”ın gerçekten oğlu olup olmadığını anlamak bu yöntemle mümkün değildir.
Aynı mezarda bulunan bu üç kişinin biribiri arasındaki akrabalık ilişkisini bulmak için istatistiksel yöntemlerden de yararlanılmaktadır. Elbette bu çalışmanın doğruluğunu bir çırpıda söylemek de kolay değildir. Eğer bu çalışmaların sonucunda Hz. İsa’nın orada olduğunu kanıtlayacak bulgular ortaya konacak olursa, Hıristiyanlığın belki de yeniden yorumlanması gibi bir durum ortaya çıkacak ya da bazı nedenlerle bu bulgular bir şekilde “yok sayılacaktır”. Ne olup biteceğini daha sonra hep birlikte göreceğiz.
Aslında ben, dini konuları bilimsel verilerle açıklamaya kalkmanın doğru olmadığına inanırım. Zira bazen inancın “zedelendiği” durumlarla karşılaşılabilir. Fakat bazı konularda, bilimsel gerçeklerin inkâr edilemez bir açıklıkla insanları uyardığı da az değildir. Buna örnek de yazının başlığındaki “Kutsal DNA”.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.