Bu yazımda sizlere kuyuya atılan bir taşın hikayesini anlatacağım. Malum, Amerika’da en çok para kazanan üç meslek grubu vardır; sigortacılar, avukatlar ve hekimler. Bu üç meslek grubu çoğu zaman pastanın kendi önündeki dilimine bakmak yerine birbirinin tabağına bakarlar. Hekim hatalarına karşı dava açıp yüklüce bir para kaldırma işlemi de Amerikalı avukatlar ve hukuk bürolarının böyle bir ‘pasta aşırma’ operasyonuydu. Tabii bu pasta dilimini onlara yar etmek istemeyen sigorta şirketleri, hekimleri sigortalama bahanesiyle kendine düşen payı almayı ihmal etmedi. Doktorlar kendini sigortalatıp aradan çekilince, sigorta şirketleri ile avukatlar karşı karşıya kaldılar. İşte bu sırada sigortacılar, avukatlara para kaptırmamak ve tazminat ödememek için doktorlara bir şart koştu; hastalara “Informed Consent” (Bilgilendirilmiş Rıza/Olur) Formu imzalatmak. Böylece, hasta merkezli olmayan, hasta yararından ziyade hekim, daha doğru bir ifadeyle sigorta şirketi yararı düşünülerek ortaya atılmış bir kavram doğdu; “informed consent” (Bilgilendirilmiş Rıza/Olur).
Benim bu yazıda sözünü edeceğim şey, yıllardır etikçileri ve klinisyenleri oyalayan, hastalara ‘kendilerini bir şey’ zannettiren, bu yalancı hasta hakkı veya son dönemde çıkartılan yasa ile hekimlerin ve hastaların avukatlar ve sigorta şirketleri için iki ayaklı yürüyen YTL’lere dönüşüyor olması değil. Asıl konu edeceğim bu kavramın dilimize yanlış bir şekilde kazandırılması ve bu taşın nice derin bir kuyuya atılmış olmasına ilişkin.
Konuyla ilgili olanlar bilir, kavramın ortaya atıldığı ülkelerde “informed consent” olarak ifade edilen kavram, hastaya herhangi bir tıbbi girişim konusunda anlayabileceği şekilde bilgi vermek ve hastanın da bunu kabul etmesi veya buna razı olması sürecini içerir.
Türkçe bilenler bilir, “to inform”un karşılığı “bilgilendirmek”, “hakkında bilgi vermek”, “-den haberdar etmek”tir. Türkçe bilenler yine bilir ki, “consent”in karşılığı “(-e) razı olmak”, “(-e) rıza göstermek”tir. Ancak günün birinde, muhtemelen, konuyu ve Türkçe’yi iyi bilmeyen birisi bu kavramı tercüme etmeye karar verir. Ve, “informed consent” olur, “Aydınlatılmış Onam”. O günden bu yana hastalardan “onam” istenir ve hastalar “Onam Formu” doldurur. Bundan 7 sene önce İngiltere’den döndüğümde bu yakışıksız ve yanlış tercümenin zaman içinde fazla kabul görmeden yerini daha doğrusuna bırakacağını düşünmüş ve ümit etmiştim. Ama olmadı. Bunun muhtemel sebebi de, meslek örgütünün de bu terime sahip çıkması oldu.
İngilizce bilenler bilir “aydınlatma”nın karşılığı “to illuminate”, “to enlighten” veya “to clarify”dır. İngilizce bilenler yine bilir ki “onam” diye bir kelimeyi ne Türkçe ne de İngilizce sözlüklerde bulamazsınız. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “onam”ı aradım ama bulamadım. Bu, isim formundaki kelimeye en yakın kelime olan “onamak” fiili, “bir işi doğru ve uygun bulmak, tasvip etmek” anlamına geliyor. Muhtemelen, zamanında “informed consent”i Türkçe’ye tercüme etmeye çalışan kişi bu fiilden bir isim türeterek “onam”ı uydurmuş. Hadi o uydurmuş, arkadan gelenler nasıl sahip çıkmış, anlaşılır gibi değil. Zira söz konusu süreçte hasta kendisine sunulan ve bilgi verilen duruma ‘razı’ olmaktadır, “olur” demektedir. Onamak kelimesinin çağrıştırdığı gibi ‘uygun bulması’ veya ‘tasvip etmesi’ söz konusu değildir.
Ben bu yazı ile, ne sıfatı (informed) ne de ismi (consent) doğru şekilde dilimize kazandırılmamış bir kavram olan “aydınlatılmış onam” yerine “bilgilendirilmiş olur” veya “bilgilendirilme ile alınan rıza” kullanılmasını teklif ediyorum. Bu şekilde, birisi tarafından kuyuya atılmış olan fakat 10 yıldır çıkartılamayan taş, akıllı insanlar tarafından çıkartılmış olacaktır.