1. Milli Güvenlik Sorunu Nedir?
Milli güvenlik, bir devletin varlığını, toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve halkının güvenliğini koruma kapasitesidir. Bu sadece askeri bir mesele değildir; aynı zamanda ekonomik direnç, kurumsal güç, toplumsal uyum ve teknolojik yeterliliği de kapsar. Bir ülkede milli güvenlik sorunu olduğundan söz etmek için bu temel unsurların ciddi ve sistematik tehdit altında olması gereklidir. Tehdit dışarıdan gelebileceği gibi içeriden de gelişebilir. Esas mesele, bu tehdidin devletin karar alma gücünü, kurumsal yapısını ya da toplumsal bütünlüğünü sarsacak seviyeye ulaşabilmesidir.
2. Günümüzde Öne Çıkan Milli Güvenlik Tehditleri
Bugün devletlerin karşı karşıya olduğu milli güvenlik tehditleri artık yalnızca savaş ve terörle sınırlı değildir. 21. yüzyılın tehdit haritası çok daha karmaşıktır. En sık karşılaşılan güvenlik riskleri şöyle sıralanabilir:
– Siber saldırılar ve dijital altyapı tehditleri
– Hibrit savaşlar ve dış müdahaleler
– Terör ve iç güvenlik açıkları
– Toplumsal kutuplaşma ve iç çatışma riskleri
– Bölgesel çatışmalar ve askeri gerilimler
Bu tehditlerin hepsi, ortak bir noktada birleşiyor: Devletin kurumsal kapasitesini ve toplumun devlete olan güvenini zayıflatıyorlar. Fakat bu sayılanlar arasında genellikle göz ardı edilen ama belki de sayılan maddelerin hepsini en derinden etkileyebilen tehditlerden biri daha var: liyakat sisteminin bozulması.
3. Görünmeyen Tehdit: Liyakat Sisteminin Çöküşü

Latince “Meritum → hak edilmiş şey, değer, fazilet” ve “Mereri → layık olmak, hak etmek, kazanmak” kökenlerinden türeyen, ingilizce de ise “Merit” şeklinde kullanılan kelimenin Türkçe karşılığı “Liyakat” olmuştur. Liyakat, kişilerin görevlere ve sorumluluklara bilgi, deneyim, yetkinlik ve etik değerler temelinde atanması demektir.
Sağlam bir devlet yapısının olmazsa olmazıdır. Ancak liyakat bozulduğunda, bir çöküş hemen hissedilemez. Derinden derinden süreç işler, yıllara yayılabilir. Ama sonunda hem kurumları hem de toplumu içten içe çürütür.
Yöneticilikler vasıf değil sadakatle veriliyorsa, devletin karar alma mekanizmaları bulanıklaşır. Kararlar gecikir. Adalet duygusu sarsılır. Rasyonel akıl yerine kişisel sadakat ve çıkar ilişkileri ön plana çıkar.
4. Liyakat Eksikliği Nasıl Milli Güvenlik Riski Yaratır?
a) Kurumsal Körlük ve Stratejik Zaaf
Kritik kararlarda ehil olmayan kadrolar görev başında olursa, yapılan hata yalnızca o kurumu değil, tüm ülkeyi etkiler. En ufak kararı dahi kendi belirleyemeyen insiyatif kullanamayan yöneticiler artınca devlet mekanizmaları ağırlaşır ve işleyemez hale gelir. Karar alma mekanizmalarında ben bilmem üstüm bir zihniyeti ile sorumluluk asla alınmaz, işleyişte kar topu etkisi oluşur ve böylece sorunlar onarılamaz hale gelerek giderek büyür.
b) Toplumsal Adaletin Zedelenmesi
Toplum liyakatin yerini torpilin aldığını gördüğünde, devlete olan güveni kaybeder. Bu da yavaş yavaş kutuplaşmayı artırır.
c) Beyin Göçü ve Kalite Kaybı
Yetkin insanların dışlanması ve gençlerin sistemden umudunu kesmesi; ülkenin en değerli kaynağı olan insan sermayesini yitirir.
d) Devletin Direnç Kaybı
Liyakatli kadrolarla kurulan kurumlar bir ülkenin krizlerde ayakta kalmasını sağlar. Ama çekirdekten yetişmeyen kadrolar doğru yerde doğru kararı alamadıkları için hatalar artar.
5. Tarihte Liyakat Kaybıyla Çöken Devletler ?
🏛️ Batı Roma İmparatorluğu (476)
Yöneticilik parayla alınıp satılır hâle geldi. Halkla devlet arasındaki bağ koptu.
🕌 Abbâsîler (1258)
Başarılı yönetim zamanla nepotizme teslim oldu. Moğollar direnişle karşılaşmadan Bağdat’ı ele geçirdi.
🏰 Osmanlı İmparatorluğu (17. yy sonrası)
Enderun gibi liyakat temelli kurumlar işlevsizleşti. Saray etkisiyle yapılan atamalar devleti zayıflattı.
🌐 Sovyetler Birliği (1991)
Parti içi sadakat liyakatin önüne geçti. Bürokrasi hantallaştı, sistem çöktü.
🔥 Irak (Saddam Dönemi – 2003)
Devlet kurumları liyakat dışı yapılarla doldu. Müdahale sonrası çöküş kaçınılmaz oldu.
6. Liyakat, Sessiz Bir Güvenlik Kalkanıdır
Liyakat erozyonu, savaş kadar hızlı yıkmaz. Ama etkisi daha derindir. Çünkü bir devleti, içten sessizce çökerterek, onu dışa karşı savunmasız bırakır.
Milli güvenlik yalnızca silahla sağlanmaz. Eğitimde, hukukta, sağlıkta, ekonomide ve bürokraside doğru insanın doğru yerde olması, en sağlam güvenlik duvarıdır.
Aynı bir bilgisayardaki virüs koruyucu yazılım gibi, virüs ufaktır ama fark edilemezse binlerce taarruz ile bilgisayarı çökertebilir.
7. “Liyakatlı insan yetiştirmek” asıl meselemiz mi?
Bu ayki konu başlığından anladığım kadarıyla, daha büyük bir sorunun liyakatli insanları yetiştirebilme kaygısı olduğudur. Çünkü liyakatı kullanacak kişi ancak liyakatla yetişmiş kişidir denebilir mi. Yani sanatı ancak sanatı doğru icra edenden öğrenebiliriz gibi. Liyakatın daha çok önemsenmeside ancak onunla hamuru yoğrulmuş insanlarla mümkün olacaktır diye düşünüyorum.
Tabi öncelikle onları iyi bir eğitim sisteminden geçirdikten sonra seçebiliriz. Eğitim sistemi bir toplumun kalkınması ve modern çağa ayak uydurması için olmazsa olmazıdır. Yoksa aynı devamı olduğumuz Osmanlı imparatorluğu ile aynı kaderi paylaşabiliriz. Eğitim herkesi kuşatmalı ve devletin ayakta kalabilmesi için hedefler belirlemelidir. Eğitimli olmanın hedeflendiği ve daha çok değer bulduğu bir toplumda cahil insanların sayısıda giderek azalacaktır. Tersine eğitimli insanların daha çok ezildiği bir toplumda, yukarda saydığımız kötü senaryolar işlemeye devam edecektir.
Son söz olarak, bütün bu başlıklar tüm dünyanın ortak 2000 yıllık geçmişinden bize düşündürdükleridir. Umarız ülkemizde de böyle bir süreci (bizlerden ötesi) gelecek nesiller yaşamak zorunda kalmaz. Liyakat bir tercih değil, devletin geleceği için bir zorunluluktur. Düşündürebilmek dileğiyle..
Kaynakça ve Okuma Önerileri
1. Heather, Peter. The Fall of the Roman Empire. Oxford University Press, 2006.
2. Kennedy, Hugh. When Baghdad Ruled the Muslim World. Da Capo Press, 2005.
3. İnalcık, Halil. Devlet-i Aliyye. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009.
4. Service, Robert. The End of the Cold War. Pan Macmillan, 2015.
5. Dawisha, Adeed. Iraq: A Political History. Princeton University Press, 2009.