İşi ehline verin, ehline verilmemiş her iş eksik olacaktır. 1960-70’lı yıllardan sonra “doğru başarıdır” sloganıyla, dünya genelinde artan bir popülarite kazanan bu söylem, 2000’li yıllardan sonra dijitalleşen dünyada daha görünür bir hal aldı. Niteliğe değil niceliğe önem veren, sorgulamayan ya da buna izin verilmeyen bir toplum yapısı inşaasına çimento görevi gören bu ve benzeri söylemler, maalesef yaşadığımız çağda birçok sorunun ihmal edilmiş sebebidir kanımca. İhmal edilmiş bu sebep, yaşamın her alanında akut ya da kronik sonuçlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Akla ve bilime yatırım yapmayan toplumların önümüzdeki yıllarda varlıklarını bağımsız sürdürme imkanı maalesef olmayacaktır (doğal kaynaklara sahip değilse eğer!). Şimdi bile bunun etkilerini deneyimleyebiliyoruz.
Toplumsal dinamikler, bu ve benzeri popülist söylemler ile acil ve önemli sorunların çözümünde palyatif kalmakta ve bir zaman sonra bu durum giderek kalıcı bir hale bürünmekte ve toplumda olağanlaşmaktadır. Bu olağanlaşma hali, yaşamın erken çağlarından başlamak üzere farkında olmadan toplumun birçok kesimine empoze edilmekte, gerek okulda, gerek aile içinde ya da kitle iletişim araçlarında direkt ya da subliminal mesajlar ile bir şekilde alınmaktadır. “Doğru başarıdır”, o halde bunu nasıl yaptığın çok da önemli değildir. Önemli olan hedefe ulaşmak, yani başarmaktır (hedef zenginlik ise parayı hangi yoldan kazandığın önemsizdir).
Her ne ise hedef, buna ulaşmakta katedilen yolun sonucunu değil sürecini belirleyen, bir nevi bahsedilen popülizmin panzehiridir işte liyâkat. Liyâkatli kişiyi, hedefin doğruluğundan ziyade doğru yoldan yapılıp yapılmaması ilgilendirmelidir. Doğru yolda kılavuz ise elbette bilim olmalıdır. Toplumsal sağlık, mutluluk ve gelişmişlik düzeyi, nitelikli yani liyâkatli insan gücü ile oluşturulabilir. Layık olma hali, bahsedilen sürecin sonunda varılması istenen başarının kalıcı olmasına, bir anlamda toplumsal harcı sağlamlaştıran bir çimento görevi de görür aynı zamanda. Örneğin sağlık alanında liyâkatin olmazsa olmaz bir işlevi vardır. Acilen karar mekanizmalarının devreye girip yürütülmesi gereken şu pandemi günlerinde bir kez daha anlaşılmıştır ki, liyâkat, siyaset üstü önemli faktörden biri olmalıdır.
Doğrusunu söylemek gerekirse liyâkat, toplumsal yaşamın her alanında siyaset üstü bir norma kavuşmalıdır. Bunu sadece ülkemizde yaşananlara bakıp değil, aynı zamanda dünyanın en gelişmiş toplumlarına bakarak da söylüyorum. Neticede, pandeminin erken safhalarında alınan yanlış siyasi kararların, ülkeleri ne derece zor duruma soktuklarına hep beraber tanık olduk.
Ezcümle; liyâkat yetkin bilimsel dürüstlük, dürüstlük ise herkese borçlu olduğumuz şeyi ödemektir.
Saygılarımla.
1 yorum
LİYÂKÂT: Bir sorunun çözümünü en iyi bilme ve uygulama yetisi. Bunu gerçekleştirecek güçlü bir eğitim sistemi ve güçlü ahlâki donanımlarla yüklü insan yetiştirmek gerekli. Bana çok ütopik geliyor. Yapabilir miyiz acaba? 1944 te yerle bir olan Japon ve Almanlar kadar çalışkan ve ahlâklı olmadıkça asla. Kısa yoldan çok para kazanmaya hevesli bir gençlikle bu mümkün mü? Mümkün olur inşaallah…