Liyakat ve önemi
Liyakatli kimselerin hükmettiği yerde, herkes seve seve itaat eder. Latin Atasözü
Kunduracının önünde çiftçinin aleti, köpeğin önünde saman, eşeğin önünde kemik, bir şey ifade etmez. Mevlana.
Yazının başında liyakat ile ilgili önemli iki söze yer verdik. Birincisi liyakatli yönetici/ liderlerin etkisi, diğeri ise işlevlerde liyakatin önemi vurgulanmaktadır. İnsanlığın toplumsal yaşantısında liyakat, çok eski dönemlerden itibaren önemsenmiştir. Buna rağmen bilgi çağına ulaşıldığı günümüzde hala liyakat tartışması devam etmektedir. Problemin nedeni, kişisel egosu yüksek yöneticilerin liyakatli bireylere tahammülsüzlükleri sonucu itaati öne çıkarmalarıdır. Genel olarak liyakat eksikliği sorgusuz itaati sağlar.
Genel olarak liyakat kelimesi, değerli, iş bilmek ve ehli olmak anlamları taşır(TDK). Her türlü iş ve faaliyette bulunan veya görevlendirilen icracıların söz konusu işi yapabilecek nitelikte olması beklenir. Aksi durumda en basit işler bile layığı ile yapılamayacağı için beklenmeyen olumsuz sonuçları olacak ve ilgilileri mutsuz edecektir. Toplumdaki sosyal hayat faaliyetlerinde, hizmet veren ve hizmet alan vatandaşlar yanında, yönetim işlevini yerine getiren farklı düzeyde yöneticiler mevcuttur. Her birey kendisine atanan rolleri layığı ile yapabilmesi için o görevin gerektirdiği nitelik(bilgi, deneyim) yanında ahlaki ve etik değerlere de sahip olmalıdır. Böylece hem kaliteli hizmet verilmesi, hem de toplumsal barışın korunması sağlanır.
Liyakatli insan gücü Yetiştirme
Nitelikli insan gücü toplumsal gelişmenin lokomotifidir. Nitelikli ve liyakatli insan gücü toplumların en önemli sermayesi olup, ileri medeniyetin anahtarıdır. Dolayısıyla milletlerin ana gücünü, bu nitelikteki yetişmiş bireyler oluşturmaktadır. Doğal olarak, liyakatli insan yetiştirecek her düzeydeki öğretmen ve eğitmenlerin de hem liyakat, hem de etik ve ahlaki yönden yeterli olmaları beklenir. Ancak böyle niteliklere sahip öğretmen ve eğitmenlere toplum ve öğrencileri saygı duyarlar. Saygı duyulan insanlar örnek alınarak, onların ifade ve davranışları benimsenip içselleştirebilir.
Çocuklarımız, öncelikle anne ve babası, daha sonra da İlk ve orta öğretim kurumlarında görevli öğretmenler ile tanışarak onların yönlendirmeleriyle kendilerine yol çizerler. Bu aşamanın önemini çok iyi kavrayabilen ebeveynlerin yetiştirdikleri çocuklar daha sonra kendisi ve toplumla barışık şekilde başarılı olurlar. Etik, insani ve ahlaki kıstasların asıl bu safhalarda geliştiğinin unutulmaması gerekir. Nitelikli ve liyakatli insan gücü yetiştirilmesi amaçlandığında bu aşamaların köşe taşları, nihai amaca göre kurgulanıp yerleştirilmelidir.
Sonraki aşamada birey, kendisine uygun veya arzuladığı mesleğin yeterliğini kazanabilmek için Üniversite/yüksek okullara yönelmektedir. Liyakatli mesleki bilgi ve icra yetkisi kazandırma işlevi olan Üniversitelerimizin yetkinliği maalesef hala tartışılmaktadır. Üniversitelerin kuruluşu, amaçları, stratejik hedefler, öğretim üyeleri ve liyakatleri, öğrenci nitelik ve dağılımları, akademik bağımsızlıklar, bilimsel çıktılar sürekli eleştirilmektedir. Bu bağlamda Üniversitelerimizin elbette geliştirilmesi gereken pek çok eksiği mevcuttur. Kritik olarak nitelendirilecek bu hususlar ayrı bir makale konusu olarak daha önce tartışılmıştı. İşaret edilmesi gereken en önemli husus, mesleki niteliklerin öne çıkarılarak kazandırılması yanında, insani ahlaki ve etik değerlerin yeterince kazandırılamadığıdır. Yani özetle, öğretiyoruz, ancak yeterince eğitemiyoruz denilebilir. Sonuçta Liyakatli insan gücü yetiştirme süreci analiz edilerek evrensel kıstaslara göre yeniden kurgulanmalıdır.
Liyakatli İnsan Gücünü Yerinde Kullanma
Liyakatli insan gücü yetiştirme ve önemini önceki bölümde açıkladık. Bunun yanında her işte liyakat esas alınarak işi bilen elemanın atanması/görevlendirilmesi, istenen başarı için elzemdir. Aksi durum sadece itaat ederek gününü geçiren iş bilmezler topluluğu oluşturulur. Sonuçta bir yerlerden talimat bekleyip o talimata göre çözüm üretiyor görünümündeki sözde yöneticiler iş yapıyor görünecektir. Yazının başlangıcında Mevlana’nın ifade ettiği gibi, niteliğe göre yapılmayan görevlendirmelerin bir anlamı olmayacaktır. Çünkü bu şekilde sonuç alınması mümkün değildir.
Liyakatli insan yetiştirme kadar yerinde ve uzmanlığı esas alarak görevlendirme önemlidir.
Görevlendirmelerde liyakatin esas alınması, kaliteli ürün ve hizmet üretilmesini sağlayacağı gibi toplumsal barışın sürekliliğine katkısı olacaktır. Dolayısıyla, toplumsal barışın ulusal güvenliğe olan katkısının önemi dikkate alınmalıdır. Çıkarılacak en önemli sonuç, liyakati önemsemeyen kurum ve organizasyonlar dağılmaya mahkum olduğudur. Üst düzey kurumsal yöneticilerin bu sonucu öngörerek sorgusuz itaati değil, liyakati esas alarak ekiplerini oluşturmaları hayati öneme sahiptir. Aynı çıkarım, devlet yapısı ve ulusak güvenlik için de kolaylıkla genelleştirilebilecektir.
Liyakatli İnsan Gücünün Toplumsal Barışa ve Ulusal Güvenliğe Etkileri
Her türlü iş ve özellikle kritik görevlerde nitelikli/liyakatli insan gücünün önemi asla göz ardı edilemez. Çağımızda özgün ve yenilikçi çözümler üreten kurum ve organizasyonlar gelişmeye önemli katkı yaparlar. Bu yenilikleri, liyakatli, motivasyonu yüksek ve yaratıcı olan personel önerebilir. Söz konusu personel çoğunlukla itaat yerine eleştiri ve sorgulamayı seçer. Yöneticilerin birçoğu bu durumdan hoşnut olmayacağı için çatışmalar başlar. Benzer uygulama ve eylemlerden olumsuz etkilenecek olan bireylerin mutsuz olmaları sonucunda toplumsal barış bozularak sosyal patlamalar yaşanabilecektir.
Yaşanabilecek olumsuzluklar sonucunda liyakatli ve nitelikli elemanlar ülkelerini terk etme eğilimine girerler. İbni Sina “Bilim ve sanat, itibar görmediği toplumları terk eder” demiştir. Bu durumu anlayamayan bazı yöneticiler, yangına körükle gidercesine davranabilmektedirler. Durumdan etkilenen nitelikli genç beyinlerin çoğunluğu Ülkeyi terk etme eğilimine girebilmektedirler. Maalesef son yıllarda nitelikli insanların Ülkemizden göç etme eğilimi artmıştır. Beyin göçü olarak nitelendirilen söz konusu hareketlilik, gelişmekte olan ülkelerin aleyhine olacaktır. Öngörülü yöneticilerin adaletli davranarak bu duruma meydan vermemeleri önemlidir.
Neler Yapılmalı?
Öncelikle liyakatli insan gücü yetiştirme konusunda evrensel kriterlerden taviz verilmeden işi bilen yanında etik ve ahlaki değerlere sahip olan eleman yetiştirilmesi amaçlanmalıdır. Bu yeter mi? Tabii ki yetmez. Her Türlü iş ve görevde liyakat esas alınmalı, böyle bireylerin görüş ve özgün çözümleri değerlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır. Konu ile ilgili söylenecek ve yazılacak çok fazla gerçek hikâye bulunabilir. Eminim okuyucuların şahit oldukları benzer olaylar vardır. Geçmişten günümüze hep tartışılan liyakat ve etkilerinin farkındalığının eksikliği hala hissedilmektedir. Aşağıda, yapılabilecek basit ve ana öneriler özetlenmiştir.
- Eğitim-Öğretim sistemi ve altyapısı liyakatli insan gücü yetiştirme amacına göre yeniden kurgulanmalıdır.
- Her kademedeki öğretmen ve eğitimciler, liyakat ve ahlaki-etik nitelikleri evrensel ölçütlere göre değerlendirilerek seçilmelidir.
- Liyakate değer verilerek her düzeydeki bireyin motivasyonu yükseltilmelidir.
- Adalet kavramı sadece kanunlarda değil toplumda kültür olarak içselleştirilmelidir.
- Liyakatli personelin uzmanlık konusuna göre görevlendirilmesi esas alınmalıdır.
- Liyakat, toplum kültürü haline gelecek şekilde uygulamalar yaygınlaştırılmalıdır.