Bu yazımız 1 Nisan 2021 tarihinde yine bu sitede yayınlanan “Londra’da Hukuk Savaşları! Çocuk ve Ergenlerde Cinsiyet Değiştirme Girişimleri Üzerine Bir Yazı” (1) başlıklı yazımızın devamı niteliğindedir. İsteyen okuyucularımız o yazıya dönüp temel kavramlar hakkında verdiğimiz bilgilere başvurabilirler. Özetleyecek olursam; o yazıda, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde son derece çetin tartışmalara konu edilen, Cinsiyet hoşnutsuzluğu olan çocuklara önce bir süre puberte baskılayıcı hormon, sonrasında karşı-cins hormonu verilmesi ve en sonunda cerrahi girişimden oluşan protokol hakkında bilgi sunmuş ve Londra’da karara bağlanmış bir davadan bahsetmiştim. Tavistock Cinsiyet Kimliği Gelişim Kliniği’ne karşı davayı açan takipteki bir çocuğun velisi ve geçmişte klinikte “geçiş” protokolu uygulanmış Keira Bell isimli bir hastaydı. Keira Bell klinikte özensizce değerlendirildiğini, hemen hormon müdahalelerine yönlendirildiğini ve mastektomi (memelerin cerrahi olarak çıkarılması) operasyonu geçirdiğini, sonuçta ruhsal ve bedensel olarak zarar gördüğünü savunuyordu. Bir sembol isim haline gelen Keira Bell ve diğer veli ilk derece mahkemede çok yerinde saptamalar içeren gerekçeli kararla haklı bulundular. Ancak temyiz mahkemesinde ne oldu bilin; mahkeme çocuk ve ergenlerin cinsiyet “geçiş” sürecine onam/rıza verebilecek Gillick yeterliliğine sahip olduklarına karar verdi. Bu yeterliliğin yerinde olup olmadığını değerlendirme sorumluluğu da klinisyenlere bırakıldı. Yani ilerde çocuk, benim aklım başımda değildi, çocuktum veya başka bir hastalıktan mustarip idim, düşünebilecek durumda değildim derse, muhatap klinisyen olacak anlamına geliyordu bu karar. Davacıların bir üst mahkemeye temyiz başvurusu ise reddedildi.
Tartışılan uygulama bir tür emrivaki ile yıllardır Londra’nın orta yerinde dava edildiği şekilde devam ettikten sonra Temyiz mahkemesi ne karar versin? Kanımızca devleti koruyacak bir karar alınarak ortaya çıkan kargaşanın hukuki boyutu denetim altına alınmaya çalışılmıştı. Marketten bir paket sigara alamayacak, tapuda ve bankada işlem yapamayacak, araç kullanamayacak yaştaki çocukların “cinsiyet geçiş” protokolü gibi bir olaya onam verebileceği kararı buruk gülümsemelere yol açmıştır. Bir başka “Küçüğün rızası vardı” durumu değilse, nedir?
Dava sonrasında beklenmeyen gelişmeler: Tavistock Cinsiyet Kimliği Gelişim Kliniği kapatılıyor!
Çocukların davayı kaybetmeleri sağduyulu her insanın içinde burukluk yaratsa da davanın sonuçlanması sonrasında beklenmeyen gelişmeler yaşanmaya başladı. Hukuki süreç devam ederken Tavistock Cinsiyet Kimliği Gelişim Kliniği’nin geçmişte Kraliyet Pediatri ve Çocuk Sağlığı Koleji’nin Başkanlığını da yapmış olan Dr. Hilary Cass tarafından teftiş edildiği ortaya çıktı. Burada bir ayraç açalım ve söz konusu Tavistock Cinsiyet Kimliği Gelişim Kliniği’nin alanında, Avrupa’da amiral gemisi özelliğinde olduğunu vurgulayalım. Dr. Cass’ın raporu sonucunda kliniğin önümüzdeki yıl tasfiye edilmesine ve bölgesel merkezlerde daha farklı bir yapılanmaya gidilmesine karar verildi. Teftiş raporundaki saptamalar neleri içeriyordu?
i. Kliniğin son yıllarda artan yoğun bir hasta yüküyle karşı karşıya kaldığı,
ii. Yeni tedavilerin uygulandığı ortamlara özgü geleneksel denetim yöntemlerinin uygulanmadığı; araştırma ve kanıta dayalılıkta belirgin eksiklikler bulunduğu,
iii. Çocukluk çağında Cinsiyet hoşnutsuzluğunun, cinsiyet geçişi (değişimi) seçeneğinin uygulanması için ne denli sabit ve değişmez bir durum olduğu konusunda genel bir kabul ve hatta “açık tartışma” ortamının bulunmadığı,
iv. Başvuran hasta profilinin son yıllarda doğum kaydı kız olanlar ve eşlik eden çeşitli nöro-psikiyatrik sorunları olan çocuklar yönünde değiştiği,
v. Birleşik Krallık’ta uygulanan sevk ve başvuru zincirinin bu kliniğe başvurularda geçerli olmadığı,
vi. Klinik çalışanlarının egemen olan “sorgulamayan-onaylayan yaklaşım” nedeniyle kendilerini baskı altında hissettiği,
vii. İlk muayeneyi olmak için uzun bekleme sürelerinin gerekmesi,
viii. Tek bir psikiyatrik bozukluğa, yani Cinsiyet Hoşnutsuzluğuna odaklanan “tanısal seçicilik” nedeniyle diğer, eşlik eden nöro-psikiyatrik bozuklukların göz ardı edilebileceği,
ix. Çocukların Cinsiyet disforisi konulu gerekler nedeniyle erkenden erişkin servislerine yönlendirilmesinin diğer nöro-psikiyatrik sorunlarda yeğlenen NHS yaklaşımından farklı olduğu,
x. Servis standartlarının pek çok açıdan arzu edilenin gerisinde kaldığı,
xi. Öncü uygulama olan Dutch modeline göre aykırılıklar olduğu,
xii. Cinsiyet hoşnutsuzluğu ve uyumsuzluğu olan çocuk ve gençlere klinik yaklaşımın nasıl olması gerektiği konusunda bilimsel kanıt düzeyinin sonuçsuz olduğu,
xiii. Tanım, veri toplama, kaydetme ve hasta izlemi bağlamında eksiklikler olduğu,
xiv. Genel olarak Puberte durdurucuların uzun vadeli sonuçların bilinmediği; cinsel, bilişsel ve gelişimsel etkileri için de çok sınırlı araştırma bulunduğu,
xv. Eldeki bilimsel yazın birikiminin doğum kaydı erkek olan gençlere ait olduğu, son dönemde kliniğe başvuru oranı çığ gibi artan kız bireylere ait çok daha az bilgi olduğu,
xvi. Bazı bilim yazarlarının verileri belli bir ideolojik ve kuramsal bakış açısından değerlendirmesi riski bulunduğu, temel saptamalar olarak raporda yer bulmuştur (2).
Rapordaki saptamalar uyarınca, şimdilerde uygulamaya konulan, kapsamlı öneriler de yer alıyor. Yukarda vurguladığımız gibi, yeni bir yapılanmaya gidiliyor ve 8 bölgesel merkezde hizmet verilmeye başlanacak. Bunun ele aldığımız konuda İngiltere’nin Ulusal Sağlık Kurumu olan NHS’in temel bir politika değişikliğine gittiği anlamına geldiğini söylemek olası. Artık hiçbir şey Tavistock Kliniğinde alışıldığı gibi olmayacak. Nereden bakarsanız bakın, görülen, hani bazı filmlerde olur ya, “Deney sonlandırılmıştır…” durumu!
Şimdi de, NHS tarafından uygulamaya konulan kılavuzun ana hatlarını özetleyelim (3): Öncelikle, bir çocuk kendi cinsiyet algısı ile ilgili ne öne sürerse kabul edilmesi anlamına gelen “sorgusuz-sualsiz cinsiyet onaylayıcı” yaklaşım içindeki “Cinsiyet kliniği” modelinden uzaklaşılıyor. Çocuğun sosyal ortamda “cinsiyet geçişi” sürecine başlaması aktif bir müdahale olarak kabul edilip sıkı koşullara bağlanıyor. Bu çocuklara uygulanacak psikoterapi ve psikoeğitim asıl yaklaşım yöntemi olarak benimseniyor. Keskin medikal girişimler denetim altına alınıyor ve puberte sonlandırıcı ilaçlar ancak bilimsel araştırma ortamlarında kullanılabilir duruma geliyor. Biyolojik cinsiyet kavramının önemi yeniden tesis ediliyor. Cinsiyet Hoşnutsuzluğu için DSM-5 tarafından getirilen ölçütler onaylanarak ICD-11 tarafından getirilen kötüye kullanıma açık tanımdan uzaklaşılıyor. Çocuklarda Cinsiyet Hoşnutsuzluğu ile ilişkili klinik kararların çok branşlı ekipler tarafından alınması amaçlanıyor. Klinik izlemlerde “sıkıntı/hoşnutsuzluk” ve “sosyal işlevsellik” gibi temel sonuç göstergeleri aranıyor. Klinikler dışında meşru olmayan yollarda gerçekleşecek arayışların desteklenmeyeceği ve sorumluluk alınmayacağı karara bağlanıyor. Kuşkusuz, yetmez ama evet diyebileceğimiz, önemli gelişmeler bunlar.
İngiltere’den sonra İsveç, Finlandiya ve Fransa gibi başka Avrupa ülkeleri de “sorgusuz-sualsiz cinsiyet onaylayıcı” yaklaşımı değiştiren kararlar aldılar. ABD ise ele aldığımız konunun çok önemli bir çekişme ve kutuplaşma alanına dönüşmüş durumda. Aslında böylesi bir konunun sağcısı solcusu, liberali gelenekçisi olmamalı ama, Demokratlar “sorgusuz-sualsiz cinsiyet onaylayıcı” yaklaşımın sıkı taraftarı durumundalar. Cumhuriyetçiler ise yönettikleri eyaletlerde çocuk yaşta cinsiyet geçişiyle ilgili uygulamaları denetim altına almış durumdalar veya bu yönde mücadele veriyorlar. Yakınlarda, en son Florida eyaleti bu diziye katılmış oldu.
Tartışma ve Sonuç
Tartışmada öncelik taşıyan bazı noktaları vurgulamakta yarar var. Bu yazıda ele alınan ve dünyadan gelişmelerin aktarıldığı konu çocuklarla ilgilidir. Erişkin cinsel yönelim ve/veya cinsiyet hoşnutsuzluğu olan bireyler tartışma dışındadır; esasen erişkinler için söz konusu olan kavram ve araçlar çocuklar için uygulanamaz. Çok kolaylıkla farklı görüş sahiplerini “düşmanlık” ya da “fobik” tutum içinde olmakla yaftalayan yaklaşımlar nedeniyle bu açıklamaya gerek duydum. Devam edelim, Cinsiyet Hoşnutsuzluğu olan çocukları erken yaşlardan cinsiyet geçişi rotasına yerleştirmeyi amaçlayan tartışmalı süreç hiç uygulanmasa bile bu çocukların birkaç sene sonra reşit olarak erişkinlerin kullandığı bütün hakları kullanacakları açıktır. O halde bu aşırı gayret ve acele nedendir?
Bir diğer açıklık gerektiren nokta, bu konunun klinik tıp alanında sık sık yaşanan, örneğin, bir cerrahi vakada açık cerrahi mi yapalım, kapalı cerrahi mi yapalım ya da başka bir hastada, A ilacını mı verelim, yoksa B ilacını mı verelim türünden bir tartışma olmadığıdır. Konuyu öyle imiş gibi tanıtmak ve kabul etmek, olayın özünü kavrayamamak ve tıbbın kötüye kullanımı niteliğinde bir uygulamayı masum göstermektir.
Peki, nasıl oluyor da bilimsel, klinik, etik, yasal pek çok sakınca bulunmasına karşın çocuk yaş grubunda “sorgusuz-sualsiz cinsiyet onaylayıcı” yaklaşım uygulama zemini bulabilmiştir? Yanıt, Cinsiyet İdeolojisi sayesinde (4)! Devlet Başkanları düzeyinde destek gören bir konunun belli bir uygulama alanı bulacağı açıktır. Deneysel olduğu apaçık belli olan işlemler çocuklar konusunda nesnelliği tartışılmayacak bilim adamları ve klinisyenlerin baskı altına alınmasıyla oldubitti havasında uygulamaya geçirilmiştir. Tıbbi etik zemininde sakıncaları aşmak için geliştirilen kavram ve terim panayırının sonucu olarak denilmektedir ki olgun küçükler için yaş bir ayrıntıdır! Yasalara gelince, bunları da dolanmak mümkün olmuştır: insan üzerinde deney, çocuk üzerinde deney, üreme yeteneğinin ortadan kaldırılması, beden dokunulmazlığı… gibi kavramlar kağıt üzerinde kalmıştır.
İlginç olan bir diğer konu da, kapitalizm ve emperyalizmin kalesi ülkelerde geliştirilen tartışmalı uygulamaların özgürlük ve insan hakkı olarak tanıtılabilmesidir. Sosyalist düşünürlerin kemiklerini sızlatacak, hangi derin tahlil ile ulaşıldığı belirsiz vargılar toplumcu felsefenin çok uzağındadır. Çocuk hastaları, firması alanında tekel olan bir ilaca, yani Puberte baskılayıcıya yönlendirmek (Lupron, Lucrin), üstelik o ilacı çocuklara kat kat daha pahalı sunmak, nasıl ilerici bir anlayıştır sorulması gerekir. Erişkin yaşta alınabilecek cinsiyet geçiş kararının erken yaşta alınmasını sağlayarak çocuğu yaşam boyu bir endüstriye bağımlı kılmak, ancak kapitali artıracak bir yaklaşım olabilir. Tabii bu sorular pek sorulamıyor, çünkü “sorgusuz-sualsiz onaylayıcı yaklaşım” , zaten adı üzerinde, sorulmasını istemiyor.
Devran ayarlandığı gibi sürüp giderken dönüşüme damgasını vuran Keira Bell’in sözleri ve hüzünlü gözlerindeki soru oldu: Peki, ben ne olacağım? Açtığı davayı kaybeden gençlerin yarattığı değişim tartışmalı uygulamaların bir geleceği olamayacağını ilişkin umut yaratmıştır. NHS gibi bir kurum yukarda özetlediğimiz kararları almışsa artık dünyanın hiçbir yerinde klinisyenlere ve çocuklara sözüm ona kılavuz, yönerge ve yaklaşım dayatılamayacağı ortaya çıkmıştır.
Sayın Okur, eğer yazımızı buraya kadar okuduysanız, bildiğim kadarıyla Türkiye’de bu konuda yazılmış “tavırlı” ilk yazının devamını okumuşsunuz demektir. Ne yapalım, “sorgusuz-sualsiz onaylayıcı” tutumlar içinde olmadık hiç, bundan sonra da olamayız.
KAYNAKLAR
2. https://cass.independent-review.uk/publications/interim-report/
3. https://segm.org/England-ends-gender-affirming-care
4. Evans M. (2021). Freedom to think: the need for thorough assessment and treatment of gender dysphoric children. BJPsych Bulletin, 45(5), 285–290. https://doi.org/10.1192/bjb.2020.72
1 yorum
Batının çöküşünü hızlandıran ahlaksızlıkların, sapkınlıkların başka coğrafyalarda normalmiş gibi sunulması başka bir ahlak arızası olsa gerek. Bugünün egitim anlayışı dünyayı yöneten çukur zihniyetin değirmenine su taşıyan nesiller ortaya çıkarmak üzerine malesef. Sizde zaten ifade etmişsiniz
“İlginç olan bir diğer konu da, kapitalizm ve emperyalizmin kalesi ülkelerde geliştirilen tartışmalı uygulamaların özgürlük ve insan hakkı olarak tanıtılabilmesidir”
Fıtrata aykırı hiç bir şey özgürlük ile açıklanamaz savunulamaz diye düşünüyorum