Arı Fablı
Arılar huzur ve zenginliğin hakim olduğu bir kovanda yaşamaktaydı. Arı topluluğu, tüm çabalarının birbirlerinin sonsuz arzularını doyurmak için olduğunun farkındaydı. Hırs, mala düşkünlük, rekabet, göze görünür olma çabası ve haset çalışmaları için temel motivasyonlarıydı:
Verimli kovanda binlerce arı yaşardı / Bu binlerdi onları büyüten;
Milyonlarcası da doyurmaya çalışırdı / Birbirinin haset ve kötülüklerini…
Lüks, milyonlarca fakirin ekmek kapısı oldu / Diğer bir milyonun ki ise gururdu:
Tek başına haset ve kötülük / Sanayinin asıl motivasyonuydu.
Mandeville kovandaki eşitsizliklere de birçok farklı örnek üzerinden değinmektedir:
Kutsal köleler açlıkla boğuşurken
Hizmet ettikleri tembeller
Hizmetlerinin keyfini sürmektelerdi
Kırmızı, dolgun ve doygun suratlarıyla
Bazıları her zaman savaşın en sıcak bölgelerinde kalır
Ve bacaklarını, kollarını kaybederken…
Diğerleri hiç meydana bile çıkmaz
İki katı maaş alırken sıcak evlerinde otururlardı.
Tüm bunların yanı sıra, arı kovanında kurulu bir hukuk sistemi ve yönetim şekli olmasına ve toplumun bir şekilde devamını sağlamasına rağmen, bu hukuk düzeni de varoluşu açısından yozlaşmıştı ve sayılan tüm bu eşitsizliklerin temel nedeni buydu:
Hem kanunları hem de giysileri
Aynı derecede değişkendi
Bir bakardınız ki bir süre için ödüllendirilen bir davranış
Aradan bir sene geçmezdi ki suça dönüşmüş!
Günlerden bir gün Yüce Arı kovana müdahale eder, tüm arılar erdemli birer bireye dönüşür. Artık hırs, haset, mala düşkünlük, görünür olma çabası ve rekabet yoktur. Herkes ihtiyacı olanla yetinmektedir:
Avukatlık bürosu çok sessizdi artık
Çünkü artık borçlular borçlarını isteyerek ödüyordu
Hatta daha önceden kalan ve unuttuklarını bile
Unutulmadığını söyleseler ve almak istemeseler de.
Şaşalı bir hayat süren süslü Chloe,
Neredeyse kocasına tüm devleti soyduracak kadar açken gözleri:
Şimdi mobilyalarını satar oldu,
Hintlilerden yağmalayarak getirdikleri o canım mobilyaları.
Kovanın sonu
Sonunda, arı kovanı çok erdemli bir yer olmakla birlikte, artık ekonomik bir güç olmaktan çıkmıştı. Herkes erdem abidesi olduğundan işlerini teker teker kaybetmeye başlamış, böylece artık ortada arı kovanı diye bir şey kalmamıştı; ne de olsa içerisinde üretim yapılmayan bir kovana kovan demek mümkün değildi. Mandeville daha önce arı kovanında var olan onlarca farklı meslek grubu saymıştı, ancak şimdi bu meslek erbabının hepsi bir yığın işsiz azizler ordusuydu:
İtidallerini mükemmel bir seviyeye yükselten
Bu erdemli durumu da bir kötülük olarak gördüler
Onun da aşırısından kaçmak için
Boş bir ağaç kovanına sığındılar
Mutluluk ve dürüstlükle kutsanmışken!
“Gizli kötülükler, toplumsal fayda” mottosuyla ün kazanan Arılar Fablı’nda bencillik, hırs, haset, şöhret ve mala düşkünlük gibi bireyleri çalışma konusunda motive eden kötücül duyguların yerini merhamet ve fedakarlık alınca arıların çalışma motivasyonu kaybolmuştu.
Halis Din
İşte tam burada halis din devreye girmelidir tıpkı belli dönemlerde eskiden olduğu ve ne yazık ki günümüzde olmadığı gibi! Toplumu oluşturan her bir birey Mutlak İyi / Bir için çalışmalıdır. İşe başlamadan önce okkalı bir “bismillah” çekmeyi değil; bireyin çalışma motivasyonunun bencillik, hırs, mal tutkusu, şöhret gibi kötücül öğeler yerine yalnızca Mutlak İyi / Bir olması gerektiğini vurguluyorum. Burada amaç öte dünyada keyif çatmak değil, Mutlak İyi’nin / Bir’in rızasını kazanmak / O’nunla bütünleşmeyi sağlamak olmalıdır! İşte halis dinin amacı ve felsefesi budur. Ezcümle Kierkegaard’ın dediği gibi söylemin değil eylemin dilidir önemli olan. Çünkü ‘Tanrı secde eden bedenlere değil, secde eden yüreklere bakar.’ der Kant.
Sonuç
Demek ki toplum zenginleşiyor lakin zengin fakir makası açılıyor ise o toplumda bireyleri çalışma konusunda motive eden öncül unsur, Mandeville’in dediği gibi, kötücül arzularıdır. O toplumda yaşanan din ne yazık ki Marx’ın deyimiyle afyon dindir!
Toplum zenginleşiyor fakat toplumda işveren ile emekçi arasında makas açılmıyor ve sefalet yok oluyorsa orada bireyleri çalışma konusunda motive eden unsur Mutlak İyi / Erdem / Bir / halis dindir!
Kur’ani söylemle; kazanç, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet hâline gelmesin!