Francis Bacon’ın Latincede 1620 yılında yayınlanmış olan başyapıtı Novum Organum (Yeni Mantık), İngiltere’de 17. yüzyılda yaygın olan dilde yer alan bazı kavramların yeniden tarif edilmediği takdirde günlük yaşamın karmaşadan kurtulamayacağını felsefi bir işaretle söylemektedir.[1] Bu kitabın ve daha sonra aynı meseleye dikkat çeken Thomas Hobbes tarafından yazılıp yine Latincede 1651 yılında yayınlanmış olan Leviathan’ın da esin kaynağı, özellikle kavramların tariflerine, tarihlerine ve hangi deneyimlere karşılık geldiklerine dikkat çekerek inançları, bilgileri ve argümanları tartışan Tehâfütü’l-Felâsife’dir (Filozofların Tutarsızlıkları). Ebû Hâmid el-Gazâlî’ye ait bu kitap, çok beklendiğinin aksine Batı Avrupa insanlarının, Hıristiyanlığın ve üretemeyişin suistimalinden kaynaklanan handikapları ve sorunları fark edip bunlarla mücadele etmesinin özellikle İngiltere’de önünü açmıştır.[2] Gazâlî’nin bu kitabının meydana getirdiği etkiler olmasa İngiliz felsefesi, iktisadı ve psikolojisinin tarihi oldukça farklı olurdu.
Günümüz Türkçesinde esas itibariyle ‘katı nedensellikçilik ve alımgücü temelli yaşam izahı’ anlamları kastedilerek kullanılan “materyalizm” ve ‘karşılıklılık ve nedenselliğe dayalı etkileşimleri gayrimeşru görme ve İlâhî olma vasfının maddi her türlü ilişkiselliğe yüce seviyede karşı olduğu’ anlamları kastedilerek kullanılan “maneviyat” kavramları her günkü yaşamda meydana gelenlerin anlaşılabilmesini zorlaştıran bir kavram karmaşasına yol açabilmektedirler. Bu nedenle maneviyat kavramının 20. yüzyılda Türkçeye çeviri yoluyla kazandırılmış Batı Avrupa kökenli ve Katolik Hıristiyanlığına ait bir kavram olup; aslında temelde Amerikan yüzyılının etkisiyle modern öncesi İslâmî deneyimler kastediliyormuş gibi işletildiğini anlatan bir yazı yazmanın yararlı olabileceğini düşündüm. Nitekim Türkçede din psikolojisi alanında yapılmış akademik çalışmalar da bu vakıayı dile getirmektedirler.[3]
Maneviyat kavramıyla kastedilen İslâm, materyalizm kavramıyla kastedilen de Hıristiyanlık ve Avrupa değildir. Bilimsel anlamda materyalizmi oluşturan deneyimler ile kastedilen, nedensellik kavramının işletilmesi veya endüstriyel toplum ve kenti yeni tanımış insanların zevklere ve konfora hayran olmalarıdır. Charles Sanders Peirce’ün materyalizmle ilgili analizlerinden bu anlaşılabilmektedir.[4] Maneviyat kavramıyla kastedilen, Hıristiyan insanların ahlak (moral) ve ruhsallığa (sprituality/Platoncu ruha dayalı) yönelik deneyimlerinden hareketle etik ve davranışbilim araştırmaları ve analizleridir.[5] Tıpkı “medeniyet” ve “değerler” kavramında olduğu gibi maneviyat kavramında da Türkçede ciddi bir anlam ve hedef karışıklığı deneyimlenmektedir. Medeniyet kavramı da değerler kavramı da modern ve çağdaş Batı kökenlidir ve bunlara modern öncesi İslam tarihinin içerisinden doğal nedensellikler uyarlamak bazı yanlış anlamaları beraberinde getirebilmektedir. Maneviyat kavramı Türkçede modern öncesi İslam tarihi ve geçmiş deneyimlerle ilişki halinde kavranabilir. Bu mümkündür. Hatta kavramın ABD’deki çağdaş kullanılma pratikleri bakımından bu gereklidir de. Ama kavramı akademik olarak kullananların genelinin ve toplumu oluşturan bireylerin tamamının yanlış kullanımından sakındırmak için her seferinde çağdaş arka planıyla ilişkili halde kullanmak daha yararlı görünmektedir. Sanki maneviyat modern öncesi İslam tarihinde icat edilip geliştirilmiş bir kavrammış gibi yapıldığında; geçmiş dönemin nedensellikçi fıkıh mülahazaları, yaşam analizleri ve ruhsallığa fazla teslim olmayı eleştiren kelami görüşleri büsbütün bağlamsız kalabilmektedirler. Ayrıca 19. yüzyılda sadece Fransa ve İngiltere dışındaki Avrupa’da etkili olan materyalizm, onun evi olan idealizm ve 20. yüzyılda bu ikisine liberal bireyci bir tepki olarak Katoliklik içerisinden gelişen ruhçuluk, zihincilik, bilinççilik ve değerler gibi daha mutedil bir fiziksel dünya kabulünü içeren tavırlar sanki İslâmî inançlarla ilgili olarak teşekkül etmişler gibi yanlış konuşlandırılabilmektedirler.
Burada bir tespitte bulunmak gerekmektedir. Dünyanın neredeyse tamamındaki her günkü yaşam ABD’deki değişimlerden nasiplenmektedir. Amerika’daki yaşamı ve eğilimleri takip etmeksizin yanı başımızda her gün beliren yenilikleri anlamak kolay görünmemektedir. Bu vakıa, İtalya’dan İspanya’ya, Norveç’ten Polonya’ya, Brezilya’dan Güney Kore ve Hindistan’a kadar her yerde mevcuttur. Bu örnek verilen ülke ve toplumların sözgelimi yerel müzikleri ve yaşam tarzları büyük ölçüde popüler Amerikan kültürüne göre özellikle son 30 yıl içerisinde gözle görülür bir değişim geçirmiştir. Medeniyet, değerler, maneviyat ve daha birçok kavram söz konusu ülke ve toplumların tamamında yeni bir dünya ve insanlık tarih yazımı, bilim yapma tarzı ve kültür oluşturmanın bileşenleri olarak gündeme gelmişlerdir. Avrupa-merkezci dünya ve aydınlanma kavramının yönettiği kültürler ile kıyaslandığında ABD kültüründen etkilenmiş yenidünya ve yeni kültürün daha ileri ve modern öncesi yerelliklere karşı daha müsamahakâr olduğu söylenmelidir. Şimdilerde söz konusu olan yeniden veya İkinci Soğuk Savaş durumu bakımından da Amerikan bireyciliği ve küresel kapitalizm hemen aşılabilecekmiş gibi görünmemektedir.
Bu bağlamda maneviyat, her toplumun kendi içerisinde bileşen olan bireylerin toplumsallaşırken edindikleri davranış normları seviyesinde ahlak ve etiği, yardımlaşma ve dayanışmaya girişirlerken takip ettikleri iletişim alışkanlıklarını ve nihayet kendi deneyimlerine dayanan kişisel özelliklerini içermektedir. Bu yönüyle bütünüyle maddi nitelikli ve nedenselliğe bağlı görünen maneviyat, insani duygulanım, özgür irade, adalete verilen kıymet ve toplumsal mutluluğun paylaşımı bakımından başlangıç seviyesindeki madde hayranlığıyla pek açıklanamayacak bir ruhsallık içermektedir. Türkiye Müslümanlarının kendi tarihsel kimlik ve aidiyetleri bakımından öne çıkan maneviyat da bu çerçevedeki medeni, psikolojik, ahlaki ve yardımsever insan özelliklerinin modern öncesi İslâm mirasıyla buluşturulmasını içermektedir.[6] Çağdaş zamanlarda piyasa kültürünün her şeyi maddi kazanımlar ve paraya endekslemesiyle birlikte maneviyat biraz da dürüst, samimi, gösterişsiz ve tutarlı davranmayı içermeye başlamıştır. Bu son aşamada maneviyatın öncelikle ve çoğunlukla kişisel bir özellik mi yoksa toplumsal bir özellik mi olduğu tartışmaya açıktır. Kişisel özellik olduğu yönündeki eğilimin analizleri ile toplumsal özellik olduğu yönündeki eğilimin analizleri birbirinden farklı olacaktır. Çünkü toplumsal özelliklerin piyasa kültüründen ayrıştırılabilmesi kolay olmadığı gibi kişisel özelliklerle de iletişim ve dayanışmayı temellendirebilmek zor görünmektedir. Her hâlükârda dünya ve insanlık kendi ortak doğrusunu aramaya devam etmektedir.
Kavramsal seviyede maneviyat büyük ölçüde mantıksal genelleme ve deneyimlerin adlar ve kavramlar altında bütüncülleşmesine dayanmaktadır. Yani yardımseverlik bir insanın başka bir insana gösterdiği ve içinde nedensel etkileşim bulunan maddi bir olgudur. Ama bu olgunun tekil örneklikten genel bir davranışa veya tekrarlanan bir norma evrilmesi onu maddi nitelikten çıkarıp manevi bir niteliğe kavuşturmaktadır. Hermenötiği (gelenekleri önemseyen yorumbilim) kuramsallaştıran 19. yüzyıl Alman düşünce geleneğinin mirasından anlaşılabilen de budur.[7] Bu bağlamda sağduyunun ortalama bir yaşamda çok sayıda maddi olay ve az sayıda manevi kavramı kabul edebileceği belirtilmelidir. Tarih boyunca insanlar manevi veya tümel olanları gerçek yaşamdaki hâdiseleri göz ardı edecek tarzda telaffuz edip işlettiklerinde birtakım suistimaller gündeme gelebilmiştir. Victor Hugo’nun 1831 yılında yayınlanan Notre Dame de Paris (Türkçede Notre Dame’ın Kamburu) adlı romanı tam da bunu anlatmaya çalışmaktadır. Bütün bunlarla birlikte eğer maneviyat kişisel özelliklerle alınır ve tüketim piyasasından azade olarak İslâm içinden geriye dönük olarak anlamlandırılmak istenilirse; şu ayet insan için en doğru olanı haber vermektedir: اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِؕ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُؕ Yani “Bunlar, [Allah’a ve Resûlü Muhammed (SAV)’e] inanan ve Allah’ı anarak iç huzurları tatmin olanlardır. Bilmelisiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anarak tatmin olurlar.”[8] Bu ayetten önceki ayette toplumsal bir iletişim ve işbölümüne yer verilmiş olmakla birlikte işaret kişisel samimiyet ve karşılıklı toplumsal davranışlar yönündedir. Allah’ı anmak demek piyasada O’nun adını dünyevi ilişkilerden bütünüyle bağımsız olarak tekrarlamak demek değildir.
[1] Francis Bacon, The New Organon; ed.: Lisa Jardine, Michael Silverthorne, Cambridge, Melbourne: Cambridge University Press, 2000, Paragraf 97, s. 79-80.
[2] Frank Griffel, al-Ghazâlî’s Philosophical Theology, Oxford, New York: Oxford University Press, 2009, s. 97.
[3] Peter C. Hill ve diğerleri, “Din ve Maneviyatı Kavramlaştırma: Birleşme ve Ayrılma Noktaları”, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi; çev.: Nurten Kimter, 2013, sayı 3, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/46233, s. 92-93; Hümeyra Nazlı Tan, Mualla Yıldız, ““Manevi İyi Oluş” Kavramının Ortaya Çıkışı ve Tanımlanması”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2650259, Aralık 2022, 452-455.
[4] Charles Sanders Peirce, The Collected Papers of Charles Sanders Peirce; ed.: John Deely, Harvard University Press, 1994 (e-book), https://colorysemiotica.files.wordpress.com/2014/08/peirce-collectedpapers.pdf, s. 4088, 4686, 4790, 4979.
[5] Peirce, The Collected Papers of Charles Sanders Peirce, s. 1181; Hill ve diğerleri, “Din ve Maneviyatı Kavramlaştırma: Birleşme ve Ayrılma Noktaları”, 92-93; Tan, Yıldız, ““Manevi İyi Oluş” Kavramının Ortaya Çıkışı ve Tanımlanması”, 452-455.
[6] Vanessa de Gifis, Shaping a Qur’ânic Worldview: Scriptural Hermeneutics and the Rhetoric of Moral Reform in the Caliphate of al-Ma’mûn, London, New York: 2014, s. 6-7, 23.
[7] Ahlak psikolojisi bağlamında yararlı editoryal bir çalışma olarak bkz. Brent D. Slife, Stephen C. Yanchar (ed.), Hermeneutic Moral Realism in Psychology: Theory and Practice, London, New York: Routledge, 2019.
[8] Kur’ân-I Kerîm, Ra’d Sûresi, 13/28.
1 yorum
Maneviyat İslam’ın bihakkın yaşanması ile ortaya çıkacak bir hakikattir. Helal beslenmek, haram davranışlardan uzak durmak, 5 vakit namazı dosdoğru kılmaya gayret etmek . Bunlar olmayınca doğacak boşluğu nefsani arzular doldurur diye düşünüyorum