Apollinaire, onun için yaşamış en özgür ruh demiştir. Yıllar önce ilk olarak elime geçen “Aşkın suçları” adlı hikâyelerini okurken kitabın üstünde bu yorumu okumuştum. Kitabı ilk okuduğumda, bu sefih insan müsveddelerini anlatan kişinin ne gibi bir özgürlüğe sahip olduğunu pek anlayamamıştım. Nedense ilgim azalmadı. “Erdemle Kırbaçlanan Kadın” ve sonrasında “Sodom ve Gomorre” adlı romanlarda rezilliğinin bir sınırı olmadığını gördüm. Nedense kendisine kızamıyor, bu rezalet tiyatrosuna bakmaktan kendimi alamıyordum. Üst üste binen bu sefihler ile bize anlatılmak istenen neydi? Her türlü erdemden sıyrılmış “Sodom ve Gomorre” dörtlüsünün günümüzdeki karşılığı neydi?
Bu sorular, nihayet yanıtlarını bulmaya başladı ağyarın gözünde. Muhakkak ki, Marquis, kendisi de bu tür “erdem” sahiplerini gözlemişti yazılarını yazarken. Ancak, bu erdemlilerin (!) çok kapalı bir çevre tarafından bilindiği Justine karakterinin (Erdemle Kırbaçlanan Kadın) ve kardeşi Juliette karakterinin hikâyesinde (Erdemsizliğe Övgü) ortaya konur. Günümüzde, Juliette artık kendini gizlememekte ve kendini olduğu şekilde göstermekte hiç sakınca görmemektedir. Artık, erdem satmaya da gerek yoktur. Para ve güçle herhangi bir erdem satın almak lüzumsuzdur. Para ve güç ile alınan erdemler çapraz kurunda erdem hızla değer kaybetmiştir. Artık dolar karşılığı alabileceğiniz erdem sayısı artmış ve giderek doları erdemlere harcamaya gerek kalmamıştır.
Doğruluk mesela, gerçekten abartılmış bir erdem değil midir? Bugün, ağyarın karşısına çıkıp, alenen yalan söylerseniz ne olur? Kınanır mısınız? Muhtemelen sosyal medyada herhangi bir doktorun kınandığı kadar kınanmazsınız. Bir sanatçının, makbul olmadığı için aldığı eleştiri, kamuoyunu aldatan bir yönetici veya siyasetçiden katbekat fazladır. Nitelikli insanların ihtiyaç duyduğu analitik ve eleştirel düşünceye, günümüz insanı ihtiyaç duymaz. Teknoloji diye, gelişme diye arkasından koştuğumuz şey basit bir onaylanmadan ibaret değil midir? Faust’un sevgilisi Gretchen’in yaşadığı vicdan azabı günümüz insanına yabancıdır. Bu vicdan azabı, Gretchen’i ,onu kurtarmaya gelen Faust’u reddetmeye ve başına gelecekleri kabul etmeye iterken; günahlarının kefaretini ödemek isteyen insanı anlattığı kadar modern insanın görmek istemediği bir trajedisidir aynı zamanda. Faust, idamından önce hapis olduğu hücreye gelerek Gretchen’i kurtarmak ister, sevdiği kadını. Ancak Gretchen Faust’u reddederken modern bireyin sevgi dediği şeyin kefaretini almayı da engellemiş gibidir. Marquis, Faust’un bu hayal kırıklığını onaylar. Goethe’nin nihayetinde Faust’a layık gördüğü, Tanrı tarafından bahşedilen affı kendi kurduğu mahkemede temyiz eder. Erdemler, modern bireyin huzurundan sonsuza kadar sürülmüştür Mephistopheles’in büründüğü köpek kılığında. Sevgi diyerek kendini kurtarması da mümkün değildir Marquis nazarında. O halde, bırakalım sefih ruhlar hüküm sürsün bu bitmeyen Walpurgis gecesinde.
Umutla dolmak istesek de geleceğe bakarken, Mephistopheles anlaşan doktor meslektaşım Faust gibi, ben de önce kendi kefaretimi ödemeyi kabul etmeliyim her birey gibi. Sevgi veya başka “erdem” diye bildiğimiz şeyler kurtarmayacak bizi günahlarımızdan. Justine yerine Juliette ile yoldaşlık etmeyi seçtik hepimiz. Ancak, sonu gelmeyen ve her gün çıtayı yükselttiğimiz erdemlerimiz (!) ile yüzleşince özgürlüğe yaklaşabileceğiz. Maquis’nin bize en büyük mirası olan özgürlüğe…