“Bütün savaşları, dövüşemeyecek kadar korkak olan bu yüzden de kendileri adına dövüşmek için dünyanın gençlerini cepheye süren hırsızlar çıkarır.”
Emma Goldman.
Tesla’nın hayal ettiği gibi teknolojik gelişmeler insanların daha sağlıklı iletişim kurmasını sağlamadı maalesef. Belki daha çok iletişim kurduk ama daha iyi olmadığı kesin.
Akşam televizyonu açtığımızda izlediğimiz haberler aksiyon filmlerini aratmıyor. Birbirini darp edenler, öldürenler ve savaşlar…
Gündemimizde Ukrayna savaşı var ama hafızamızı yoklayalım, yeryüzünde hiç savaşın olmadığı bir yıl hatırlıyor musunuz?
İçinde yaşadığı bina bombalanınca ölen yavrusunu kucağından bir türlü bırakmak istemeyen genç annenin acısı yüreğimize işliyor. Bunu yapanlara lanetler yağdırıyoruz. Peki, biz çok mu masumuz?
Bana emanet edilen bu köşede yazdıklarımla insanların birkaç dakikasını meşgul edeceksem işe yarar bir şeyler yazmalıyım diye düşündüm hep. Bu bölümü yazarken de dünyadaki en önemli sorunları incelemek için internette biraz dolaştım.
Dünya Ekonomik Forumu ve Dünya Sağlık Örgütü gibi büyük kuruluşların araştırmaları neticesinde tespit edilen en önemli sorunun iklim değişikliği ve hava kirliliği olduğunu gördüm. İnsanlar bu sorunların farkında olsa da çözümü kolay görünmüyor. Örneğin, fosil yakıtlar yerine güneş panellerinden rüzgâr tribünlerine temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ya da ağaçlandırma gibi çabalar maliyeti de beraberinde getiriyor. Bugün cebinde olacak parayı yarın çocuklarının ve torunlarının sağlığından daha çok önemseyen insanlar oldukça dünya birlik olup bu konuda etkin adımlar atmayacak gibi görünüyor.
Gördüğüm kadarıyla bir diğer önemli sorun ise çatışmalar ve savaşlardır. Bireysel çıkarlarını dini temellere yaslamaya çalışan insanların hinlikleri nedeniyle çoğu din savaşı gibi görünse de aslında durum farklıdır. Matruşka misali kutuyu açtığınızda içinden bir başka bebek çıkıyor. Yani aslında din temelli gibi görünen savaşların altında kötü insanların bireysel hesapları yatıyor. Din ve millet gibi insanların duygularının yoğunlaştığı iki önemli kaynak ise bu çatışmaları körüklemek için en önemli malzemeyi oluşturuyor.
Psikoz gibi ciddi ruh hastalıklarının oranının yüzde birden çok olduğunu düşününce aslında zekâ düzeyi düşük olmayan bu insanların yönetimde üst düzeylerde yer alması pek şaşırtıcı olmaz sanırım. Hatta bunlardan bir kısmının en tepeye yerleşmesi bile mümkündür. Ego sorunu ya da bireysel hırslarına bir toplumu alet ederek savaşları körükleyen bu insanların sayısının hiç de az olmadığını tarihçiler bilirler.
İlginç nedenlerle çıkan savaşlara bir göz atayım dedim. Bitki çayı yüzünden çıkan savaş ilk gözüme takılanlardan birisi oldu. Mate bitkisi, Güney Amerika’ya özgü bir tür çaydır. Bu bitkinin de katkısıyla Paraguay ekonomik olarak güçlenince o dönem süper güç konumunda bulunan İngilizler rahatsız olur. Bu ülkenin desteğiyle Brezilya, Uruguay ve Arjantin’in katıldığı üçlü ittifak Paraguay’a savaş açar. On dokuzuncu yüz yılın sonlarına doğru Latin Amerika tarihinin en kanlı çatışmalarından biri yaşanır. Öyle ki savaşacak erkek kalmayınca çocuklar sürülür savaş arenasına.
İlgimi çeken bir diğeri “Futbol Savaşı” olarak da bilinen ilginç olaydır. Honduras ve El Salvador 1969 dünya kupası için iki kez karşı karşıya geliyor. İlkini Honduras, ikincisini El Salvador milli takımı kazanıyor. Play-off maçını uzatmalarda El Salvador kazanınca iki ülke arasında -önceden de var olan- göçmen sorunu daha da alevleniyor ve El Salvador ordusu Honduras’a giriyor. Neyse ki savaş uzun sürmüyor ama yine de binlerce insan ölüyor.
Ve hayvanlar yüzünden çıkan savaşlar…
Bir Amerikan askerinin İngiliz toprağı sayılan San Juan adalarındaki bir domuzu vurmasıyla iki ülke savaşın eşiğine gelmişti. Yine kaçan köpeğin peşine düşen bir Yunan askeri Bulgar sınırını geçince askerker tarafından açılan ateşle öldürülmüş ve bu iki ülkenin savaşa tutuşmasına neden olmuştu. Neyse ki savaş büyümeden -Milletler Cemiyetinin aracılığıyla- sona erdiriliyor.
Kimyasal Silah gerekçeli savaşları da unutmuyoruz. ABD, 2001 yılında Afganistan’a ve iki yıl sonra da Irak’a savaş açarken gerekçesi kimyasal silahlardı. Hiç bulunamayan bu silahlar gerekçe gösterilerek çıkan savaşlarda milyonlarca masum insan can verdi.
Savaşların bir görünen yüzü vardır bir de perde arkasındaki gerçek nedeni. Örneğin, açgözlü savaş baronları ilk aklıma gelenlerdir. Sevgisiz bir yuvada büyüyen psikopatın hırs ve tutkuları bir başka savaş nedenidir.
“Bütün savaşları dövüşemeyecek kadar korkak olan bu yüzden de kendileri adına dövüşmek için dünyanın gençlerini cepheye süren hırsızlar çıkarır,” der yazar Emma Goldman.
Savunma savaşlarını ayrı tutarsak aslında tüm savaşların kökeninde iki elin parmaklarını geçmeyen vicdansız vardır ve muhtemelen bunları ekranda bile göremezsiniz çoğu kez. Ama bu ruh hastalarının gazına gelip milleti galeyana getiren ve kamuoyunu savaşa ikna eden azcık daha çok sayıda insan vardır. En büyük kitle ise tüm bu oyuna sessiz kalanlardır. Örneğin, görünürde savaş kararını imzalayan devlet yöneticilerini seçen halk…
İşte burada Sezan Aksu’nun efsane şarkısının sözleri geliyor aklıma:
“Eller günahkâr, diller günahkâr. Bir çağ yangını bu bütün Dünya günahkâr. Masum değiliz, hiçbirimiz…”
Barış içinde yaşayan bir insanlık için üzerimize düşen vazifeleri unutmamak dileklerimle…