Ben hep başarı ve düşüncenin temelinde, insanlık zekâsının ortak anıtsal bir mirası olarak gördüğüm ve bundan dolayı da kutsallığı konusunda asla kuşku duymadığım matematiğin yattığına inanırım. Bu nedenle de, rakamların büyüleyici ve hayranlık uyandıran gücü olarak tanımlayabileceğim matematik, bana hep manevi bir haz vermiş, tanrısal-teolojik ve esrarengiz bir tarafının olduğunu düşündürmüştür. Kelime olarak da matematik, antik Yunanca \"matesis, (ben bilirim)\" kelimesinden türetilmiştir.
Başarı, ilmî devlerin omuzlarından uzaklara bakabilmek ve çözüm arayışında yoğun ve sürekli matematiksel düşünebilmek sureti ile elde edilebilir. Rakiplerini geçmenin ve geride bırakmanın en kestirme ve en kesin yolu da yine, nöronal ve sinaptik aktiviteyi maksimum seviyede devreye sokabilme ve kullanabilme kabiliyetini kazandıran matematikten geçmektedir. Matematiksel fonksiyonlar üzerine kurulan ve matematiksek doğrularla faaliyet gösteren en büyüleyici, metamorfotik, enigmatik, esrarengiz ve hayranlık uyandıran organ da beyindir. Bu nedenle kudretin bilgide, bilginin de matematikte olduğu düşüncesindeyim. Matematik bilmeyenin de, matematik geçirmez bir kafanın da, matematiğe dirençli bir beynin de, doğru düşünemeyeceği, isabetli karar veremeyeceği ve evrensel anlamda, insanlığın sırtında bir yük ve ayağında bir diken olarak kalmaya devam edeceği kanaatindeyim.
Pür matematik, diğer bilimlerin aksine, her zaman zararsız, masum, entelektüel ve ilahi bir meşguliyettir. Biraz iddialı da olsa, semavi dinlerin esasını, matematiğin oluşturduğunu düşünmekteyim. Nitekim rakamlar birer sır küpüdür. “Bende özel yetenek arayanlar yanılıyorlar, sadece derin bir anlama merakım vardır” sözü ile rakamsal boyutta, neden-niçin çizgisindeki ter dökme merakını vurgulayarak “Doğa olayları istatistiksel değildir, çünkü Allah zar atarak iş görmez” diyen Albert Einstein, Tanrının da matematiksel kurallar çerçevesinde evreni yarattığını ima etmektedir.
Teoloji ve matematik arasında yakın bir ilişki vardır. Zira bilimin diğer dalları yanılmaz dogmalar içermezken, din ve matematik genelde yanılmaz dogma ve kanunlar içerir. Matematikçilerin malzemesi, eskimeyen fikir ve düşüncelerdir. Bu nedenle, matematiksel kalıplar da kalıcı olur. Kelimeler çok hızlı eskir, fakat fikirler, ya çok yavaş eskir ya da hiç eskimez. Matematik, memur kafalı olmayan entelektüel bilim adamlarının kullandıkları evrensel bir lisandır. Ancak matematiksel kalıp ve düşünceler de, bir ressamın tablosu, bir şairin şiiri ve bir heykeltıraşın yapıtı kadar estetik, uyumlu ve güzel olmalıdır. Zira matematik bir başka deyimle, aşkla yaşayabilmeyi ve matematiği aşkın içine sığdırabilmeyi gerektirir. Yani “güzellik” ilk sınavdır. Bir satranç oyununun ve probleminin güzel olduğunu söylemek, aslında matematiksel güzelliği ifade etmektedir. Küçük ve basit bir şeyi bile, matematikle büyük bir sanat harikasına çevirmek mümkündür. İnsanlığa çok önemli mesajlar veren ve herkesin farklı farklı boyutlarda yorumlayabileceği Rubailer’in yazarı Ömer Hayyam, belki de bu ustalığını aslında matematikçi olmasına borçludur.
Matematik bütün bilimlerin kaynağıdır. M Ö 300 yıllarında 13 ciltlik eser yazan Euclides’in, eğitimini tamamladığı Atina’daki Platon Üniversitesinin kapısında “Geometriyi bilmeyen hiç kimse bu kapıdan içeri alınmaz.” yazmaktaydı. Uygarlıklar yok olabilir, ama bilim kaybolmaz. Babil ve Asur uygarlıkları kayboldu. Hammurabi, Sargon ve Nabuchadnezzar artık anlamsız isimler… Ancak bu gün, Babil matematiği, 60 ölçekli Babil Cetveli astronomide hala kullanılmaktadır. Konuşma dilleri ölür. Milletler, devletler kaybolabilir. Ama matematiksel düşünceler kalıcıdır. Belki bu nedenle, matematikçiler de ölümsüzlük şerbetini içen grup arasında sayılmalıdır. Yunan matematiğini inkâr mümkün müdür? Her bilim adamı gibi matematikçinin de görevi, bir şeyler ortaya koymak, yeni teoremler ispatlamak, alanına, matematik bilimine katkıda bulunmaktır. Maalesef birçok bilim adamının yaptığı gibi, kendisinin ya da diğer matematikçilerin neler yapmış olduklarını anlatmak değildir. Zira açıklama, eleştirme ve övgü ikinci sınıf beyinlerin işidir.