Eski yazılarımdan birinde anestezi teknisyenleri ve ara insan gücü hakkında yazmıştım. Bu yazıları okuyan genç anestezi teknisyeni arkadaşlarımdan elektronik postalar aldım ve sorunlar hakkında yazacağıma söz verdim. Hem sözümü tutmak hem de dördüncü yılına giren meslek yüksekokulu müdürlüğü görevimin bir gereği olarak; bu sorumluluğu yerine getirmek istedim.
Bir geçiş toplumu olan ülkemizde sorunlar bitmek tükenmek bilmiyor. Sorunların varlığını fark etmenin, çözüm için atılan önemli bir adım olduğuna inanırım. Kasım 2007’de Çukurova Üniversitesinin ev sahipliğini yaptığı meslek yüksekokulları kongresinde bu alanda yapılacak çok iş olduğuna yönelik farkındalığım daha da arttı. Ülkemizin yüksek öğrenim problemi önümüzde duruyor. Herkes üniversiteye girmek ve bitirmek için büyük çabalar harcıyor. Hangi alanda insan gücüne, emeğe gereksinme var Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ortaya koyuyor. Bu şekilde geleceğin yönlendirilmesi adına adımlar atılıyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde, yüksek öğrenim gören öğrencilerin %70-75’lere varan oranda meslek yüksekokuluna devam ettikleri ve fakültelere devam eden öğrenci oranlarının ise gittikçe azaldığı görülmekte. Oysa bizim ülkemizde oran tam tersi durumda. Düzenlemeler yapılmakla birlikte alınacak çok yol olduğu da açıktır.
2008-2009 öğretim yılında Çukurova Ünivrsitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu (ÇÜSHMY)’nda ikinci öğretime başladık ve ek kontenjandan öğrenci alacağımızı bildirmemize rağmen, kontenjanı doldurduk. Genç insanlar artık kolay iş bulabilecekleri alanlara, kısa yoldan atılmak istiyorlar. Bize düşen de bu yollardaki engelleri kaldırmak. Eğer bu alandaki insanlara gereken önem verilir ve koşullar iyileştirilirse önümüzdeki yıllarda iyi işler ortaya konulabilir. Bu okulları bitiren gençler, teknisyen unvanı ile meslek yaşamlarına başlamaktalar genel olarak.
Bir anestezi teknisyeni hastaya kaç numara tüp, intraket, laringoskop bıçağı gerekeceğini bilir. Hastanın rutin monitörizasyonu, ilaç hazırlanması konularında profesyoneldir. Hastadaki fizyolojik değişiklikleri bilir, patolojik bir değişimin olduğunu fark eder. Patolojiyi gördüğü anda hekimi uyarır. Teknisyen, patolojiyi tedavi etmeyi bilmez, bilmesi de beklenmez. Hastaya ilaç uygulama yetkisi hekimler dışında kimseye verilmemiştir! Dünyanın her yerinde bu durum aynen bu şekilde işler. Teknisyen, hastaya hiçbir girişimi kendi inisiyatifi ile yapamaz. Hekim ise hastanın sadece normal fizyolojisini bilmekle kalmaz, patolojik durumları tanır ve tedavi eder. Her hekimin tedavi yapma alanı da eğitimi ile sınırlıdır. Bu şu anlama gelir “Bir anestezist apendektomi yapamaz!” Yani her birimizin neyi yapıp yapamayacağı, yetki ve sorumlulukları yasalarla ve mesleki etik kurallarla bellidir.
Konuyu biraz daha açmak istiyorum. Bana gelen elektronik postalarda anestezi teknisyenleri hâlâ cerrahlar tarafından hasta uyutmaya zorlandıklarını yazıyorlar. Çok sayıda teknisyenden bu bilgi geliyor. Ben bu durumu kabul edilemez görüyorum. Yasalar karşısında sorumlu olursunuz diyorum. Bu arkadaşlarımızın ayrı bir meslek erbabı olduklarını kabul etmek durumundayız. Anestezi teknisyenleri eğitimlerinin gereklerini ve sorumluluklarını yerine getirmek istiyorlar. Bize düşen yardım etmektir. Eğer anestezi teknisyenine “Sorumluluk bana ait uyut hastayı!” diyecek nitelikte bir cerrah varsa hâlâ bir yerlerde durum vahim. Açıkça yazıyorum; hastaya anestezi verme yetkisi ve bu durumdan doğacak sorumluluk anesteziyoloji hekimine aittir. Anestezi teknisyenliği başka bir meslektir, hastaya anestezi verme yetki ve sorumlulukları yoktur. Bu yazımı umarım cerrah dostlarım da okurlar.
21. yüzyıla girdik dostlar, artık lütfen havanda su dövmeyelim. Gereksiz tartışmalarla zaman ve enerji kaybetmeye gerek yok.
Hangi işi yaptığımızın kanımca hiçbir önemi yok; yeter ki hakkı verilerek yapılsın o iş. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,
fiahsın görünür, rütbe-i aklı eserinde.” derken Ziya Paşa ne de güzel anlatmış durumu. Saygılarımla arz ettim…