Mikroskopla sürekli baktıklarınıza bakar, sığ gözlerle görülemeyenleri görürsünüz… Ve gördüğünüz her mucizede … sığ beyinlerle düşünülemeyenleri düşünürsünüz … Beyindeki nöronların ürettiği yazılım akıl, kalpteki nöronların ürettiği yazılım gönüldür. Beyindeki ve kalpteki nöronları keşfetmeden aklı ve gönlü bilemezsiniz. Yaşasın Mikroskop!
Dada
Mikroskop, ilk önce Hollandalı Zacharias Janssen’in tarafından 1590 dolaylarında bir teleskobu tadil ederken icat olunmuştur. suretiyle meydana getirdiği kabul edilmektedir. Ancak bu sıralarda Hollanda, Almanya, İngiltere ve İtalyan bilginleri de, mercek sistemleri tersine çevrilmiş teleskopların da cisimleri büyütmek için kullanılabileceğini fark etmişlerdir. Nitekim teleskopla dünyanın güneş etrafında döndüğünü açıkladığı için, engizisyon tarafından çeşitli işkencelere tâbi tutulan ve Dünyanın güneş etrafında döndüğünü iddia etmekten vazgeçmesi şartıyla Papa tarafından serbest bırakıldığı söylenen meşhur İtalyan bilgini Galilei Galileo (1564-1642) iki mercek kullanarak bazı keşiflerde bulunmuştu. Bugün bu yazıda anlatılan mikroskobun ana yapısını ise 17. asırda Hollandalı Anton van Leeuwenhoek ve İngiliz Robert Hooke bulmuşlardır. İnsan gözü de doğal bir mikroskoptur. Uzaktaki cisimler ufak gözükürler. Cisimler yaklaştıkça teferruatı daha iyi seçilmeye başlanır. Göz, sonsuz bir uyum özelliğine sahip olsaydı mikroskoba ihtiyaç olmazdı.
Mikroskobu Tanıyalım:
Beni bende deme bende değilem;
Bir ben vardır bende, benden içeri….
Yunus Emre
Beni bilinçsiz sanma, ben bilinçsiz değilem …
Bilinçsizliğin saklıdır ekrandaki görüntümden içeri …
Mikroskop
Mikroskop (Latince: μικρός mikrós, “küçük”; σκοπεῖν skopeîn, “görüntü”); yalın gözle görülemeyecek kadar küçük olan nesnelerin birkaç çeşit mercek yardımıyla büyütülerek görüntülerinin incelenmesini sağlayan bir cihazdır. Mikroskop canlıların ve cansızların iç yapılarının anlaşılmasında vazgeçilmez bir araçtır. DNA zincirinden, kanser hücrelerinin yapısından, çiplerin üretiminden atomun analizine kadar her sahada kullanılır. Yanda, Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Vakfı’nın tarafımıza hediye ettiği kameralı mikroskop (A), Allah’ın sanatını saklayan ve mikroskop yardımıyla tefsire yarayan lamlar (B) ve görüntüleri işleyen bilgisayar sistemi (C) izlenmektedir, Bu nedenle şahsım, ülkem ve insanlık adına teşekkür ederim. Teolojik metaforla bakarsak: Oküler ve objektifler toplam altı minareyi (A); lamlar seccadeleri (B), ekran mihrabı (C) temsil eder. Xira; Allah’ın sanat sıfatı lamlarda tecelli eder ( تتجلى صفة الفن عند الله في الآيات). Lamdaki Allah’ı bilinmeyen Allah’ı anlamakta zorlanır, belki de hiç anlamaz. Karanlıktakiler siyah ışıkla, aydınlıktakiler beyaz ışıkla görünür. Karanlıkları aydınlatırsanız karanlıktakiler; aydınlıkları karartırsanız karanlıktakiler kaybolur. Mikroskop; karanlıktakiler daha iyi görünsün diye karanlıkları karanlıklaştıran siyah nurlu bir güneşsin….
Mikroskop adlı mabedin iki oküler ve 4 objektif olmak üzere altı adet minaresi; lam tablası dediğimiz namazgahı, seccade dediğimiz lamları, bilgisayarında görüntü ekranı dediğimiz mihrabı ve milimetrenin 1/1000’i ve daha küçük kalınlıklarda lam üzerinde binlerce mucizeler barındıran doku kesitlerinden ibaret sanat ayetleri (Ayet: Delil/Arapça) vardır. İşte mikroskop; lam lam inen ayetlerin denklem denklem tefsir edildiği mabettir. Galile’den ilhamla diyebiliriz ki: ‘İnsan dediğimiz kitap, yazıldığı dil ve harfler öğrenilmedikçe anlaşılamaz. Matematik, fizik, kimya kanunlarına uyularak biyoloji matbaalarında yazılmış bu kitapta harfler atomlar, moleküller, hücre içi organeller, hücreler, dokular ve organlardır. Bu dil ve harfleri öğrenmedikçe insan adlı bu kitabın tek bir sözcüğünü bile anlayamaz, karanlık bir labirentte dolanıp dururuz’’
Mikroskop somut düşündürür. ; Allah’ın ayetlerinin lam lam indiği bir sezgi dağıdır. Buraya Allah’ın sanatının işaretleri olarak lam lam inen bu deliller; matematik, fizik ve kimya kanunlarıyla denklem denklem tefsir olunur. Felsefe evreninde yorumlanır. Allah’ın ameliyle yazdığı bu lamlardaki ayetler de belki de kelamındaki ayetler kadar anlamlı ve derindir. Bir başka felsefeyle bakarsak; ahirette kelam defterleri değil amel defterleri verilecek ve buna göre haşrolunacağız. Bu nedenle diyebiliriz ki; Allah’ın kelamının vahiyleri olan ayetler ona iman etmeyi; amelinin vahiyleri olan lamdaki ayetler ise onu anlamamızı sağlar. Bu gözle bakıldığında; mikroskobun oküler ve objektifleri toplam altı minareyi; görüntü ekranı mihrabı ve lamlar da seccadeleri temsil etmektedir. Ama ne yazık ki bu mabedde ibadetleri tek başınıza yapmamak için kendinizin hologramlarını yaparsınız.
Mikroskobun akla öğrettikleri yanında gönüle de öğrettikleri vardır. Zira beyindekilere benzer nöronlar kelpte de vardır. Beyindeki nöronların ürettiği yazılım akıl, kalpteki nöronların ürettiği yazılım gönüldür. Gnostizm, gönül bilgeliği; metafizik ötesi yasalarla düşünmektir. Gnostizm bütün dinlerin içinde akan ve Allah’tan gelip Allah’a dönen sonsuz büyük manevi bir nehirdir. Gnostizm kalp nöronları ile düşünmektir. Gnostizimde kalp beyinden önce gelir. Atomlar Allah’ın evrenimizi kursun ve içinde olanları-olacakları var etsin diye salıverdiği mahir ustalardır. Bunlar önce kalbi ve sonra beyni inşa ederler. Bu nedenle sperm (Erkek tohumu) ve ovumdan (Dişi tohumu) sonra kalpteki sinir hücreleri atomların içindeki bilgileri dekode eden ilk ağlardır. Allah’ın zatı hakkında tefekkür cehalet ve şirktir. Oysa onun sanatı hakkında düşünmek ibadettir ve aklı geliştiren de bu dur. Onun celalinden muhabbet içinde yanan bir kalp ile onun cemalinden müşahade nuruyla parlayan pırıl pırıl kalp arasında çaok büyük farklar vardır (Hücviri-526). Fillerle düşünenle sanatla hayrete düşen arasında büyük fark vardır. Fiille düşünen dostluğun takipçisi; sanatla düşünen muhabbetin aşığıdır.
Mikroskop agnostik olanı açığa çıkarır. Sadece kalp düşürse beyin de yaz mevsimi olur ve beyin yanar; sadece beyin düşünürse kalbe kış mevsimi gelir ve kalp donar. Kalp ve beyin beraber düşünürse akıl ve ruh evreninde dört mevsim tecelli eder. Sözcükler bilgelik denizlerinin aydınlık kıyılarında dolaşır ve içine dalamaz. Oysa sanat ehli bu denizin en derin ve karanlık yerlerini siyah ışıkla keşfeder. Allah’ı anlayarak ona inanan mümin kişi günah işlemediği için tövbeye gerek duymaz. Onların hayatında tövbe için kullanılacak zaman ziyandır. Anlayamadan sadece ona yönelen kişi bilgi sınırlarının dışına varınca yaptıkları yanlış ve günahları fark ederek bir daha bu eylemlerini işlememek için evrensel yetkeye söz verir ve pişmanlıklarını dile getirirler. Münafıklar ise işledikleri günahların kokusunu Allah’tan saklamak için Şeytan’ın ürettiği parfümleri kullanır bir de onu suçlayarak ayrı bir günah işlerler. Bir beyin Cerrahı olarak uyanmanın aşamalarını şöyle sınıflandırdım: uykudan uyanmak, gafletten uyanmak, uyanıklıktan uyanmak. bilinçsizlikten uyanmak, bilinçten uyanmak, bilinç ötesinden uyanmak …. İşte akıl mikroskobu ile insan cehaletten; gönül mikroskobu ile de gafletten uyanır. Bu ikisiyle birlikte yukarıda saydığım tüm uyanıklıklardan uyanır.
Kutsal kitaplarda denir ki:’’ Allah bir gizli hazine idi, bilinmek istedi… ‘’. Hintli bir arkadaşım bana dedi ki: ’Aydın; bu gizli hazineyi bulalım diye Tanrı Hollandalı Anton van Leeuwenhoek ve İngiliz Robert Hooke’u mikroskobu icat etsinler de daha iyi bilineyim’’ diye yaratmış olabilir. Ben bir beyin cerrahı olarak gerek klinik ve gerekse deneysel çalışmalarla uyandım. Baktım ki köy hayatında, laboratuvarlarda, ameliyathanelerde amel ile öğrendiklerim yanında lafızla öğrendiklerim eridi ve bir eser bırakmadan kayboldular.

Lamdaki Sanatın Tefsiri: Şekil D’de beynin hafıza alanından geçen bir kesit ve bu kesitten geçen 40,büyütmelerde (E,F,G,H,I) mikroskop ekranında gözüken hafıza hücreleri izlenmektedir E’de mikroskopla 40 (E), 100 (F), 200 (G), 400 (H) ve 1000 (I) kat büyütülmüş hafıza hücreleri izlenmektedir. Bu hücrelerin her birinden beynin hafıza alanlarında bir milimetreküpte (150-170) bin adet bulunur ve iki hücre arasında 10 bin adet te bağlantı vardır. Bu nedenle insan beyni milyarlarca belki de sonsuz gigabyte kapasiteye sahiptir. Bu büyütmeleri çeşitli mikroskoplarla çok ciddi ölçüde büyütürseniz karşınıza teleskopla izlediğiniz evren çıkar.
Şekilde izlediğiniz hücreler, bir tavşanın beyninde hafızayı kodlayan nöronlardır. Bu nöronlar adeta beynin senatörleridir. Bu senatörler iradi olarak çalışan beyin kabuğu nöronlarını gereğinde uyararak harekete geçirir ve iradi faaliyetlerde bulunmak için tüm organizmayı yani beynin parlamentosunu uyandırır. yönlendirir. Bu nöronlar vücutta her organda bulunan otonom sinir sisteminin kendine özel beyinleri olan ve beynin derin devleti dediğim sistemi harekete geçirir.
Dada Paradoksu: Bizim galaksiden milyarlarca ışık yılı uzakta teleskobuyla evreni gözleyen astronot, mikroskobuyla atomu izleyen bir fizikçi hayal edelim. Sonra bunların yer değiştirdiklerini düşünelim. Sonsuz büyütmede ikisi de teleskop ve mikroskopta aynı manzarayı seyredecektir. Bu sırada bir insan çıkagelse ve dünya denen atom partikülünde yaşadığını söylese iki bilimci de inanmayacaktır. Ya böyle biri atomdan geldiğini söyleseydi ne olurdu…?
Prof. Dr. Mehmet Dumlu Aydın
Beyin Cerrahisi Uzmanı