Genel itibariyle bakıldığında dünya nüfusu artış göstermektedir. Ancak bu artış bütün ülkelerde aynı oranda değildir. Hindistan son yıllarda Çin’i geride bırakarak dünyada birinci sıraya yerleşmiştir. Nüfus artış hızına bakıldığında bu gün gelişmiş ülkelerin negatif yönlü bir yol seyrettiği gözlemlenmektedir. Avrupa, Japonya, Güney Kore, Kanada, ABD vb. ülkelerin nüfus artışı azaldığı gibi yaşlı sayısı da her geçen gün artmaktadır.
Gelişmiş diye tarif edilen ülkelerde genç nüfusun negatif yönde seyretmesi 1960 yıllardan ortaya çıkmaya başlamıştır. Her geçen gün bu durum daha da vahim bir vaziyet almaktadır. Bu ülkeler sorunu, dışarıdan göçmen alarak çözmeye çalışmaktadırlar. Çocuk yapmaya dair teşvikler olmakla beraber istenilen sonuçların elde edilemediği görülmektedir. Peki neden bu durum ortaya çıktı? Tabi ki etkilileri farklı seviyelerde olmakla beraber bazı sebepler zikredilebilir. Yapılan çalışmalarda sosyal refah ve kadınların iş gücüne yüksek oranda katılımı göze çarpmaktadır. Nitekim kadınların iş gücüne katılma oranının düşük olduğu Afrika ülkelerinde nüfus artış hızı devam etmektedir. Çin bir zamanlar nüfus artışını durdurabilme adına tek çocuk politikası uygulamak zorunda kalmıştı. Daha sonra tek çocuk uygulaması kaldırılmasına rağmen nüfus artışı gerçekleşmemiştir. Bazı analistler bu durumun kadınların iş gücüne katılımıyla bağlantılı olduğu kanaatindedirler.
Benim kanaatim zevk odaklı bir yaşam tarzının dünyada etkin olmasıyla bağlantılı olduğu yönündedir. Ekonomik refahın daha fazla haz almaya araç edildiği söylenebilir. Resmi olmayan birliktelikler, daha fazla bağlanmama ve hazza engel olan unsurların ortadan kaldırılmaya çalışılması önemli etkenler olsa gerek. Evlenmek, çocuk sahibi olmak her ne kadar belli bir haz verse de maksimum anlamda bir haz sunmayacağı günümüz insanlarının yaklaşımında anlaşılmaktadır. Cebinde parası olan, en yüksek düzeyde hazzı amaç edinmiş bir insan için aile ve çocuk ayak bağı olmaktan öteye geçmese gerektir. Çünkü bu durumlar kişi bağlamakta, belli sorumluluklar vererek hareket alanını daraltmaktadır. Yani hazza ulaşmayı engelleyen prangalar olarak görülmektedir. Eskiden resmi olmayan ilişkiler oldukça sınırlı olup insanlar ihtiyaçlarını giderme adına evliliğe ihtiyaç duymaktaydı. Yaşlandığında kendisine bakacak çocuklarının olması bu günkü sigorta işlevi görmekteydi. Kadınlar iş gücüne fazlaca katılım göstermedikleri için belli bir noktadan sonra bir erkek ile hayatını birleştirme gereksinimi duymaktaydı. Modern zamanlarda, insanlar cinsel ihtiyaçlarını evlilik olmadan da karşılayabilmektedirler. Bu durum daha rahat hareket etmeyi ve daha fazla hazza ulaşmayı sağlıyor gözükmektedir. Birbirinden sıkılan partnerler herhangi bir yaptırım ve yükümlülükle karşılaşmadan ayrılabilmektedirler. Günümüzde erkek olsun kadın olsun ekonomik olarak büyük oranda kendi kendisine yetmektedir. Emekli olduğunda onu destekleyen bir sigorta ve yaşlandığında kendisini kabul eden yaşlı bakımevleri bulunmaktadır. Bazı ülkeler ötenaziyi de yasal hale getirerek, yaşlılıktan dolayı hayat şartları çekilmez hâle geldiğinde kişiye hayatına son verme olanağı sunmaktadır. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerde ne kadar teşvik edilirse edilsin bu yaşam tarzı devam ettiği sürece nüfus artışının olması oldukça zor gözükmektedir. Şimdiye kadar kayda değer bir artışın olmadığı da ortadadır.
Sorunun Türkiye ayağına bakacak olursak söz konusu ülkelerin 50-60 yıl önce karşılaştığı sorunlarla yeni yeni yüzleşmeye başlıyor. Çünkü Türkiye gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer almakta ve söz konusu gelişmiş olarak tanımlanan ülkelerin izinde gitmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin de aynı sorunlarla karşılaşması kaçınılmazdır. Nikâhsız birliktelik ülkemizde de yaygınlaşmaya başladı. Kadınların iş gücüne katılım oranı her geçen gün artmaktadır. Dün resmi gazetede kadınları güçlendirme ve istihdam oranını artırmaya dönük genelge yayınlandı. Görev yaptığım üniversitede yaklaşık olarak öğrencilerin %60 bayan %40’ı erkelerden oluşmaktadır. Resmi kurumlarda memur olarak çalışmak her geçen gün bayanların lehine gelişmektedir. Üniversiteyi bitirmek, işe girmek için sınavlara hazırlanmak, yerine göre yüksek lisans ve doktora yapmak evlilik yaşını her geçen gün yükseltmektedir. Bununla beraber geç yaşlarda evlenmek veya hiç evlenmemek durumunda olan insanların sayısında da artış gözlemlenmektedir. Ayrıca Türkiye’de boşanma oranları evlenme oranlarını geride bırakmış durumda. Evlilik sonrası süresiz nafaka, tazminat ve mal bölüşümü, işsizlik ve evlilik masraflarının ciddi düzeyde artması gençleri evlenmekten sakındıran unsurlar arasında bulunmaktadır. Türkiye’de çocuk sayısını artırma adına çalışan kadınlara bazı destekler verilmektedir. Ancak benim kanaatim bunun nüfus artışına etkisinin olmayacağı yönündedir. Kastım kadınlar okumasın, çalışmasın demek değildir. Genç nüfusun azalma sebebini sosyolojik olarak ortaya koymaktır. Hayatın değişim yönü böyle devam ederse nüfus hareketlerinin negatif seyredeceğini kaçınılmaz bir sonuçtur. Söz konusu sosyolojik değişimin olumlu ve olumsuz yönlerinin tartışması başka tartışma konusudur.
Türkiye’de nüfus artışı hızını tartışmadan önce mevcut gençlerimizi gereği gibi değerlendirip değerlendirmediğimize bakmamız lazım. Maalesef gençlerimize gereken eğitimi vermiyoruz. Üniversite sıralarında 7 milyonun üzerinde gencimiz var. Bunlardan çok küçük bir kısmı hayatını idame ettirecek bir mesleğe sahip olacak, büyük çoğunluğu ise üniversite mezunu işsiz veya asgari ücretle çalışmaya talim edecektir. Toplumun yaklaşık %80’nin de iş kaygısı var. Mevcut nüfusumuzdan gereği gibi istifade etmeden nüfusun eksi yönde seyretmesi meselesine eğilmemizin bir manası yoktur. Bana göre asıl “Milli Güvenlik Sorunu.” budur. Çünkü mutsuz, ihtiyaçlarını karşılayamayan, kendi idamesini yapamayan gençler devlet aleyhine ortaya çıkacak her türlü kışkırtmaya katılacak potansiyelde olacaktır. Örgüt ve dış odaklara kolay bir şekilde entegre olacak duruma gelecektir.
Not: Nüfusun seyri böyle devam ederse Türkiye de nüfus artış hızı devam eden ülkelerin vatandaşlarını ülkeye davet ederek sorunu çözmeye çalışacaktır. Bütün dünyada genç nüfus hızı düşerse bu defa robotlar ve yapay zekâ devreye girecektir diye düşünüyorum. Slogan çok robot az insan.