Erkeğin mirastan bir hisse fazla almasının gerekçesi nedir? Kadın ve erkek arasında bu farklı miras taksimatı toplumların koşullarına uygun özel bir düzenleme midir? Bu özel düzenlemenin koşulları değiştiği zaman değişebilmekte midir? Evlilik birlikteliği kurulurken kocaya yüklenen nafaka, mehir ve diğer sorumluluklar ile bu denge mi hedeflenmiştir? Böylece nafaka ve mehir sosyo-kültürel ve tedrici bir merhalenin boyutu mudur? Yoksa her iki rejimde de nefaka ve mehrin varlığı gerekli midir?
Bilindiği gibi İslam miras hukukunda erkek birlikte bulunan kız varislerden, murisin terekesinden, kız bir hisse, erkek ise iki hisse alması, günümüzde tartışma konusu yapılmaktadır. Şayet bir hukuk sisteminin bütünü birlikte alınmazsa, bir taraf için haksız kazanç veya sebepsiz zenginleşmeye yol açabilir. Taraflar arasında sosyal dengeyi kuran bir hukuk sistemi bütünüyle birlikte alınırsa; keza tarafların hak ve ödevleri pratiğe sokulup işlevsel olursa; ancak hukuk doğuracağı da açıktır. Erkeğe yüklenen klasik dönemdeki sorumluluklar ve ödevler bugün yerine getirilmemektedir. Bugün başka bir sistem yürürlüğe sokulmuştur. Bu sistemin de kendisine özgü taraflara yüklediği sorumluluk ve ödevleri vardır. Bu yeni sistem içerisinden klasik dönem miras hukukuna bakarak, İslam miras hukukunda erkeklerle birlikte bulunan kızlara mirastan bir, erkeklere iki hisse verilmesi dengesizlik içerdiği algısı, İslam dinine yapılan haksız bir ithamdır. Klasik dönemdeki sorumluluk ve ödevlerin yerine getirilmediği yeni hukuk sisteminde, bu klasik dönem hak dağıtımının hukuk doğurmayacağı da açıktır. Çünkü taraflar arasında dengeyi sağlayan sorumluluklar ve yükümlülükler, nimet ve külfet dengesi kalmamıştır.
Günümüzdeki tartışma konularından biri de, Kur’an’da ayrıntılı olarak yapılmış olan özel miras düzenlemesidir. Kur’an’daki bu özel yasal mahiyetteki düzenleme, daha çok içtihat alanında tartışmalara konu yapılmıştır. Nisa süresinin 7. ayeti genel norm niteliğinde olup “kadınlar ve erkekler için mirastan bir hisse” olduğunu beyan etmektedir. Yine Nisa suresi 32. ayette “erkeklerin kazandıklarında bir pay, kadınların kazandıklarında bir pay vardır” buyrulmaktadır. Bu ayetler birlikte değerlendirildiğinde nihai hedef tayin edildiği anlaşılmaktadır. Naslardan, genelden özele bir düzenleme yapıldığı da anlaşılmaktadır. Kur’an’da miras, özel yasal düzenleme yapılan konulardan biridir.
Miras ayeti, İslâm miras hukukunun temel ölçü ve esaslarını da belirlemektedir. Nisa süresinin 11. ayetindeki miras hukukuyla ilgili bu özel düzenleme, bazılarına göre değişmez, yorumlanamaz, has ve hükme delaleti katiyken; bazılarına göre (adından da anlaşılacağı gibi bunlar yasal mahiyetli özel düzenlemeler olup) toplumların özel konumlarını yansıtıp değişime ve yoruma açık olduğu görüşü bulunmaktadır. Miras ayeti ile yapılan taksimatta, adeta nafaka ve mehir yükümlüsü olacak kişilerin belirlenmesinde bu merhale ayetin kıstas alındığı sanılmaktadır. Bu özel yasal düzenleme ile erkeklere verilen sorumluluğun kızlardan daha çok olduğunu görüyoruz.
Kanun koyucu, erkeklere, “nafaka, mehir ve şahitlik, cihad, diyet gibi” konularda daha fazla sorumluluk yüklemiştir. Keza Kur’an, bu ağır sorumluluğu yüklenen, ailenin sürekliliğini koruyup gözeten, geçimini temin eden sorumlu kişi için de “kavvâm” tabiri kullanılmıştır. Buna karşın erkeğin mirastan iki hisse alması kendisine tevdi edilen bu görevlere mukabildir. Klasik dönemde genellikle erkeğin sosyal hayat içerisinde bulunması, erkeğe daha fazla sosyal hayat içerisinde sorumluluk gerektirmiştir. Bu ve benzer yasal düzenlemeler, sosyal hukuk kapsamında erkeğe, (nafaka, mehir, şahitlik, kadılık, diyet, cihad gibi) daha fazla sorumluluk verilmesiyle yakından ilişkilidir. Bugüne kadar taraflara bu sorumluluk noktasından bakılması gerekirken, bu durumun İslâm’ın kadınlara bakışını yansıttığının ileri sürülmesi doğru izahtan varestedir. Kadın ve erkeğin sosyal statüsü, fıtratları gereği görev taksimi yapılmasından kaynaklanmış bir durum olsa gerektir. Öte yandan naslarda erkekle bulunan kadına mirastan bir hisse verilirken erkeğe iki hisse verilmiştir.
Klasik dönemde evlenecek erkeğin sorumluluk alanı evlilik birlikteliği boyunca eşinin nafakasını temin etmek ve mehrini vermek olmuştur. Keza asabe olarak baba ve erkek kardeş, boşanmış kız kardeşlerinin (yoksulluk durumunda) nafakasını da teminle yükümlüdür. Bu kanun koyucunun erkeğe yüklediği sorumlulukla ilişkilidir. Diğer yandan naslarda, yasal mal rejimi taksimatı yapıldığı halde nafaka ve mehir konusunda bir yasaklama getirilmemesi, naslar bütünsel düşünüldüğünde mal rejimi ile nafaka ve mehrin bir bağlantısı olduğuna işaret etmektedir. Öyle ki cumhura göre erkeğin, eşinin nafakasını temin edememesi durumu boşama sebebi sayılmıştır. Keza uygulamalara bakıldığında mehir, daha çok evli çiftlerden kocanın ölümü halinde terekeden alınmıştır. İslâm kültür tarihinde mehir konusunda pek çok dava açılmıştır. Açılan davalarda nikâh akdi esnasında tarafların kararlaştırdıkları mehir, ölen kocanın terekesinden kadının mirasına cebri aktarım yapılmıştır. Bu durumlar kadına miras taksiminde erkeğe kıyasla bir hisse daha fazla verilmesinin mütemmimi gibi durmaktadır. Klasik dönemde daha çok erkek bu sorumluluğu yüklenmiştir. Klasik dönemde mal ayrılığı rejimi esas olduğundan kadın zengin fakat kocası fakir olabilirdi. Veya bunun aksi söz konusuydu. Bu durumda kadın için belirlenen mehir, ya doğrudan ya da dolaylı olarak kocanın (ölümü veya boşaması durumunda) malından veya terekeden, kadının mirasına gerek doğrudan gerekse dava yoluyla cebri olarak intikali sağlanırdı. Bunun için de naslara bakıldığında kadın ve erkek arasında bir ayrıcalık var gibi gözüken farklılığın sebebi kadının sorumluluğu ile ilişkilidir. Erkek için daha çok sorumluluk verilmiş ve daha çok hak talebinde bulunulmuştur. Naslara bakıldığında görüleceği üzere kadın için miras, şahitlik gibi bazı konularda özel düzenlemeler mevcuttur. Bu sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve fitri açıdan kadına verilen görevin az olmasıyla ilgilidir. Zaman, yer ve şahısların durumlarına göre zayıf tarafın korunmasına ve durumsallığına yönelik getirilen bir yasal düzenlemedir. Var olan hukuk sistemine göre hak dağıtımının daha isabetli ve daha doğru olacağı da kuşkusuzdur. Yoksa evlilikte günümüzde taraflardan birine daha büyük sorumluluklar mı yüklenmektedir? Klasik dönemde evlilik birlikteliğinin yasal mal rejimi sonucu, mirasta mal ayrılığı rejimi ilke olarak belirlenmiştir. Günümüzde ise evli çiftlerin birlikte yaşama karar verdikten sonra edinmiş oldukları malların, mal birlikteliği rejimi ilkesi benimsenmiştir. Mal birlikteliği rejiminde tarafların evlilik sözleşmesinden sonra elde ettikleri kazanımlarının eşit olarak taksimatının yapılması, mehir hadisesini de ortadan kaldırdığı söylenmektedir. Mehir gibi bir hakkın konuluş amacının ve gerekçesinin bir tür mal taksimatında kendisini bulabileceği düşünülmüştür. Edinilmiş malların taksimatı yapılırken yarı yarıya yapılacağından kadının haksızlığa uğramayacağı ve geleceği için teminat olan mehir ihtiyacı da kalmayacağı savunulmaktadır.