Antik Yunan’da tragedya sanatı mitolojik temeller üzerinde yükselir. Orpheus, Musaeus, Homeros ve Hesiodos mitleri halk arasında serpilip filizlendikçe, dilden dile dolaşan bu öyküler yeni bir belirlenim kazanarak evrilir. MÖ VII. yüzyıldan itibaren Dionysos şenlikleri sırasında düzenlenen ve ‘Dithyrambos’ olarak adlandırılan temsiller daha ziyade lirik şiirlerden oluşuyordu. Genellikle 12 kişiden oluşan bir koro eşliğinde sunulan bu gösterilere, MÖ 535 yılında ilk kez Thespis tarafından yeni bir oyuncunun dahil edilmesiyle birlikte tragedya sanatı kendini göstermeye başlar. Koronun karşısında duran ve onunla konuşan bu oyuncuya ‘korobaşı’ adı verilir. İlerleyen dönemde Aiskhylos koroya ikinci bir oyuncu daha eklediğinde, koronun dışında bulunan bu iki oyuncu arasındaki diyaloğa tanık olmaya başlarız. Sophokles ise oyuncu sayısını ikiden üçe çıkararak kurgunun daha karmaşık olmasını sağlar. Sahne dekoru kullanır ve koroyu genişletir. Yunan tragedyası perdelere ayrılmaz; oyun bir bütün şeklinde, başından sonuna kadar aralıksız oynanır.
Yunan tragedyasının bilinen en ünlü isimleri Aiskhylos, Sophokles ve Euripides’dir. Atinalı şairlerden Khoirilos ve Phrynikhos Yunan tragedyasının ilk habercileri olarak bilinseler de, tragedya’ya bilinen ilk şeklini vererek olgunlaşmasını sağlayan Aiskhylos’dur. Tragedya yazarları, MÖ VI. yüzyıldan sonra Atina’da her yıl düzenli olarak yapılan ‘Büyük Dionysia’ şenlikleri kapsamındaki tiyatro yarışmalarına katılırlardı. Bu yarışmalarda derece kazanan sanatçılar soylular arasında saygınlıkla muamele görürdü.
Aiskhylos tragedyalarında tanrı teması baskındır; insan bu sınırsız ve belirsiz güç karşısında çaresizce ezilmektedir. Sophokles ile birlikte tanrısal evren efsanesi kısmen terk edilerek görece dünyevi bir sahneye adım atılır. Her şeye rağmen insan alınyazısını değiştirememekte ve fakat yine de kaderine karşı verdiği aşkın mücadeleye devam etmektedir. Sophokles’de ise toplumun baskısı altındaki bireyin merkeze alındığı görülür. Winckelmann, Sophokles karakterlerinin içinde bulunduğu ruh halini anlatırken “denizin yüzeyindeki dalgaların dipteki huzuru bozamaması” ifadesini kullanır. Kahramanlar olağanüstü tutkular içinde kıvranmaktadırlar, oysa tanrısal adalet her seferinde düzeni yeniden kurma konusunda tereddüt göstermemektedir.
Sophokles, Aiskhylos ve Euripides’den farklı olarak kralların saray davetlerini kabul etmedi ve bizatihi görevlendirilmediği takdirde Atina’dan hiç ayrılmadı. Sophokles’in ozanlık yeteneği çağdaşları tarafından takdir edilmiş ve ona ‘arı’ anlamına gelen ‘melissa’ lakabı takılmıştı. Onun hakkında Aristophanes’in “dudakları balla kaplı”, Ksenophon’un “tragedya yazarlarının en mükemmeli” ifadelerini kullandıkları aktarılır. Phrynikhos’dan işittiğimize göre, Sophokles’in mezar yazıtında, “Sophokles birçok güzel tragedya yazdı, uzun yıllar yaşayarak bilgeliğe erişti ve mutlu öldü. Hiçbir hastalık nedeniyle acı çekmeden, günlerini sakin bir şekilde bitirdi” yazmaktadır. Aristoteles de Poetika’sında tragedya’yı Sophokles’in eserleri üzerinden incelemektedir.
Sophokles’in eserlerinde, tanrısal gücün karşısında direnen ve mücadele veren insan karakterinin en tutkulu temsilcilerinden biri Oidipus’dur. Oidipus’un öyküsü ilk olarak Aiskhylos tarafından sunulmuş, ardından Sophokles tarafından farklı açılardan ele alınarak yeniden işlenmiştir. Sophokles’in 1530 mısralık ‘Kral Oidipus’ isimli eseri prologos (başlangıç/giriş), dört epeisodion (koro parçaları arasındaki bölüm) ve exodos (sonuç) bölümlerinden oluşur.
Her şey Oidipus’un dedesi Kadmos’un yedi kapılı Thebai şehrini kurmasıyla başlar. Sonrasında kuşaktan kuşağa aktarılan bir felaketler zincirinin farklı halkalarına seyirci oluruz. Son minvalde, Labdakos’un oğlu Laios Thebai şehrinin kralıdır. Eşi Iokaste’den bir oğlu olur. Tanrı Apollon doğan çocuğun büyüdüğünde babasını öldüreceğini söyler. Laios, kötü kaderinden kaçmak için, çocuğun ayaklarını bağlatarak Kithairon dağına bırakır. Ne var ki orada gezinen bir çoban çocuğu bulur ve Korinthos kralı Polybos ve karısı Merope’ye emanet eder. Çocuğu olmayan çift bu yetimi evlat edinir. Bağlarından dolayı ayakları şişmiş olan çocuğa Yunanca “şişik ayaklı” anlamına gelen Oidipus adı verilir. Çocuk Korinthos’da Polybos’un sarayında büyür. Öykünün detayları bir yönüyle Musa ile Firavun arasındaki kıssayı anımsatmaktadır. Oidipus, büyüdüğünde, aile arasında geçen bir konuşmada kendisi hakkında söylenen imalı bir sözden kuşkuya kapılarak Delphoi kahinine gider. Kahin ona babasını öldürüp annesiyle evleneceğinin bilgisini verir. Oidipus bunun üzerine Korinthos’dan kaçar, böylelikle kaderinden de kaçabileceğini zannetmektedir. Kithairon bölgesindeki bir yol ağzında bir arabaya rastgelir, arabada Thebai kralı, yani Oidipus’un öz babası, Laios vardır. Arabacılar bağırarak Oidipus’a yoldan çekilmesini söylerler, sinirlenen Oidipus arabadaki adamları, böylelikle bilmeden öz babasını da öldürür. Thebai kapılarına yaklaşınca halkın şehre musallat olan bir canavardan dolayı muzdarip olduğunu öğrenir. Canavar yol üzerinde oturmuş, gelip geçenlere bilmece sormakta, bilemeyenleri parçalamaktadır. Laios’un ölümünden sonra şehri idare eden kraliçe Iokaste’nin kardeşi Kreon, şehri canavardan kurtaran kahramana Thebai tahtını vadetmektedir. Oidipus şansını denemek ister ve canavarın sorduğu bilmeceyi çözer. Bunun üzerine canavar hırsından kendini öldürür. Oidipus böylelikle Thebai tahtına geçer ve öz annesi Iokaste ile evlenir. İki erkek, iki kız çocukları olur: Eteokles, Polyneikes, Antigone ve İsmene. Böylelikle Apollon’un bildirdiği kehanetlerin hepsi gerçekleşmiş olur. Bir süre sonra şehirde hastalık ve kıtlık baş gösterir. Delphoi kahinine danışılır, Laios’u öldüren kişinin hala şehirde olduğu, o şehirden gitmedikçe felaketlerin ardı arkasının kesilmeyeceği söylenir. Oidipus araştırmayı bizzat kendisi yürütmek ve tüm uyarılara rağmen ısrarla hakikati öğrenmek ister: ne yazık ki sonunda kendi soyuyla ilgili acımasız gerçeğe vakıf olur.
***
Zeus’un oğlu Apollon peşine düştü şimdiden
Ateşi, yıldırımlarıyla
Avını hiç kaçırmayan intikam perileri de
Kovalıyorlar ardından…
Talihsiz Oidipus
Gördükten sonra senin yaman alınyazını
İnanmam artık insanların mutluluğuna…
***
Iokaste üzüntüsünden kendini asar, Oidipus kendi elleriyle gözlerini kör eder ve yanından hiç ayrılmayan kızı Antigone ile birlikte şehri terk ederek Atina yakınlarındaki Kolonos kasabasına sığınır.
***
Oidipus:Apollon dostlarım, Apollon! Bu dayanılmaz acıları o çektiriyor bana. Ama gözlerimi kör eden başka eller değil, kendi ellerim. Hem benim için bu dünyada görmeye değer ne kalmıştı ki?
Korobaşı: Ey Thebaililer, yurttaşlarım! O zorlu bilmeceleri çözen Oidipus’un haline bakın. Çok kudretli bir insandı. Onun mutluluğu bu kentte hangi vatandaşı imrendirmemişti? Şimdi ne kadar korkunç bir felaket kasırgasıyla sürüklendiğini görün. Onun için, son gününü görmeden hiç kimseye mutluluğa ermiş demeyin.
***
Öykünün devamı ‘Oidipus Kolonos’ta’ tragedyasında sunulur. Bu tragedyanın artık 90 yaşlarına gelmiş olan Sophokles’in yazdığı son eser olduğu söylenir. Kolonos, Sophokles’in doğduğu kasabadır aynı zamanda. Oidipus, işlediği günahların kefaretini öder, bir açıdan Hades’e gittiği düşünülse de esrarlı bir biçimde dünya yüzünden kaybolduğu varsayılır. Sophokles ömrünün sonlarında yazdığı bu tragedyada doğduğu yeri ne güzel anlatmaktadır:
Ey yabancı, soylu atlarıyla ünlü bu diyarın en güzel beldesine, beyaz topraklı Kolonos’a hoş geldin.
Burada binbir meyvenin yetiştiği, ayak basılmamış, güneşte kavrulmayan, fırtınalarda bile rüzgar görmeyen Tanrı’nın kutsal koruluğunda,
yemyeşil ovalarda kanat çırpıp şarabi sarmaşığın dallarına yuva yapan tatlı sesli bülbüller öter,
ve sütanneleri nympheler eşliğinde baştan çıkarıcı Dionysos gezintiye çıkar her zaman.
Gündoğumlarında, şafağın çiyiyle beslenen, iki büyük tanrıçanın kadim süsü sık dallı nergis ve altın ışıltılı safran çiçek açar.
Kıvrılarak süzülen yorulmak bilmez pınarlar, berrak sularıyla cömert toprağa gece gündüz bereket taşıyan Kephissos çayını besler,
bugüne kadar ne musaların dansları ne de altın dizginli Afrodit sırt çevirdi bu güzelliğe.
***
Hiç doğmamaksa en iyi kader
Mümkün olduğunca erken ölmektir
Kaderlerin en iyisi.
Delişmen çılgınlıklarla dolu gençlik tükenince
Haset, isyan, kavga, savaş ve cinayet gibi
Başa gelmeyen dert, yaşanmayan zahmet mi kalır?
Sonunda teslim alır bizi
Bütün kötülükleri barındıran, güçsüz, dostsuz ve münzevi yaşlılık.
***
‘Oidipus Kolonos’ta’ tragedyası, bilmeden işlediği bir hamartia (hata) yüzünden her şeyini yitiren bir insanın günahlarından arınmasını ve ömrünün sonunda tanrılar tarafından onurlandırılmasını anlatır. Bir nevi katarsis’dir yaşadığı ölmeden önce. Sophokles, cesur anlatımıyla, lanetli baba katili ve ensest suçlusunu onurlandırmak için bir an bile tereddüt etmez, bilakis büyük bir coşkuyla yapar bunu. Bu yönüyle sanki yeniçağ’ın ve aydınlığın habercisidir Sophokles; özgür ruhu her ifadesinde hissettirir kendini. Üstelik seyircileri ikna edebilmek ve doğruyu göstermek için her fırsatta Oidipus’un hatalarını bilmeden işlediğini vurgular. Hatalarının farkına varmasıyla birlikte onurlu bir tepki vermiş, her şeyinden vazgeçerek kendini cezalandırmıştır. Yaşamının son demlerinde karakterinin karşıt özelliklerini uzlaştırmış, kaderine sabır ve vakarla katlanmıştır.
Aiskhylos’un ‘Thebai’ye Karşı Yediler’ tragedyasında Oidipus’un iki oğlunun hazin öyküsü anlatılır. Tahtı paylaşmak için sözleşmiş iki oğuldan biri olan Eteokles, Polyneikes’i Thebai’den kovar. Bunun üzerine şehri terk eden Polyneikes Argos’a gider ve kralın kızıyla evlenir. Sonrasında Argos ordusuyla birlikte Thebai’yi ele geçirmek üzere yola çıkar. Şehrin yedinci kapısının önünde yaptıkları düelloda Eteokles ve Polyneikes birbirlerini öldürürler ve tahta dayıları Kreon geçer.
***
Geçmiş zamanın eksiksiz cezalandırılmış o kötülük suçu üçüncü kuşağa dek sürüyor işte.
Kardeş pahasına şimdi yükseliyor nefret.
***
Aiskhylos, lanetlenmiş soyağacına vurgu yapmak istemektedir; hybris kavramı üzerinde durulur özellikle. Tanrılara karşı gösterilen kendini beğenmişlik, aşırı özgüven ve hadsiz bir meydan okuma: tüm felaketlerin sebebi budur. Nitekim, Oidipus’un babası Laios, Apollon’un uyarısını umursamayarak bir oğul yapmıştır. Oidipus’un babasını öldürüp annesiyle evlenmesini getiren körleşmesi de hybris’in bir sonucudur. Öyleyse, tanrılara karşı uslu olması gerektiği söylenmelidir insana, aksi takdirde başına gelebilecekler konusunda uyarılmalıdır. Neyi, ne kadar göze almalıdır ve ne uğruna yapmalıdır bunu. Aiskhylos gelenekçidir, tanrı korkusu daha belirgindir bu sebeple.
Antigone’nin öyküsü tam da burada başlar, Sophokles’in kaleminden süzülür. Kreon yurdunu savunmak için ölen Eteokles’in cenaze törenini kahramanlara layık bir şekilde düzenler. Diğer kardeş Polyneikes’in cesedinin ise, vatana ihanetten dolayı, vahşi hayvanlar tarafından parçalanmak üzere kırlara atılmasını emreder. Antigone ağabeyi Polyneikes’e yapılan bu haksızlığı kabullenemez ve devletin başında olan dayısı Kreon’un emrine karşı gelir. Önce cesedin üstünü toprakla örter, sonrasında tek başına sembolik bir cenaze töreni düzenlemeye hazırlanırken suçüstü yakalanır. Kreon emrine karşı geldiği için Antigone’yi ölüme mahkum eder. Ancak Kreon’un yaptığı da karşılıksız kalmayacak, Antigone’nin ölümünün ardından oğlu ve eşi de yaşamlarına son vereceklerdir.
Oidipus’un trajik öyküsü, Seneca, Pierre Corneille, John Dryden, Voltaire ve André Gide gibi ünlü isimlerin de aralarında bulunduğu pek çok yazarın kaleminde yeniden dile gelmiştir. Oidipus kompleksinin Freud’un psikanalitik teorisinin temelini oluşturduğu bilinmektedir. Oidipus bununla yetinmeyerek sanatın diğer dallarında da kendine yer edinmiştir. Tarkovsky’nin Nostalghia’sında (1983) Domenico’nun duvarına yansıyan ifadenin hakikati, Incendies’te (Denis Villeneuve, 2010) ikiz kardeşlerin birbirlerine yaptıkları itirafın özünde bulur kendini: 1+1=1.
***
Umut yanıltıcıdır, kimine hayırlı gelirken, kösnül tutkularını besler başkasının.
Ateş üzerinde yalınayak yürümedikçe gözü açılmaz kiminin.
Kaynaklar:
Kral Oidipus, Sophokles, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.
Oidipus Kolonos’ta, Sophokles, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2022.
Thebai’ye Karşı Yediler, Aiskhylos, Mitos-Boyut Tiyatro Yayınları, 2012.
Antigone, Sophokles, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2022.
Mit ve Tragedya Üzerine Dersler, Dücane Cündioğlu, 2023.
Görsel Kaynak:
Antigone Pouring a Libation over the Corpse of her Brother Polynices, William Henry Rinehart, 1870.