BİR HAKİKAT SARMALI: IPHIGENIA, ORESTES, ELEKTRA
Euripides’in MÖ 480’de Salamis adasında dünyaya geldiği gün, Persler ve Yunanlar arasında Salamis deniz savaşı yapılıyordu. Aiskhylos bu savaşta ağır yaralanmış, henüz 16 yaşındaki Sophokles ise savaş sonrasında yapılan kutlamalarda gençler korosuna katılarak marş okumuştu. Üç büyük tragedya yazarının kaderleri, tıpkı bir sarmal misali, birbirleri etrafında dönüp durmakta iken, kadim mitler de onların ellerinde farklı arayışlara doğru evriliyordu. Öz farksızdı, ve fakat sunum – sunum ona hususi biçimini veren yaratıcı elden alıyordu ilhamını. Bu yorum ve yorumlama farklılığı aralarındaki yol ayrımını belirleyen başat unsurlardan biriydi.
Aiskhylos, yaşadığı çağa damgasını vuran Pers-Yunan savaşının cesur savaşçısına ve dindar insanına inanmaktadır tüm kalbiyle. Geleneksel değerlerin korunmasının gerekliliğini savunmaktadır; nitekim yeni ve farklı olan da ancak bu değerlere saygı duyabildiği ölçüde kalıcılık kazanabilecektir onun nezdinde. Kadınlara yönelik serimlediği dışlayıcı tutumunu, aklın duygusallığa galip gelmesiyle açıklamış ve bunu bir erdem gibi sunmaya çalışmıştır. Sophokles Atina’nın altın çağında yaşamıştır, Perikles yönetimindeki dengeli ve uyumlu Atina yurttaşına aşinadır bu sebeple. Euripides ise diğerlerinden çok farklı bir yerde durmaktadır. Anaksagoras’ın talebesi, Sokrates’in arkadaşı, ve keza felsefe ile biraz daha yakından alakadar olması münasebetiyle, kuşkucu ve rahatsız edici bir üsluba sahiptir. Geleneği ve sahip olduğu değerleri biteviye sorgulayan, kendi çağının özgür bireyini tanıtmak ister bize. Aiskhylos ve Sophokles’in tragedyalarında kahramanlar tanrısal irade ve kader gibi dış güçlerle çatışıp onlara karşı mücadele verirken, Euripides’te trajedi bireyin iç dünyasında şekillenir. Bilinç ile bilinçdışının, arzu ile görev bilincinin bitmek bilmez diyalektiği. Bireysellik her zaman önceliklidir onun tragedyalarında, birey her koşulda toplumun önüne geçer. Bu nedenle oyunlarında koronun işlevi dahi yüzeyseldir; bilakis monolog şeklinde uzun önsözler sunmaktan hoşlanır anlatımı sırasında. Tanrılar, bazı mitlerde yansıtıldığı gibi kaba ve adaletten yoksun olamazlardı Euripides’e göre, olmamalılardı. Bilakis insanı iyiye ve iyiliğe yöneltmelilerdi, arzu ve öfkelerine yenik düşmeden önce. Aristoteles, Poetika’sında, tıpkı Sophokles’in eserlerindeki gibi, karakterlerin oldukları gibi değil, olmaları gerektiği gibi gösterilmelerini savunur; Euripides’i de bunun tam tersini yaptığı için eleştirir. Olan ve olması gerekenin onulmaz çelişkisi. Euripides belki de olanı olduğu gibi göstermeyi tercih ettiği için çağdaş tiyatroya daha yakın durur, modern ozanların ilki olarak kabul edilmesi bu nedenledir.
Atreusoğullarının hazin öyküsü üç tragedya yazarı tarafından da ele alınmıştır. Her üçü de, kendi bakış açılarından, kendilerine özgü dil ve üsluplarıyla, öyküyü her defasında yeni baştan inşa etmişlerdir adeta. Bir bütün olarak ele alındığında, bu mit serisinin, tanrıça Leto’nun çocukları Apollon ile Artemis ve Atina’nın koruyucusu Athena’nın buyruklarıyla şekillendiği görülmektedir.
Paris ve Helen’in öyküsünün kökleri bilinenin aksine çok daha eski çağlara dayanmaktadır.
***
Tantalos’un oğlu Pelops’un Atreus ve Thyestes adında iki oğlu vardır. Argos’a hükmeden bu iki oğul arasında çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle Thyestes şehri terk etmek mecburiyetinde kalır, fakat giderken yanına Atreus’un oğlu Pleisthenes’i de almayı ihmal etmez. Pleisthenes büyüdüğünde, onu babasının şehrine, Argos’a, öz babası Atreus’u öldürtmek maksadıyla gönderir. Ne ki Atreus suikast girişiminin farkına varır, fakat idam ettiği suçlunun öz oğlu olduğunu sonradan öğrenir. Bunun üzerine, o da Thyestes’in iki oğlunu öldürtür ve onları, güya kendisiyle barışmak için verdiği ziyafet sofrasında, yemek olarak Thyestes’e sunar. Bu korkunç olaya öfkelenen tanrılar Pelops soyunu ebediyete değin lanetlemek suretiyle cezalandırırlar.
Öykünün ilerleyen safhalarında, Thyestes’in diğer oğlu Aigisthos, Atreusoğullarından intikam almak için görevlendirilecektir. Artık Atreus’un oğulları Agamemnon ve Menelaos sahnededir. Agamemnon Mykenai ve Argos’ta hüküm sürmektedir, Klytaimnestra ile evlidir. Menelaos ise Sparta kralıdır ve Klytaimnestra’nın kızkardeşiyle, güzelliği dillere destan Helen ile evlenmiştir. Paris karısı Helen’i Troia’ya kaçırdığında Menelaos, ağabeyi Agamemnon’u Troia seferine çıkmaya ikna eder ve büyük Akha ordusu Agamemnon’un kumandası altında toplanır. Ancak rüzgarın uygun yönde esmemesi nedeniyle, donanma Aulis limanında sıkışıp kalır. Tanrıça Artemis gemilerin ilerlemesine izin vermek için Agamemnon’dan kızı İphigenia’yı kendisi için kurban etmesini ister. Bu durumu kabullenemeyen Agamemnon önce itiraz etse de, başkomutan olarak bu kadar büyük bir donanmayı bu vaziyette geri döndürmenin uygun bir davranış olmayacağının da farkındadır. Çaresiz, kızını Akhilleus ile evlendireceği vaadinde bulunarak, kraliçe Klytaimnestra ve kızı İphigenia’nın Aulis’e gelmelerini sağlar:
Tehlikelerden uzak, dikkatleri çekmeden yaşayan, kimsenin tanımadığı insanlara imrenirim
En az imrendiklerim ise makam sahipleri
İphigenia direnmekle bir sonuca varamayacağının farkındadır. Cesaret ve bilgelik dolu bir yaklaşımla, tanrıça Artemis’in hakkındaki dileğine boyun eğmeye ve kaderine teslim olmaya karar verir. Ölüme gönüllüdür artık, kendi ölümüne:
Elveda Zeus’un ışınlarıyla meşale gibi parıldayan gün
Başka zamanda, başka yerde, başka bir hayat yaşayacağım
Ne ki, Artemis’in sunağının başında kurban edilen bakire, hemen oracıkta can çekişen bir ceylana dönüşüverir.
Şimdi, sunağın yanıbaşında olan biteni seyrederken, İbrahim kıssasını anımsamamak mümkün olabilir mi?
İnsanlığın ortak paydası nasıl da bürünüverir ansızın farklı görünüşlere, ve fakat sakınamaz kendini öz-görüşlü hakiki gözlerden.
***
Kurban merasiminden sonra Agamemnon komutanlığındaki Akha donanması denize açılır. Artemis’in rızasıyla başlayan Troia seferi tam 10 yıl sürecektir. Savaşın sonunda Priamos’un ailesi dağılacak, şehri yakılıp yıkılacak, yerle bir olacaktır. Buna karşın Agamemnon, ardından Menelaos ve karısı Helen yurtlarına dönmeyi başaracaklardır. Ne ki kaderin cilvesi bir kez daha peçesini indirecektir Agamemnon için; toprağına ayak basar basmaz, henüz Troia zaferini dahi kutlayamadan, kızının kurban edilmesini bağışlayamayan ve kocasından intikam almak için düşmanı Aigisthos ile işbirliği yapan kraliçe Klytaimnestra tarafından öldürülür.
Agamemnon’un büyük kızı Elektra bu karmaşa sırasında küçük kardeşi Orestes’i babasının dostlarından birinin yanına gönderir. Nitekim, Agamemnon öldükten sonra Klytaimnestra Aigisthos ile evlenecek ve yeni evli çift Mykenai tahtına yerleşecektir. Bu süreçte, kraliçe ve üvey baba, Agamemnon cinayetinin öcünü almak isteyen Elektra’ya eziyet etmekte tereddüt etmeyeceklerdir. Sophokles, ‘Elektra’ tragedyasında genç kızın ruhunda kopan fırtınalar üzerinde o denli yoğunlaşır ki, asıl tragedya Elektra’nın ruhunda yaşanmaktadır sanki.
Orestes büyüdüğünde Delphoi kahinine gider ve Apollon tarafından babasının katillerini öldürmek üzere görevlendirilir. Bunun üzerine Mykenai’ye gelerek ablası Elektra’nın da yardımıyla annesi ve sevgilisi Aigisthos’u öldürür. Ne ki intikam perileri Erinysler peşini bir türlü bırakmaz; Orestes hastalanır, delilik nöbetleri geçirmeye başlar. Aiskhylos’un ‘Oresteia’ üçlemesinde, Apollon Orestes’in bu haline acır ve Hermes’i de yanına katarak Atina’ya gönderir onu. Orestes orada, Athena’nın huzurunda mahkemeye çıkar, beraat ederek Erinyslerden kurtulur. Aiskhylos’ta izlediğimiz, adaletin koruyucusu olan bu mitolojik canavarlar, Euripides’in ‘Orestes’ yorumunda bedensel ağrılara ve vicdan azabına dönüşmüştür. Somutun soyuta olan iştiyakı, dolayımın tüm güzelliği ve asaleti ile. Orestes’in mahkemesi artık tanrıların gözetiminde değil, bilakis halk meclisinde gerçekleşmektedir. Savunmayı tanrısal bir güç yerine bizatihi suçlunun kendisi üstlenir ve amcası Menelaos’u suçsuzluğuna ikna etmeye çalışır.
Euripides’in ‘Orestes’ tragedyasının, Aiskhylos’un ‘Oresteia’ üçlemesinden sadece 50 yıl sonra sahnelenmesine rağmen, çok daha gerçekçi olduğunu farketmekte gecikmeyiz. Tanrıların dünyasından aşağıya doğru yuvarlanır ve insanların dünyasına adım atarız sanki. Derin acziyeti ve yakıcı vicdan azabıyla insan’dır karşımızda duran ve onun dünyasıdır nefes aldığımız yer. Aiskhylos ve Sophokles’in tragedyalarından aşina olduğumuz insanüstü güçlere sahip mükemmel kahramanları Euripides’in eserlerinde göremeyiz. Asıl kahraman, insani değerlerin ayaklar altına alındığı, belirsiz ve güvensiz bir dünyada yaşamak ve mücadele vermek mecburiyetindedir artık.
***
Euripides’in ‘İphigenia Tauris’te’ isimli eserinde Hellen sağduyusu ile batıl barbar inançları karşı karşıya getirilir. Diğer yanda geleneksel mitlere yönelik eleştirel bakış açısı da korunmaktadır.
Öykü dizgesinin sonlarına doğru İphigenia ile ilgili gizli gerçek ortaya çıkacaktır:
Agamemnon, kızı İphigenia’yı, Artemis’e kurban edilmek üzere sunak başına götürdüğünde, tanrıça genç kızın yerine kurban edilmek üzere bir ceylan göndermekle kalmaz, İphigenia’yı Tauris’teki tapınağında rahibe olarak hizmet etmek üzere alıkoyar. İphigenia’nın tapınaktaki görevi, kurban edilmek üzere tapınağa getirilen tutsakları kutsal tören için hazırlamaktır. Diğer yandan, annesini ve işbirlikçi düşmanını öldüren Orestes’in işlediği cinayetten arınabilmesi için, Apollon’un emriyle, Tauris’teki tanrıça heykelini Atina’ya götürmesi gerekmektedir. Orestes ve İphigenia seneler sonra Artemis’in tapınağında karşılaşırlar. Aristoteles, Poetika’sında, iki kardeşin seneler sonraki karşılaşmasından övgüyle bahseder.
Tragedya, Orestes’in, kızkardeşi ile birlikte, tanrıça heykelini de yanına alarak denize açılmasıyla sona erer: Atina’ya doğru.
Çünkü karanlıkta yol alır tanrısal irade
Ve kimse önceden bilemez olacakları
Kader hiç beklemediği yerlere sürükler insanı.
Kaynaklar:
Oresteia. Aiskhylos, Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul, 2016.
Elektra. Sophokles, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2021.
İphigenia Aulis’te. Euripides, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2023.
Orestes. Euripides, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2022.
İphigenia Tauris’te. Euripides, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2021.
Mit ve Tragedya Üzerine Dersler. Dücane Cündioğlu, 2023.
Görsel Kaynak:
Latona and her Children, Apollo and Diana. William Henry Rinehart, 1870-4.